Bayrama yaklaştığımız şu günlerde geriye bakınca geçirmiş olduğumuz bayramlar gelir aklımıza/aklıma.
Ailemden uzak olduğum, bir araya gelemediğimiz bayram sabahlarında, evdeki sessizlik yalnızlığıma karışır o günün sıradan bir gün olmasını dilerdim.
İnsan “en mutlu geçirmiş” olduğu bayramı/bayramları çok geç anlıyor.
Ailem hangi koşulda olursa olsun, bizlere bayram sevincini yaşatmış ve yüzümüzü güldürmüştür bunda tabi ki, annenin payı tartışılmaz. Bir anne eğer isterse çocuklarına, eşine, sevdiklerine güzel anlar yaşatır. Babanın ise varlığı bile yeter bana göre.
Tadı damağımızda, yüreğimizde kalan bayramları; mutlu olmayı, mutlu etmeyi başarabilen insanlar ancak bunu çevresine yayar ve yaşatır.
Kendine ve çevresine bayramı burnundan getirenler, önce kendine saygısı ve sevgisi olmayan kişilerdir, çünkü kendinde mutlu olma hakkını görmüyorlardır.
Hak etmediğini düşünen egoları onları sinsice ele almıştır.
Çocukluğunda kafasına, ruhuna kazınan acı dolu bayramların izlerini halen silememişlerdir.
Peki çoluk-çocuk çevresindeki insanlar bu ezici davranışları hak ediyor mudur?
Öyle elini çenene koymuş düşünüyorsun. Gözlerin uzaklara dalıyor uzun uzun. Hep kaybettiğin dünyevi şeylerin telaşına düşmüşsün.
Elinde olan, yanında olan senin varlığına anlam katan neler var bir bak etrafına. Sonra bedenine bak. Allah’ın sana vermiş olduğu tüm organlar için şükret/teşekkür et.
Derin derin nefes alırken kendini ve yaşamı sev özgürce.
Kazık çakmaya gelmiş kişiler varsa aramızda onlara diyecek lafım yok.
Onlar yine kafalarını kuma gömmeye devam etsinler. Beklediğiniz her neyse o gelmeyecek, istediğiniz her neyse o olmayacak çünkü intikam duygusu yayarsan ancak onun kalıntılarını çekersin kendine.
Zamanın su gibi akıp gittiği ömürlerimizde, içimizi acıtarak, tırmalayarak istediğimiz ‘mutluluk’ başkalarının mutsuzluğu oluyorsa orada durup bir düşünmek gerekir.
Sevmek, hele de bayramlarda ‘sevgi ve saygı’ ne denli önemli olmazsa olmazlarımız.
İnancı güçlü olan bir kişinin; bayrama, büyüklere, küçüklere sevgi ve saygısı varsa önce kendi iç çekişmelerinden arınıp, çevresine saf sevgi enerjisini yayar ve yaydığı enerji her neyse oluk oluk kendine doğru akar.
Sevmek, karşımızdaki kişiyi tutsak etmekse bunun adı sevgi değil sadece bencillik olur.
İlişkiler hangi aşamada olursa olsun saygı ne kadar güzel bir davranış şeklidir.
Kişinin özel hayatına saygı, uyku saatine saygı, çalışmasına saygı, haklarına saygı insan olmanın baş şartlarından değil midir?
Bir şeyi sıkıca tutmak istersek,  birde tırnaklarımızı batırarak, dişlerimizi göstererek elde etmeyi bakış açımızı değiştirme olarak görüyorsak biz zaten yanlış yolun yolcularıyızdır.
Anneniz ve babanız, sevdikleriniz yanınızdayken onlarla beraber, hatta telefonun bir ucundan bile olsun bayram kutlamanın ne denli önemli olduğunu, onlardan birini kaybedince anlarız, eski bayramların lezzetini. Allah büyüklerimize sağlık, sıhhat versin kaybeden kişilere bir sözüm var. Yaşlı bakımevlerinde bayramlarının kutlanmasını bekleyen öyle çok yalnız kalp var ki, onları unutmayalım derim. Çocuk yurtlarında kimsesiz yavruların başlarının okşanmaya, küçük de olsa bir harçlığa, gülen bir çift göze, tanrı misafirine o kadar muhtaçlar ki…
Kurban bayramı nedense çocukluktan kalma hem onlara kıyamama hem de dini görevi yerine getirmenin manevi zenginliğini bir arada yaşadığım farklı bir duygu selidir.
Bu bayramın devamında Atamızın bize bıraktığı en büyük mirası olan, 29 Ekim Cumhuriyet bayramımıza denk geliyor. Bu günün anlamını ve önemini duyumsayarak her iki bayramı kutluyor, ülkemize, ailemize, sevdiklerimize huzurlu, sağlıklı günler getirmesini diliyoruz.