O hep şikayetçi olan, olumluları göremeyen, olumsuzları abartan, “ben başarısızım, şanslı değilim” diyen geçmişi ile ilgili “keşke yapmasaydım/yapsaydım” diyerek pişmanlık duyan, geleceği ile ilgili “eğer şöyle olursa iyi olmaz” diyerek kaygı duyan karamsarlar için hayat rengi için grinin siyaha yaklaşan tonlarından bahsedebiliriz.  

Düşünce hatalarınız ruhsal yönünüzü bozar!  

Etiketlemek, genellemek felaketleştirmek, mükemmeliyetçilik, kişiselleştirmek, olumluyu görmeden olumsuzu abartmak, fal okumak vb düşünce hataları nedeniyle ruhsal ve sosyal yönden iyi olmaları zorlaşır. İç karartan kasvetli renkler akla gelir  

Huzurlu, sakin ve yavaş olmanın rengi 

Her konuyu her krizi fırsat bilen kendine güvenen sonuçtan çok süreçte elinden gelenin en iyisini yapmaktan keyif alan mükemmel olmaya değil verimli olmaya çalışanlar, iyimser çalışkan, üretken, liyakate değer veren, paylaşan yardımlaşan güvenilir kendisi ile barışık kısaca yaradılışına (doğasına, tabiatına, fıtratına) uygun yaşayanlar… Onların huzurlu sakin ve çoğunlukla yavaş hayatlarının rengi mavinin yeşilin binlerce tonunda olması düşünülür. Mavi yeşil karışımı turkuaz akla gelir.  

Neşe dolu ve daha az sorumluluk alanlar 

Neşe dolu, cıvıl cıvıl olan her fırsatta kahkaha atan “boş ver gitsin bir daha mı geleceğiz bu yalan dünyaya, ye iç keyfine bak” diyenlerin hayat rengi, sarının ve turuncunun tonlarını temsil edenler… 

Narsistik yön ve empati azlığı yönetenler 

“Ben ne diyorsam o” diyen empati yönü düşük, emredici, kimseyi çok da takmayan narsistik yönü güçlü beğeni bağımlısı herkesi kendisine tabi gören vb kişilerin kırmızı renginin tonlarını akla getirenler.. 

İntihar eğilimli olan hayatın anlamını kaybetmişler 

Depresif yapıda olanlar, ruh halin bozulanlar “bu dünyada ben niye yaşıyorum ki! Benim için bu hayatın hiçbir anlamı kalmadı” diyenlerin mor renge dönüşen tercihlerinden bahsedebiliriz.  

Mor renk ayrıca sarayın ve ayrıcalığın rengidir her renk zıt anlamları barındırabilir. Doğuştan hep moru tercih edenlerle düştükleri olumsuz ruh halinden dolayı intiharı düşünmeye başlayanların son dönem renk tercihlerinin mor renge dönüşebileceği saptanmıştır.  

Işığı yansıtmadığından dolayı bilimsel olarak renk diye tanımlanmasa da siyah rengin de zıtlıkları vardır.  

Kötülüğün ve hırsın olduğu kadar karizmanın da rengi aslında siyahın yanında gücün karizmanın otoritenin rengi lacivertten de bahsedebiliriz.  

Bu kategorize eden genelleyici tanım fikir vermek içindir. Gerçekte ise her insanda her renk değişik tonlarda ve zamanla değişerek var olabilir.  

Tıpkı parmak izi gibi hiçbir insanın renk tonları ve değişimi tam olarak kimseye uymaz. 

Örneğin senin hangi renk tonların güçlüdür; hangi renk tonları ne oranda vardır, on yıl önceki renk tonların on yıl sonraki değişen fotoğrafın gibi değişeceğini düşünebiliriz.   

Anne karnında 6.Aydan itibaren oluşmaya başlayan ruh hailimiz 12-15 yaşımıza kadar maruz kaldığımız koşullar, genetik yapımız gibi birçok etken hayatımızın hangi renk tonlarında olabileceğini belirler.  

Sürekli değişim ve gelişim içinde olsak da köklü değişim ancak kendimizi tanımamız sayesinde olabilir.  

“Yedisinde neysek yetmişinde de oyuz, bu bizim kaderimizdir” demiş olsak da aslında kendimize olan körlüğümüzü aşmamız ancak dışarıdan nasıl göründüğümüzü, kendimizi ne zannettiğimiz ile gerçekte ne olduğumuzu, güçlü zayıf yönlerimizi farkına varmamız  sayesinde hayatımızın renk tonlarını seçebiliriz istendik renge dönüşebiliriz.  

Yani değişimin hangi renge dönüşeceği bilinç durumumuzun belirlediği tercihlerimiz doğrultusunda göstereceğimiz çabalarımız ile mümkündür.  

İlk adım farkına varmak, ikincisi tercihimiz için çaba sarf etmek. 

Bir aile böyle dağıldı!

Onların nişanlarına tanık olmuştum 6 yıl önce çok heyecanlı istekli ve birbirlerine saygılıydılar. Şimdi ise çocukları olmuş ancak tablo değişmişti. 

Ayrılmak istiyorlar ve birbirlerine karşı son derece hırçın, nefret dolu ve saygısızlık had safhadaydı.     

Haklı-suçlu ekseninde süren ilişkileri onları tüketmişti. Bağırarak konuşuyorlar öfke doluydular.

Birisi konuşurken diğeri de söze dalıyor birbirlerini anlamak dinlemekten uzaklaşmışlardı. 

Aslında onların esas sorunları ekonomikti.  

Geçim zorluğu anlaşılıyordu. Eşinin çalışmasına izin vermeyen kocanın da de işleri bozulmuştu.  

Devreye giren kök aileleri yani kendi anne babalarıydı.  

Geçinemeyen evli çocukları evlerini dağıtmışlar ve iki tarafta bir tas çorbanın içildiği emekli maaşıyla geçinen kendi ana babalarının evlerine geri dönmüşlerdi. Emekli olan emeklilerin evleri kendilerinindi.  

Yuva fiilen dağılmıştı. Ancak toplumun geleneksel sahip çıkan el uzatan sarıp sarmalayan yapısı onlara kucak açmıştı. İşsiz eşler, iki çocuklarını da paylaşmışlardı.  

Diğer ülkelerde yaşanan pahalılık, işsizlik ve geçim zorluğunun sosyal krize dönmesi sokaklara yansıması bizim ülke için bu yüzden gözlenmiyordu.