Sevgili dostlar uzun zamandır Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin İstanbul’u Vatikan tarzında (Ekümenik) bir özerk din merkezi yapmak gibi bir projesi var. Bu İstanbul projesini de farklı farklı bazı planlar ile yapma gayretindeler. Bu proje uzun zamandır üstüne daha da koyarak etkili bir şekilde devam etmektedir. Son dönemde ise Doğu Hıristiyanlığı üzerinde Fener Rum Patrikhanesi’nin inanılmaz bir etkinliği var. Bunun en belirgin örneğini de yakın geçmişte Ukrayna Hükümeti’nin, Rus Ortodoks Patrikhanesi’nden bağımsız olmak için İstanbul Ekümenik Patrikhanesi’ne başvurması ile daha iyi anlaşıldı.  Ukrayna’da oluşumu hedeflenen milli kilisenin özerlik başvurusu için hazırlanan metin kabul edilmişti. Yine baktığımız zaman Patrik Bartholomeos kilisenin bağımsızlığını belgeleyen ve "tomos" adı verilen kararnameyi, Ukrayna Ortodoks Kilisesi Metropoliti Epifaniy ile birlikte patrikhanede düzenlenen törenle imzalamıştı. Bartholomeos, kararnameyi Aya Yorgi Kilisesi'nde yapılan ayinle Epifaniy'e teslim etmişti. Bu Rus Metropolitliği tarafından reddedildi ve kabul edilmeyeceği açıklaması yapıldı. Rusya bu kararın arkasında ise Patrikhaneyi bu konuda yönlendiren gücün ABD olduğunu açıklamıştı. Nitekim 14 Kasım 2020 tarihinde de ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Türkiye ziyaretinde hiçbir resmi yetkili ile görüşmeyip sadece Fener Rum Patriği’yle görüşmesi de, Rusya’nın açıklamasını doğrular nitelikteydi. Bu görüşmenin de şifrelerini iyi anlamak lazımdır. ABD, bu manada çok tehlikeli bir oyun oynamaktadır. Türkiye’nin de Patrikhane konusunda haklarının çiğnenmesi ve sonrası da bir başka tehlike arz etmektedir. Ayrıca Rusya’nın haklı endişesi olan ABD’nin İstanbul Ortodoks Patrikhanesi’ni kontrol altına alarak yaklaşık 270 milyon Ortodoks dünyasına hâkim olacağı gerçeği de önemlidir. 

Özellikle baktığımız zaman yeni gelişen Karadağ ve Sırbistan arasındaki Kilise gerilimini de iyi takip etmek lazım... Karadağ'daki Ortodokslar dini olarak Sırbistan'ın başkenti Belgrad merkezli Sırp Ortodoks Kilisesi'ne bağlılar. 2020'de iktidara gelen ve Sırbistan karşıtı olduğu bilinen cumhurbaşkanı Milo Djukanoviç, Karadağ Ortodokslarının dini liderlik makamı olan Karadağ Metropoliti'nin Sırp Ortodoks Kilisesi tarafından atanmasına karşı çıkıyor ve bağımsız bir Karadağ Ortodoks Kilisesi kurulmasını istiyor. Fakat henüz Karadağ Ortodoks Kilisesi kurulabilmiş değil. Bu, dini açıdan sadece Karadağlıların da karar verebileceği bir konu değil, İstanbul'daki Fener Rum Patrikhanesi'nin icazeti gerekiyor. İşte tam da bu noktada geçmişten beri aslında içten içe kaynayan Balkanlar üzerinde bu konu ve benzerlerinin yaşanması büyük kaoslara neden olabilir. Bu kaostan faydalanmak isteyenler yine İstanbul merkezli Patrikhaneyi kullanmak için planlarına devam etmektedirler. Patrik Bartholomeos da bu gibi hadiselerden yararlanarak Patrikhaneye Ekümeniklik kazandırmak için gözümüzün içine baka baka istediği gibi hareket etmektedir. Lozan Anlaşmasını da bir nevi hiçe sayarak, aykırı davranışlarda bulunulması Türkiye’nin daha sonraları başını çok ağrıtabilir. Bizler asla bu emperyalist tuzağa düşmemeliyiz.  

Son dönemde özellikle Patrikhane’nin ‘’Ekümeniklik’’ yönünde faaliyetleri ve gizli toplantıları artmış durumdadır. En son da kulağımıza gelen önemli bir bilgiye göre ise Patrik Bartholomeos 150 Papaz ile İstanbul’da gizli bir toplantı yaptığı yönündedir. Bu toplantıda ise Patrikhane’nin Ekümeniklik ve Doğu Hıristiyanlığı yönünde bazı planların masaya yatırıldığı önemli bilgilerdendir. (Yakın zamanda detaylarını yazacağım) Zaten son dönemde Patrik Bartholomeos da pek çok önemli toplantıda imzasını ‘’Yeni Romanın Patriği’’ Kostantinopol Patriği diye atıyor. Tabi bu oluşumun bağlı olduğu yer ve merkez de Vatikan olacak. Her ne kadar arada Katolik ve Ortodoks olarak mezhepsel bir sorun varmış gibi gözükse de, Papa I. Francis’in göreve gelmesi ile aradaki buzlar eritildi. Bunun en önemli örneği ise; Papa I. Francis’in yani kutsal makamın sözde Ermeni Soykırımını kabul etmesi olarak görebiliriz. Ayrıca uzun zamandır Sur içindeki kiliselerin yeniden açılması, tamiri ve restorasyonundan tutun da, pek çok husus itibari ile müstakbel bir Ekümenyaya hazırlık olduğunu ve Patrikhane tarafından bunların bir bir zamanına göre hazırlandığını da görmekteyiz. Bu tehlikeli projeye karşı uyanık olmalıyız. Unutmamak lazımdır ki; Cumhuriyet döneminde İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin etkinlik alanı da sadece dinî konularla İstanbul'daki Rum cemaati ile sınırlandırılmıştı. Fakat günümüzde Patrikhane ABD desteği ve Vatikan’ın da oluru ile ‘’Ekümeniklik’’ gibi tehlikeli bir rüyanın peşinden gitmektedir. 

Sonuç olarak onuncu yüzyıldan günümüze kadar devam eden 1000 yıllık süreçte Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin Ekümeniklik sıfatı hiçbir zaman gündeme getirilmemiştir. Türkiye açısından Patrikhane’nin statüsü Lozan’da belirlenmiştir. Lozan Konferansı’nda hiçbir azınlıktan bahsedilmemiş ve herkes eşit kabul edilmiştir. Bu çerçevede nasıl ki bir Diyanet İşleri Başkanı, bir müftü yalnız Müslümanları temsil eden dinî yetkili olup devletin bir memuru olarak devlet üstünde bir kişiliğe sahip değilse, Fener Rum Patriği de devlet üstünde bir kişiliğe sahip değildir ve kendi başına hareket edemez...