Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu diyor ki: “Kader bir çizgiyle Halep'i Antep'ten ayırdıysa, bizim zihnimizde Halep ve Antep ayrılmaz. Onun için eğer onlar bir ızdırap çekmişlerse ve onlara zulüm uygulanmışsa onların kadınları tecavüzden kaçarak kapımıza gelmişse, onlar yiyecek ekmek bulamadıkları için bir lokma ekmek için, sınırlarımıza dayanmışlarsa Ahi Evran bize diyor ki, elini, sofranı ve kapını açık tut”. 
Buna göre, Davutoğlu’nun deyimiyle, eskiden sınırlarımıza dâhil olan Halep ve Kurtuluş Savaşı’nın “Gâzi” şehri Antep, Türkiye’nin dış ve iç politikası açısından birbirlerinden ayrılmaz nitelikte şehirlerdir. Üzüntüleri bizim üzüntülerimizdir. Kapılarımız, her daim onlara açıktır. Zulme uğramış insanlara yardımcı olmak da insan olmanın gereğidir. Ancak, ben Suriye’nin ve Suriyelilerin bizim iç işimiz olduğu söylemine, katılmıyorum. İç politika ve dış politikanın birbirinden ayrılması gerektiğini düşünüyorum. Makyavel, evrensel değerlerin, ülke dış politikalarında uygulanamayacağı olgusunu,  uluslararası İlişkiler kuramına kazandırmıştır. Açık sınırlar ve açık kapılar, uyrukların haklarını ve güvenliklerini tehdit ettiğinde, işler değişir. Açık sınırlarınızdan, yardıma muhtaç insanların yanında, silahlı muhalifler, teröristler, insan kaçakçıları, silah ve uyuşturucu da geçebilir.
Suriye’de, bir tampon bölge oluşturulmasına, konuyla ilgilenen aktörler tarafından sıcak bakılmıyor. Rusya ve Çin, buna açıkça karşı çıkıyorlar. ABD ise, kendi seçimleriyle ilgileniyor. NATO için Akdeniz Havzası önemli, Suriye de önemli bir konu, ancak; birincil konular arasında yer almıyor.  Bu nedenle, NATO müdahalesini beklemek safdillik olur. Türk uçağının, Suriye hava sahasında mı yoksa uluslararası hava sahasında mı düşürüldüğü konusu tam olarak belirlenemedi. Unutulan, bir kenara bırakılan konular arasında eklendi. NATO, bu konuda danışma toplantısı düzenledi ve konu kapandı. Rasmussen, Türkiye’nin müttefik bir devlet olduğunu ve sınırlarının güvence altında olduğunu belirtiyor.  Ancak,  unutmayalım, Suriye uzak bir coğrafya ve en önemlisi savaş sonrası, petrol ve doğalgaz ihaleleri verebilecek durumda değil.
Özgür Suriye Ordusu’nun internet sitesinde, Hatay, “ana üs” olarak belirtiliyordu.  Kamuoyundan gelen tepkiler üzerine, bu değiştirildi. İnternet sitesinde, ana üssün Şam olduğu belirtildi. Özgür Suriye Ordusu yetkilileri, tüm isyancı grupları birleştirme kararı aldıklarını açıkladılar. Suriye Muhaliflerinin merkez üssünün, Hatay’dan taşınması sevindirici bir haber. Ancak bunun fiili bir taşınma olup olmadığını, henüz bilmiyoruz.
Özgür Suriye Ordusu, İslami değerlere yakın bir profil çiziyor. Özgür Suriye Ordusu çatısı altında silahlı mücadelede bulunan el- Meclisi’l Askeri’nin siyasi büro üyesi Dr. Abdurrahim Kuraym’la yapılan bir röportajda, Kuraym, temel amaçlarının sivil bir devlet kurmak olduğunu, belirtti. Kesinlikle, laiklik istemediklerini, vurguladı. Kuraym, muhalifler arasında, siyasal ve ideolojik sebeplerle, tam birliğin henüz kurulamadığını da ekledi. Kuraym, Halep’in üçte birini özgürleştirdiklerinin üzerinde, durdu. Halep ve Suriye sınırı arasında kalan bölgenin tamamını kontrol altında tuttuklarını, belirtti. Suudi Arabistan, Katar, ABD, Türkiye desteğinin varlığı bilinse de Kuraym, Batı’dan ve Türkiye’den destek göremediklerini, vurguladı. Türkiye,  BM ve NATO güdümünde bir politikaya sahip ve bu nedenle eleştiriliyor. Kuraym, Suudi Arabistan ve Katar’ın maddi desteğinden bahsetti. Muhalifler, uçaksavar, tanksavar ve stinger füzelerine ihtiyaç duyuyorlar. Sadece Türkiye sınırında rahatlar. Güney Suriye Hizbullah’la denetim altında ve batıda Ürdün sınırı da denetim altında tutuluyor. Muhalifler, Esad’dan kurtulmak için silah, silah ve yine silah diyorlar.