Sevgili dostlar ABD’nin Afganistan’dan çekilme hususunun çok farklı bir boyutunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu husus bugüne kadar çok fazla bahsedilmedi. ABD’nin Afganistan’dan çekilme eyleminin perde arkasında İran var. İran’a karşı bir taşla iki kuş vurma peşinde…

Joe Bıden, ABD başkanlığı görevine Global Monarşi tarafından İran kartını devreye sokması şartı ile getirildi. Siyonizmin Ortadoğu’daki en önemli hedefi ve amacı Büyük Ortadoğu Projesi’nin başarı ile hayata geçmesidir. Bunu başarmak için Siyonizm, deyim yerindeyse dünyanın Jandarması görevini alan Amerika’ya bu yönde önemli görevler biçmişti. Bu görevler 11 Eylül 2001 itibari ile ABD başkanı Bush tarafından hayata geçirilmeye başlanmıştır. Siyonizmin hedeflerinin bölgede iyice belirginleşmesinden sonra, hedefteki ülkelere yönelik planlar hayata geçmeye başladı. Bu projenin karşısında yer alıp güçlü mukavemet gösterecek ülkelerin başında hiç şüphesiz Türkiye ve İran gelmektedir. Ortadoğu’nun mazisi derin ve güçlü iki devleti Global Monarşi tarafından sona bırakıldı. Önce daha kolay lokmalar olan Körfez ülkeleri halledildi. O kadar kolay lokma ki; savaş olmadan söz ve yaptırım tehditleri ile kukla yöneticileri tarafından Siyonizmin emrine girdiler. Bir nevi Siyonizmin vilayetleri gibi oldular. Bunun da en büyük örneklerini yakın zamanda yapılan İsrail ile sözde normalleşme anlaşmaları (Teslim anlaşmaları) kapsamında görebiliriz. Diğer ülkelerden Mısır, Tunus, Fas, Cezayir, Lübnan, Ürdün gibi ülkelerde ise kendilerinin istedikleri bir düzeni oluşturdular. Irak, Suriye ve dahi Afganistan’da ise yaşananlar malum… Şartlarını istedikleri gibi belirlemek amacıyla buralardaki amaçlar devam ettirilmektedir. İşte tam da bu noktada Siyonizmin hedefinde Türkiye ve İran gerçeğini iyi anlamamız lazım. 

Bölgede oluşturulmaya çalışılan Büyük İsrail Projesine karşı, özellikle  Suriye ve Afganistan’dan sonra Türkiye ve İran'ın buna karşı kader birliği yapması lazımdır. Her ne kadar İran bizim bölgesel anlamda rakibimiz olsa da sıranın kendilerine veya bize gelmeden önlem alınması şarttır. Afganistan olaylarında son yapılan Nato toplantısından sonra yavaş yavaş çekilme söylemlerinin ilk konuşulduğu zamanlarda sözde mülteci adı altında militer güçlerin İran ve Türkiye’ye göçleri başladı. Bu göçler de yüzde altmış İran’da kaldıysa, yüzde kırk da Türkiye’ye geldi. İşte Global Monarşinin planları da bu noktada ortaya çıkmaktadır. ABD İran’a diğer ülkelerde ki bir bahane bulup girmeye kalksaydı, bu ABD için çok külfetli olacaktı. Buraya yapılacak olası asker sevklerinde ise dünyanın gözü bir anda buraya çekilecek ve dolayısı ile ABD yine hedef haline gelecekti. Zaten bir yerden bir yere sevk olacak askerin ekonomik maliyeti de bir hayli fazladır. Ama ABD Afganistan hamlesi ile mülteci kılığında uzun zamandır eğitilen militer güçleri masrafsız ve çok da dikkat çekmeden İran ve Türkiye’ye yığdı. Burada asıl hedef İran olsa da, olası bir İran iç karışıklığı büyük çatışmalar ve ölümlerde Türkiye’nin sesinin çıkmaması veya belli bir süre müdahil olmaması için burada da düğmeye basarak bombalı saldırılar suikastlar başlatacaktır. Yani Türkiye’ye gelen sözde mülteci adı altında giriş yapan militer kuvvetler emir geldiğinde gerekeni yapmak için hücre evleri şeklinde çoktan teşkilatlanmış durumdadır. Tabi ki gerçekten yoksul ve savaştan kaçan gerçek mülteciler de var. Ama asıl gelenler bu militer güçlerdir. Siyonizmin bu sinsi planına karşı çok dikkatli olmalıyız. Yakında İran’da olaylar yavaş yavaş çıkacaktır. Çıkmaya başladığı zaman bizler çok dikkatli olmalıyız. Türkiye’yi kendi kabuğuna içe hapsetmek için düğmeye basacaklar. Bir önceki yazımızda sokaklara ayrıntılı bir şekilde değinmiştik. Global Monarşi’nin bu hain planlarına karşı çok dikkatli olmalıyız. 

Dünya’daki küresel düzeninin emperyalist şeytanlarına karşı, doğunun tarihi ve mazisi derin ve bir o kadar da şanlı olan devletlerin güç birliği yapması çok önemlidir. Özellikle Siyonizm için Ortadoğu’daki sözde vaadedilmiş topraklar için daha çok kan dökmeyi planlıyorlar. Bölge ülkelerinin kendi içinde birlik olması çok ama çok önemlidir. Çok açık bir şekilde görülmektedir ki; Türkiye ve İran aynı geminin içinde Siyonizme karşı ortak hareket etmek zorundadır. Biz ülke çıkarlarını düşündüğümüz için bu birlikteliği savunuyoruz. Bu birlikteliği savunduğumuz zaman İrancı şucu bucu olmayız. Ama illa da bunu söyleyenler Siyonizm tehlikesini bir kez daha görüp inceleyip ona göre konuşsunlar. Gerçek düşman kapıya dayanmak için planlar yaparken, biz kendi kendimiz ile mücadele içinde olmamalıyız.

Ve son söz: “Bölgede Siyonizmin hedeflerinin önünde bir set gibi duran ülkelerin bölünmemek için birlik olma zamanı gelmiştir.”