IMF ile ilişkilerin nasıl yürütüleceği konusunda kafalar karışık. Bizde seçim periyodu 4 yıl olduğu için, AKP seçimlere sosyal yönü olduka özürlü IMF programları ile gitmek istemiyor. IMF Programlarına can simidi gibi sarılanların geçen seçimde uğradıkları akibet bütün canlılığı ile hafızalardayken, AKP, acı IMF reçeteleri uygulama konusunda pek gönüllü olmayacaktır.

57. Hükümet zamanında bir "kurtarıcı" olarak çağrılan Kemal Derviş'in direktifleri doğrultusunda uygulanan sıkı IMF Programlarının meyvelerini toplayarak bugünlere gelen AKP hükümeti, iktidarlarının ikinci yarısında, sosyal yönü özürlü reçeteleri yenilir yutulur hale getirmek ve yerel renkler katarak yumuşatmak istiyor.

Fakat, iç ve dış borç stoku bir yana, yalnızca IMF'ye ödenecek borcun 30 milyar doları aşmış olması, AKP içinde değişik görüşlerin doğmasına neden oluyor.

IMF ile yapılan stand-by anlaşması Şubat 2005'de bitiyor.

Tamam mı, devam mı?

Bu konuda üç görüş ağır basıyor:

1) Stand-by anlaşmalarını aynen sürdürelim, diyenler.

2) IMF'ye gerek yok, borçları da ekonominin çarklarını da kendi kaynaklarımızla çevirelim, diyenler.

3) Uluslararası mali piyasalardaki imajımız açısından, IMF ile ipleri koparmayalım, ama IMF programları yerine daha "ılımlı" istikrar programları uygulayalım, diyenler.

"IMF programlarına aynen devam" diyenler, IMF'ye 30 milyar dolar borç varken, sosyal reformlar tamamlanmadan, sosyal güvenlik açıkları milli gelirin yüzde 4.5'ine ulaşmışken "ayrılsak da beraberiz" şarkısını söylemekten başka seçeneğimiz olmadığını savunuyorlar.

Finansbank Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Özyeğin de, "IMF'yle yola devam" diyenlerden:

"IMF ile yeni bir anlaşma, güven ortamına yapacağı etki ile, borçlanma maliyetini her yıl 10 milyar dolar azaltacaktır. 2 yıl daha sabredelim; daha sonra istikrarlı büyümeyi yakalayalım."

Buna karşılık, "IMF'ye gerek yok, yolumuza tek başımıza devam ederiz" diyenler, sosyal yönü özürlü programların önümüzdeki seçimlerde, AKP açısından, beklenmedik bir hezimet yaratabileceğini savunuyorlar.

"Bir ara formül bulalım" diyenler ise, "IMF'ye eskiden olduğu gibi sıkı bağlarla bağlı olmayalım, ama finans çevrelerine 'IMF ile kolkolayız' görünüsü verelim" fikrini savunuyorlar.

PEKİ IMF NE DÜŞÜNÜYOR?

Biz türkü çeşitli hesaplar yapıyoruz, ama "baş aktör" IMF ne düşünüyor?

IMF Türkiye Masası Şefi Rıza Maghadam ve Türkiye-IMF ilişkilerinin kritik dönemeçlerinde karşımızda görmeye alıştığımız IMF'nin Avrupa Bölümü Başkanı Deppler ve Türkiye'den Sorumlu İcra Direktörü Willy Kickens bu hafta yurdumuzdalar.

IMF heyetinin gelmesi yaklaşınca, 7. Gözden Geçirme konusunda verilen Niyet Mektubu'nda verilen sözler hatırlandı. Vergi idarelerinin güçlendirilmesi ile bazı vergi istisnalarını ve oranlarını yeniden düzenleyen iki taslak Başbakanlık'ta. Bu taslaklarda Gelirler Genle Müdürlüğü Gelir İdaresi'ne dönüştürülüyor ve yarı özerk hale getiriliyor.

IMF'nin Türkiye konusunda neler düşündüğüne gelince...

Bu konu hem Türkiye, hem de AKP açısından çok önemli.

AKP yöneticileri, "IMF'yle mi, IMF'siz mi yola devam edelim?" hesapları yaparken, Amerika güdümündeki IMF'nin de, "AKP ile mi, AKP'siz mi?" hesapları yaptığı biliniyor.

IMF'nin Türkiye Masası Şefi Maghadam ile görüşen MÜSİAD Başkanı Ömer Bolat, "Türkiye'nin IMF'ye olan borçlarının 1 yıl kadar ötelenebileceğinin "söylendiğini aktararak, "2005'de ödenecek 8 milyar doların 1 milyarı, 2006'da ödenecek 12 milyar doların 4 milyar dolarının birer yıl ertelenebilir" dedi.

MÜSİAD Başkanı Bolat, Maghadan'a, "yüzde 6.5'lik faiz dışı fazlanın yüksek bir oran olduğunu, bunun yüzde 5'e çekilmesiyle oluşacak 4.5-5 milyar dolarlık kaynağın yatırımlara harcanabileceğini, işsizlere istihdam yaratacağını..." anlatmış, fakat ikna edememiş. Moghadam, "Para sahipleri yüzde 6.5'lik faiz dışı fazla oranını görmek istiyorlar" demiş.

Evet, para sahipleri "Yüzüklerin Efendisi"...

IMF para babalarının ve ABD'nin kuklası.

Yaratılan sanal değerler yardımıyla dünyanın çeşitli ülkelerinde ekonomiler dalgalandırılıyor, kısa zamanda büyük kârlar sağlanarak "güvenli limana", Yani ABD yatırım araçlarına demir atılıyor.

İnsanlık bir takım sanal değerlerin kölesi oldular.

ABD doları da bir sanal değer, fakat saygınlığı kabul ettirilmiş bir sanal değer.

Amerika bu imajı ayakta tutmak zorunda. Bu imaja duyulan güven bir sarsılırsa ve her yıl Amerika'ya akması gereken 400-500 milyar doların arkası kesiliverirse, ABD ekonomisi çöker!

Amerika "en büyük benim"i oynamak ve kendini alkışlatmak mecburiyetinde. Ama silah zoruyla, ama demokrasi yoluyla.. onu koşullar belirliyor.

ABD dünyanın çeşitli ülkelerinde yönetim değişiklikleri organize ederek ya da mevcut yönetimleri kendi safına çekerek "imparatorluğunu" sürdürmek çabasında.

İncirlik Üssü'nü genişletme ve uçakları için izinsiz iniş kalkış hakkı istemesi de hep bu çerçeve'den değerlendirilmelidir.

IMF'nin katı programlarına "evet" dediği halde, ABD'nin Kıbrıs ve Irak konusundaki isteklerine "hayır dediği için sandığa gömülen 57. koalisyon hükümetinin sonu, AKP yöneticileri önünde düşündürücü bir örnek.

ABD, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında, Türkiye'yi IMF üzerinden mutlaka kontrol altında tutmak isteyecektir.

AKP'nin de Türkiye'nin de işi zor.

 

KÜPE: İftira eşek arısına benzer, ilk darbede öldüremeyecekseniz hiç dokunmayın.

H.W. Shaw