TÜRKİYE İLE AZERBAYCAN, STRATEJİK KONUMLARINDAN, YERALTI VE YERÜSTÜ ZENGİNLİKLERİNDEN DOLAYI, TARİHİN HER DÖNEMİNDE EMPERYALİST ÜLKELERİN HEDEFİ OLMUŞLARDIR. BU NEDENLE, İKİ KARDEŞ ÜLKE, KARDEŞLİK İLİŞKİLERİNİN ÖTESİNDE ELELE, OMUZ OMUZA OLMAK DURUMUNDADIRLAR. İKİ KARDEŞ ÜLKENİN LİDERLERİNİN VECİZELERİ KULAKLARIMIZA KÜPE OLMALIDIR: "KARDEŞ KARDEŞE BORÇ VERMEZ" (Neriman Nerimanov) "AZERBAYCAN'IN DERDI BIZIM DERDIMIZ, AZERBAYCAN'IN MUTLULUĞU BIZIM MUTLULUĞUMUZDUR" (Gazi Mustafa Kemal) "BIZ IKI DEVLET, BIR MILLETIZ" (Haydar Aliyev) BU YAZIMIZDA TÜRKİYE AZERBAYCAN KARDEŞLİĞİ KONUSUNDA İKİ UNUTULMAZ TARİHİ GERÇEĞİ AÇIKLIYORUZ. M.KEMAL SALLI "KARDEŞ KARDEŞE BORÇ VERMEZ" "Mustafa Kemal Paşa, 3 Mayıs 1920 günü Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Paşa'ya yazdığı bir mektupta, "Devlette hiç para kalmadı. Şu anda içeride para temin edebileceğimiz bir kaynak da yok. Başka kaynaklardan para temin edinceye kadar Azerbaycan hükümetinden borç para alınmasını temin etmenizi rica ederim" diyordu. Kazım Karabekir Paşa, isteği Azerbaycan hükümetine iletti. Bu istek, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Halk Cumhuriyeti ile Ankara Hükümeti arasındaki ilk resmi temastı. 1921 yılı içinde Nerimanov'un şahsi emri ile Azerbaycan Dışişleri Bakanı Mirza Davut Hüseyinov, kazanılan Birinci-İkinci İnönü Savaşları münasebetiyle çektiği telgrafta, "...Kazanılan bu büyük zaferlerden dolayı Türk halkını Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti adına kutluyoruz" diyor ve bu büyük zaferlerin şerefine Azerbaycan halkının yardım için 30 sistern petrol, 2 sistern benzin, 8 sistern kerosin gönderdiğini bildiriyordu. Aynı yılın Mayıs ayında Azerbaycan devleti, TBMM hükümetine 62 sistern petrol gönderdi ve bundan sonra savaş bitinceye kadar aynı değerde petrol ve üç vagon dolusu kerosin göndermeyi taahhüt etti. Bu taahhüdün dışında 1922 yılında Batum yolu ile Azerbaycan dokuz bin tondan fazla kerosin ve 350 ton benzin gönderdi. Mustafa Kemal Paşa 1921 yılında Nerimanov'a bir mektup yazarak borç para talep etmişti. Bu mektubu 17 Mart 1921 günü büyükelçi Nerimanov'a ulaştırdı. Nerimanov, derhal 500 kg. altın gönderdi. Bunun 200 kg. devlet bütçesine, kalanı ise mühimmat ve silah için kullanıldı. Daha sonra Nerimanov Rusya'dan aldığı 10 milyon altın rubleyi Ankara'ya gönderdi. Bu yardımlarla savaş içindeki ülkenin durumunda belirgin bir düzelme oldu. 23 Mart 1921'de Azerbaycan, hükümet talep etmediği halde, Türkiye'ye Azerbaycan halkının hediyesi olarak 30 sistern petrol, 2 sistern benzin, 8 sistern yağ gönderdi. Nerimanov, Mustafa Kemal Paşa'nın yazdığı mektuba yazdığı cevabi mektubunda her gün kazanılan başarılarla Türk halkının emperyalizmden kurtulma günlerinin yaklaştığını, bu yüzden kahraman Türk halkını kutladığını yazıyor ve sonra ilave ediyordu; "Paşam, bizim Türk milletinde kardeş kardeşe borç vermez. Kardeş, her zaman kardeşinin elinden tutar. Biz kardeşiz, her zaman elinizden tutacağız ve tutmaya devam edeceğiz" Bu satırları A.Şemseddinov'un "Kurtuluş Savaşı Yıllarında Türkiye- Sovyetler Birliği Alakaları" adlı kitabından aldık. Atilla İlhan da, Türkiye- Azerbaycan kardeşliğinin önemini vurgulayan bir söyleşisinde, aynı konuyu ayrıntıları ile anlatmıştı: "...Azerbaycan'ın 'ulusalcılığa yatkın' Bolşevik lideri Neriman Nerimanov'un Türklere ve Ankara Hükümeti'ne beslediği iyi niyet duyguları sadece soyut mu kalıyordu? Yo, hayır. Bunu anlamak için sadece şu basit, ama önemli olayı öğrenmek yeter; Azeri Türkçesinin tadı bozulmasın diye, Şamil Qurbanov'dan aynen aktarıyorum.. '...Türkiye'nin sefiri Memduh Şevket Bey, 1921'inci il Martın 17.de Mustafa Kemal Paşa'nın mektubunu Nerimanov'a çatdırdı: Türk Hükümeti Nermanov'dan borç pul (para) isteyirdi. Nerimanov derhal 1 milyon ruble deyerinde kızıl para gönderdi. Özü de yazdırdı: 'Paşam, gardaş gardaşa borç vermez, el tutar. Eşk olsun bele dostluğa ve gardaşlığa' " Aynı kardeşlik öyküsünü iki değişik kaynaktan dinledik. (Bu sayfamızda okuyacağınız Conrad Oteli Sahibi Erdal AKSOY'un Haydar ALİYEV'le ilgili bir anısı da, aynı duygusallıkta ve tarihi önemde bir kardeşlik öyküsüdür) İşte, Azerbaycan Türkiye ilişkilerini oluşturan duygu, düşünce ve inancın temeli budur. Bugün biz, iki kardeş ülke olarak, tarihi ve kültürel bağlarımızdan dolayı ve küresel konjonktür nedeniyle her zamankinden çok elele, omuz omuza durmak mecburiyetindeyiz. Anadolu Türkü ile Azerbaycan Türkünü birbirinden koparma girişimlerinin tarihi perspektifini hiçbir zaman gözden kaçırmamalıyız. Kafkasya ve Anadolu, tarihin her döneminde, bölge ve dünya siyasetine egemen olmak isteyenlerin kontrol altında tutmak istedikleri bir coğrafaya olmuştur. Bu nedenle, Türkistan coğrafyasının zenginliklerini Batı'ya taşıyan tarihi İpek Yolu ile Baharat Yolunun kesiştiği bölgede yer alan Azerbaycan ile Türk Dünyasının Batıya açılan kapısı olan Anadolu'nun kardeşlik ilişkileri, tarihin her döneminde, küresel aktör olmak isteyenlerin hedefi olmuştur. Bu gerçeği hiçbir zaman unutmamalıyız. Tarih önünde çok önemli bir sınavdan geçtiğimizi hatırdan çıkarmamalıyız. Azerbaycan Türkiye ilişkilerini kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek isteyenlere hiçbir zaman fırsat vermemeliyiz.. İşte Azerbaycan Türkiye kardeşliğini en güzel anlatan şu vecizeleri kulağımıza küpe yapmalıyız:S "Kardeş kardeşe borç vermez" (Neriman Nerimanov) "Azerbaycan'ın derdi bizim derdimiz, Azerbaycan'ın mutluluğu bizim mutluluğumuzdur" (Gazi Mustafa Kemal) "Biz iki devlet, bir milletiz" (Haydar Aliyev) ........................................................................................................................................ ONU HER ZAMAN SAYGIYLA ANIYORUM Ülkemizde gerçekleştirilen Azerbaycan ve Haydar ALİYEV'le ilgili etkinliklerin daimi konuklarından biri de Conrad Oteli Sahibi Erdal AKSOY'dur. Erdal AKSOY'un Haydar ALİYEV sevgisi, saygıyla harmanlanmış bir tutku derecesindedir. Haydar Aliyev'in 86. doğum yıldönümü törenine katılan Erdal AKSOY'u hazır bulmuşken, bir efsane gibi anlatılan o kardeşlik öyküsünü kendisinden rica ettik; anlattılar: "...Clinton'un ABD Başkanı olduğu dönemdeydi. Bir gün Bakü'den bir telefon geldi; cennetmekan Haydar ALİYEV'in otelimizde kalıp kalamayacağı soruluyordu. Şaşırdım, bir anlam veremedim. Çünkü, Otelimiz Sayın Aliyev'in kendi evi gibiydi. Kendisine ayrılan bölüm, her zaman gelip kalabileceği şekilde hazır, emrine amade bekletilirdi, bunu kendisi de çokiyi biliyordu. Kısa bir araştırma sonrasında anlaşıldı ki, Sayın Aliyev'in kalmak istediği tarihte otelimizde Clinton kalacaktı ve otelimizin ilgili bölümleri, güvenlik tedbirleri gerekçesiyle, bir ay önceden Amerikalı görevlilere teslim edilmişti. Otelimizde Clinton'un kalacağı tarihlerde bir başka siyasi konuğumuzu ağırlayabilmemiz, doğal olarak mümkün değildi. Fakat, kendisine olan sevgi ve saygımdan dolayı, benim rahmetli Haydar Aliyev'e 'hayır' diyebilmem de mümkün değildi. Clinton'dan vazgeçebilirdim, ama Sayın Aliyev'e 'Kusura bakmayın, Clinton kalacağı için, otelimizi bir ay önceden Amerikalı görevlilere teslim ettik' diyemezdim. Kendisine olan sevgim ve saygım dolasıyla böyle birşey söylebilmem söz konusu olamazdı. Biz kardeştik ve Sayın Aliyev, her istediğinde, evi saydığı otelimizin kendisine tahsis edilen bölümünde, önceden haber vermesine gerek olmadan kalabiyordu. Biz de bu durumdan gurur duyuyorduk.. Hiç beklemediğim bir şekilde bir sıkıntıya düşmüştüm. Mutlaka bir çözüm bulmam gerekiyordu. Çok sevdiğim, çevresi geniş, uluslararsı çapta saygınlığı olan bir dostumu aradım ve evinde bir davet vermesini, bu davete ABD İstanbul Başkonsolosunu da eşiyle birlikte çağırmasını rica ettim. Davette ABD Başkonsolosu ve eşiyle konuşurken sözü Clinton'un ziyaretine getirdim ve sıkıntımı anlattım. Haydar Aliyev'e olan saygımı, otelimi benim değil, O'nun saydığımı, O'na hiçbir şekilde 'hayır' diyemeyeceğimi altını çizerek anlattım, bana bu konuda yardımcı olmalarını rica ettim. Rahmetli Haydar Aliyev'e olan sevgi ve saygımın derecesi ses tonuma yansımış olcak ki, kesin bir yanıt vermemekle birlikte, mutlaka bir hal çaresi bulmaya çalışacaklarını söylediler. Ertesi gün, erken saatlerde gelen bir telefonla dünyalar benim olmuştu, 'Sayın ALİYEV de Clinton'la birlikte otelinizde kalabilir' deniyordu. Otelim, işte o telefondan sonra benim olmuştu. Hayatımda o günkü kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum. Otelimizde iki büyük devlet başkanını birlikte ağırlamanın mutluluğunu yaşadık, ama o günlerde yaşadığım heyecanı hiçbir zaman unutamıyorum." İşte, iki kardeş ülkenin elele, omuz omuza durmaya mecbur olduklarını anlatan iki kardeşlik öyküsü.. Daha fazla söze gerek var mı? Resim altları: 1) Kurtuluş Savaşı'mız sırasında büyük maddi destek sağlayan Azerbaycan Lideri 1. ve 2.İnönü zaferlerinden sonra çektiği telgrafta, "Kardeşlerimi kutluyorum" demişti. 3) Conrad Oteli Sahibi Erdal AKSOY, "Rahmetli Haydar ALİYEV Türkiye'yyi ve İstanbul'u çok severdi. Otelimiz O'nun evi gibiydi" diyor. 4) Conrad Oteli Sahibi Erdal AKSOY, yazarımız Kemal SALLI'ya Haydar Aliyev'le ilgili tarihi kardeşlik öyküsünü Aliyev'in Sarıyer'deki heykeli önünde anlattı.. 6)Erdal AKSOY, Türkiye'de yapılan Azerbaycan ve Haydar ALİYEV konulu etkinliklerin daimi katılımcısıdır. 9) Aksoy'lar, "Haydar Haliyev otelimize konuk olduklarında, bir aile büyüğümüz evimizi teşrif etmişcesine sevinirdik" diyorlar.. 10) Azerbaycan Lideri Nerimanov, Gazi Mustafa Kemal'e yazdığı mektupta, "Kardeş kardeşe borç vermez" diyordu. 11) Anadolu'daki ardeşlerinin Kurtuluş Savaşı'na destek sağlayan Azerbaycanlı Lider Neriman NERİMANOV.. 13) "Paşam, gardaş gardaşa borç vermez, el tutar. Eşk olsun bele dostluğa ve gardaşlığa" 15) Gazi Mustafa Kemal, Kazım Karabekir'e yazdığı mektupta, "Başka kaynaklardan para temin edinceye kadar Azerbaycan hükümetinden borç para alınmasını temin etmenizi rica ederim" diyordu.