18 Ekim 1991’de bağımsızlığını kazanan Azerbaycan’ı bugüne kadar pek çok defa ziyaret etme fırsatım oldu. İtiraf etmeliyim ki Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye her geldiğimde çok büyük şaşkınlıklar içerisinde kalmaktayım. Tabi bir o kadar da heyecan ve gurur duyduğumu da belirtmeliyim… 

Şaşkınlığımın nedeni Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev önderliğinde ülkenin son dönemde memnuniyet ve gurur verici bir şekilde özellikle ekonomik ve imar yönünden kalkınmasını gözlemleyebilmemdir.  

Azerbaycan’da ekonomik ve mimari kalkınma rahatlıkla gözlemlenebiliyor. Örneğin Azerbaycan’da maaşlara kısa bir süre önce yüzde elli oranında zam yapılmış. Bankalara kredi borcu olanların faizlerinin büyük bir bölümü kısa bir süre önce devlet tarafından ödenmiş. Üç buçuk milyar dolar civarında bir rakamdan bahsedilmekte…

Bakü’ye Azerbaycan’da “Rüzgârlı Şehir” deniyor. Bunun sebebi ise “Bakı” sözcüğünün “Badi-Kube” sözünden gelmesidir. Badi-Kube “rüzgârlar şehri” anlamına gelmektedir. Bakü bu bağlamda isminin hakkını veriyor. Bakü’de olduğumuz süre zarfında halk tarafından “Gilavar” ve “Xazri” olarak isimlendirilen rüzgârları bu bağlamda bizleri epeyce serinleterek ferahlattı.

Bakü’ye bu kez Dünya Basın Konseyleri Birliği’nin 18.’inci Genel Kurulu’na katılabilmek için Kıbrıs Türk Basın Konseyi Heyeti olarak geldik. Bizimle birlikte dünyanın dört bir yanından otuza yakın gazeteci arkadaşımız da geldi. 

Bakü’ye ilk kez gelen gazeteci arkadaşlarımız şehre hayran kaldılar. Yenilenen Haydar Aliyev Havaalanı gelenleri son derece etkilemekte. Bakü’yü gece ve gündüz gözü ile gördükten sonra gazeteciler olarak ortak görüşümüz şehrin hızla Dubai olma yolunda ilerlemekte olduğu idi.  

Özellikle son on yıl içerisinde Azerbaycan’da yaşanan hızlı kalkınma ve imara verilen önem kendisini her anlamda göstermeye başlamış durumda. Yeni ve modern mimariye sahip binaların son derece arttığını bu son gelişimde gözlemleyerek Bakü’nün çehresinin daha da olumlu yönde değişmiş buldum.

Dışları kaplama binaların yerlerini bu gelişimde yeni binaların aldığını gözlemledim. Kentsel dönüşüm projeleri Bakü’ye ayrı bir hava katmış. Bakü’nün merkezinde ve yakın çevresindeki tarihi binalara uyum sağlamak amacıyla hemen hemen tüm binaların benzer mimari üslupla yenilenmekte olduğunu da ayrıca gözlemledim. Bakü gerçekten de çağdaş ve tarihi mimarlık üsluplarının buluştuğu bir şehir. 

Eurovision Şarkı Yarışması için yapılan 25 bin kişi kapasiteli Kristal Saray gece ışıklandırılması ile çok güzel görüntülerin oluşmasına neden oluyor.  Kristal Saray’da bugüne kadar Şakira, Jennifer Lopez, Rihanna gibi dünya starların konserler vermiş olduğunu öğrenen gazeteci arkadaşlarımız oldukça etkilendiler.

Bugüne kadar Formula 1 yarışlarına Bakü’nün 4 kez ev sahipliği yapmış olması da ziyaretçileri oldukça etkileyen konuların başında gelmektedir.

190 metre yüksekliğindeki Alev Kuleleri(3 kule) ile 310 metre yüksekliğindeki Televizyon Kulesi geceleri düzenledikleri göz kamaştırıcı ışık gösterileri ile Bakü’yü ziyaret eden herkesi adeta büyülemekte.

Geçmişte Paris için "ville de lumiére" yani "ışık şehri" denmekteydi. Öyle görülüyor ki günümüzde bu unvan Bakü şehri için kullanılmaya başlanmış! 

Nizami caddesi ya da diğer ismi ile Targovi o kadar özenle ışıklandırılmış ki geceleri dahi gündüz gibi gezebiliyorsunuz. Burada restoranlar, kafeler, büyük alış veriş merkezleri, dinlenme parkları var.

Bakü’nün bir diğer dikkat çekici özelliği ise temiz, modern ve güvenilir olmasıdır. Kimse sizi rahatsız etmiyor. Hırsızlık olayı yok denecek kadar az. 

Bakü’de dünyanın sayılı markalarının yer aldığı mağazalar Paris, Londra ve Milano'yu kıskandıracak güzellikte ve şehre ayrı bir canlılık katmaktadır. 

Bakü’nün, dünyanın hayran olduğu birçok Avrupa şehrinden hiçbir farkı yok. Hatta daha temiz ve bakımlı. Bakü cadde ve sokaklarının temizliğini büyük bir titizlikle yaşlı kadınlar yapıyor. Temizlik işleri genelde gece geç saatlerde ya da gün doğmadan hemen önce yapılıyor. Şehrin temiz kalmasına büyük bir özen gösteriliyor. 

Halk tarafından “Köhne Şehir” olarak adlandırılan İçeri Şehir, Doğu’nun en eski yerlerinden biri olarak içinde yer alan Şirvanşahlar Sarayı ve Kız Kalesi ile birlikte UNESCO tarafından Dünya Kültürel Mirasları arasına alınmış. Köhne Şehrin sokaklarında insan gezerken kendisini tarih içerisinde seyahat etmiş gibi hissediyor. 

Kız Kalesi (Qız Qalası) Bakü'nün sembollerinden bir tanesi. 27 metre yüksekliğinde ve 12. yüzyılda inşa edilmiş. Rivayete göre sevdiğine kavuşamayan bir Han’ın kızı kendisini bu kaleden denize atmış ve o günden sonra kaleye “Kız Kalesi” adı verilmiş.

Bakü’de eski ile yeniyi iç içe görebilmek mümkün. İçeri Şehir’de tarihi, kültürel anlamda eski olanı, sürekli kendisini yenilemekte olan yeni şehirde ise gökdelenler ve çağdaş mimarinin birbirinden değişik örneklerini bir arada görebilirsiniz.

Bakü’ye giden herkesin zaman ayırıp Gobustan tarihi alanını ziyaret etmesini özellikle tavsiye ederim. Gobustan kaya resimleri/petroglifler açısından oldukça zengin bir alandır. Arkeolojiye ve tarih öncesi çağlara ait eserlere ilgi duyuyorsanız Bakü’de Gobustan Milli Parkını ziyaret etmelisiniz.

Haydar Aliyev Merkezi, şehrin en gözde binalarından biri olarak görülmektedir. Merkezde konser salonları, sanat galerileri, müzeler ve kütüphane bulunmaktadır. Sıra dışı mimarisi ile dikkatleri üzerine çeken Haydar Aliyev Merkezi’nin mimarlarından birinin Kıbrıs Türkü olduğunu biliyor muydunuz? Azerbaycan’ın simgesi haline gelen “Haydar Aliyev Merkezi”nde Kıbrıs Türkü mimar Saffet Kaya Bekiroğlu’nun imzası var.  

Azerbaycan’ın bağımsızlığını kazanmasının ardından Bakü’de yapılan ilk modern binalardan biri olan Land Mark 1 ve 2’nin sahibi de Kıbrıs Türkü Efruz Müdüroğlu’dur. KKTC Temsilciliği’de Land Mark içerisinde yer almaktadır.

Bakü’de Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nin yakınlarında yer alan Atatürk heykeli oldukça dikkat çekici. Çok büyük ve bir o kadar da ihtişamlı olan heykel Azerbaycan Türkleri’nin Atatürk’e duydukları sevgi ve saygının sembolü olarak yapılmış. 

Bakü’de ayrıca Turan Yazgan Vakfına ait uzun yıllardır hizmet vermekte olan Türk Dünyası Bakü Atatürk Lisesi’nin bulunduğunu da ayrıca belirtmek isterim.  

Bakü’yü her ziyaretimde olduğu gibi bu ziyaretimde de Fahri Hıyaban ve Şehitler Hıyabanı’nı ziyaret ederek dua ettim… 

Bu yıl Bakü’nün kurtuluşunun 101’inci yıldönümü. Nuri Paşa komutasındaki Türk-Kafkas Ordusu 15 Eylül 1918’de Bakü’ye girmiştir. Türk-Kafkas Ordusu Azerbaycan, Karabağ ve Dağıstan’ı düşman işgalinden kurtarmıştır. 

Azerbaycan Türkleri’nin Nuri Paşa’ya duydukları sevgi ve saygının sembolü olarak önümüzdeki aylarda Bakü’de önemli bir yere heykelinin dikilmesinin planlandığını da öğrendim... 

Sonuç itibarı ile Bakü’nün gecesi ve gündüzü ile Hazar’ın Paris’i ve Dubai’si olma yolunda emin adımlarla ilerlemekte olduğunu gazeteci arkadaşlarımızla birlikte tespit ettik. Azerbaycan’daki bu heyecan verici gelişmeleri yerinde gözlemlemenin bana büyük bir heyecan ve gurur verdiğini özellikle belirtmek isterim.

Bakü’yü bugüne kadar ziyaret etmemiş ya da uzun süredir görmemişseniz Hazar’ın Dubai’si / Paris’ini zaman kaybetmeden görmenizi tavsiye ediyorum…