46 yaşındaki George Floyd’u tutuklamaya çalışırken dizi ile boynuna baskı yapmak sureti ile 25 Mayıs 2020’de ölümüne sebep olan 45 yaşındaki eski polis memuru Derek Chauvin yargılandığı davada ikinci ve üçüncü derecede cinayet ve üçüncü derecede kasıtsız adam öldürmekten dolayı suçlu bulundu. Ellerimizi açtık semaya şükürler savurduk. George Floyd’u geri getiremeyeceğiz maalesef. ABD tarihinin kara lekesini temizlemeye çalışmak mı desek, yoksa gelecek tepkilerden korktu mu desek ki, çığı andıran ırkçılık karşıtı gösterileri, tepkileri hayranlıkla izledik televizyonlardan. Cani Derek Chauvin’in suçlu bulunmasına sevindik deliler gibi, yüreğimize bir nebze de olsa su serpildi.
Polis memuru Derek Chauvin’in olay anında ki kin ve nefretle bakan gözlerini görmemek için perde inmeliydi gözlerimize. George Floyd’un çaresizliğini, hem diliyle, hem yüreğiyle sessiz çığlığı ile yırtıldı kulaklarımızın zarı, polis memuru Derek Chauvin'in kulakları hariç. Yaşanan bu talihsiz olay beni yıllar öncesine götürdü. Çocukluğumda izlediğim ‘’KÖKLER’’ dizisine. Benim jenerasyon da hatırlayacaktır umarım. Kunta Kinte’nin yaşadığı zorlukları, ötekileştirilmeyi ve ırkçılığı,özgürlüğü bulmak için her yolu deneyen hikâyesini gözyaşlarımız sel olarak izledik, siyaha hayran kalarak, beyazdan nefret ederek.
‘’KÖKLER’’ Dizisi nasıl vuku buldu, hadi okuyalım.
Alex Haley’in orijinal adı Roots olan Kökler romanı 1976 yılında yayınlandı. Alex Haley’in dünyaca ünlü Roots Kökler kitabı kısa bir sürede 1,5 milyon satış yaptı ve dünyada 37 dile çevrilmiştir. Kökler kitabı yayınlandığı dönemde geniş yankı bulmuştur.
Alex Haley bu kitapla Pulitzer ödülünü almış ve aynı zamanda yılın adamı da seçilmiştir.
Alex Haley’in özgün adı Roots olan Kökler kitabı aynı adla 1977 yılında televizyon da yayınlanarak, en çok izlenen dizi olmuştur.
Kunta Kinte Kimdir?
Kunta Kinte, 1750 yılında Gambia’da doğdu. Kunta Kinte, 1767 yılında Maryland Annapolis’e getirilen 98 köleden biri. Kinte ailesinin, Mandingalar içerisinde önemli bir yeri var. Afrika’nın Gambia ülkesinden getirilen Mandingalar, iri yapılı oldukları için köle olarak kullanılmışlar. Kunta Kinte, Müslüman bir kabileden gelen birisidir.
Yağız bir delikanlı olan Kunta Kinte’nin hikayesi anlatılıyor. Davul yapmak için uygun kütük arayan Kunta Kinte, köle peşinde koşan Amerikalı avcılar tarafından yakalanıyor ve Amerika’ya götürülüyor. Burada açık artırmada çiftlik sahibi bir adama satılıyor. Kunta ise her zaman özgür olarak yaşama planları yapıyor. Kaçış denemeleri yapıyor fakat yakalanıyor. Son kaçış denemesinde köle avcıları tarafından ayağının kesilmesiyle kaçış denemelerini artık sonlandırıyor. Çiftliğin aşçısı Bell ile yakınlaşıyorlar ve evleniyorlar. Kizzy adında bir kız çocukları oluyor. Ve Kunta Kinte’nin soyundan gelen birkaç jenerasyonunun başından geçen olaylar anlatılmaktadır.
Yazar Alex Haley’in kitabı ile ilgili yazdıkları ise manidardır.
‘Roots’un doğumu kolay olmadı. Tam 12 yılımı aldı. Bu arada 1 milyon kilometre yol katettim. Bu yapıtla, ‘Afrikalı’ ve ‘Siyah Amerikalı’nın adı da dünya tarihine gerçek yönüyle yazılmış oldu. Kunta Kinte; Batı Afrika’nın Juffure yöresinden 1767 yılında, 16 yaşında kaçırılıp Amerika kıtasına, Virginia tarlalarına sürülen bu Afrikalı, bugüne kadar peşinden altı nesil koşturdu. Bunlar sırasıyla kölelik, çiftçilik, nalbantlık, değirmencilik, tren yolu işçiliği, kapıcılık, avukatlık, mimarlık yaptılar ve sonunda yazar oldular. İşte o yazar benim.’
''Şu evrensel gerçeği unutmayın hepimiz aynı Yaratıcının çocuklarıyız.”
Yazar Alex Haley’in sözünün altına Halk Ozanımız Yunus Emre’nin sözünü yazmadan geçersem yazık olur yazıma; ‘’Yaradılanı Severim, Yaradandan Ötürü.’’ Bu iki söz de bir kez daha gözler önüne seriyor; rengi, dili, dini ne olursa olsun insan, insandır bakmak yetmez görebilene. Rengin beyaz diye üstün değilsin benden, iyilikleri barındırıyorsan içinde benden üstünsün belki. Karar mercii de sen değilsin,ben değilim, o değil, kimse değil. Sadece Yaradan!
Şimdi de insanca yaşamanın haram kılındığı köleliğin tarihine bir göz atalım.
İngiltere’nin Amerikan kolonilerinde kölelik, Virginia’da başlamış, aynı sistem, ilk kez Virginia’nın Hampton kasabasında çözülmeye uğramıştı.
Mayıs 1861’de, yani köleliğe dayalı 11 Güney eyaletini Kuzey’le karşı karşıya getiren Amerikan İç Savaşı’nın başlamasından bir ay sonra Virginia’da yaşayan ve Güney’in Konfederasyon Ordusu’na mensup olan üç köle, Kuzey’e ait Birleşik Devletler (Eyaletler) askerlerinin hakim olduğu Monroe Kalesi’ne kaçmıştı. Kalenin komutanı General Benjamin Franklin Butler, köleleri “savaş ganimeti” ilan etmişti. Bu karar insani görülmese de, kölelerin Kuzey’in Birleşik Devletler’ine katılmasını sağlamış, daha sonraysa binlerce siyah köle, dört yıl süren savaş boyunca aynı yolu izlemişti.
Dönemin Başkanı Abraham Lincoln 1863 yılı başındaysa köleliğin sona erdirildiğini açıklayan bildirgeyi imzalamıştı. Bildirgeye göre Konfederasyon yani Güney eyaletlerinde yaşayan tüm köleler serbest bırakılmıştı. Bu adım, Amerikan Anayasası’nda yapılan 13’üncü yasa değişikliğiyle köleliğin kaldırılmasının, 14’üncü yasa değişikliğiyleyse 1866’da eski kölelere vatandaşlık verilmesinin yolunu açtı.
Rengi, dili, dini farklı diye insanın insana yaptığı eziyetleri aklım hiçbir zaman almayacak. Bu fikrimde de yalnız değilim biliyorum.
Yerde yatan George Floyd’du evet, ama gözlerinin, bakışlarının, çaresizliğinin, uğradıkları tacizlerinin, edilen tecavüzlerinin, kanayan yaralarının Kunte Kinte’siydi, Bell’isiydi, Kizzy’siydi, binlerce siyah kölesiydi.
Pis dizlerini bastıran Derek Chauvin ise; barbar, ırkçı, kin ve nefret kusan, aşağılık, namussuz, arsız, insanlıktan nasibini almamış kirli beyazların hepsiydi.
George Foyd’lar hala ırkçıların pis saldırılarına uğrayıp ölüyorsa, Dön ve aynaya bak ABD! Geçmişini temizlemeden acizsin ABD! Çek kirli ellerini temiz kalmaya çalışan dünyanın üzerinden, dokunma, kirletme sakın!
Derim siyah, kalbim beyaz benim. Derin beyaz, kalbin simsiyah senin.
Kötülere rağmen sevgiyle kalın.