Vera:

• Tamam kızım. Sen önce şu işin ne olduğunu bir öğren bakalım. Bazı şeyler için kesin karar vermemek lazım. Gelecek günlerin ne göstereceği belli mi olur? Bakarsın duyguların değişir, diye cevapladı.

Sara, başını iki yana sallayarak odadan çıktı. Annesinin bu Dr. Henry saplantısını bir türlü anlayamıyordu!  Vera ise; kızı bu hastanede işe başlarsa, önünde sonunda Dr. Henry’e karşı bir şeyler hissedeceğine; böylece kızının gelecekte bu adam ile bir yuva kuracağına inanıyordu…

Vera ertesi gün tam zamanın da hastanede oldu. Onu Dr. Henry karşıladı. Bir iki hoş beşten sonra görüşmenin yapılacağı odaya geçtiler.

Başhekim tam karşılarında onları bekliyordu…

Sara o gün beyaz bir elbise giymiş, sapsarı saçları, masmavi gözleriyle çok güzel bir görüntü sergiliyordu. Başhekim odaya giren Sara’nın bu güzelliği karşısında oldukça etkilenmişti.

• Hoş geldiniz Mrs. Sara. Bu ne muhteşem güzellik? İnanın sizi karşılarında gören hastalarımız daha tedavileri başlamadan iyileşirler. Umarım size sunacağımız iş teklifini kabul edersiniz…

Başhekimin bu iltifatı karşısında oldukça memnun kalan Sara, kendisine anlatılanları dikkatle dinledikten sonra iş teklifini kabul etti. Yapacağı iş özellikle yurt dışından gelecek hasta ve yakınlarının ilk görüşmelerini yaparak, onları ilgili uzman doktorlara yönlendirmek olacaktı.

Aslında böylesi bir iş tanımını hastanenin yapısal sermayesinde oldukça iyi bir pay sahibi olan Dr. Henry ortaya koymuş, başhekimi de buna ikna etmişti. Amacı Sara’ya daha yakın olmak, her gün birlikte çalışacağı bu güzel kadını etkileyerek, en yakın zamanda onunla evlenebilmekti…

Sara, görüşmenin olumlu sonuçlanmasından çok memnun olmuştu. Odadan çıkar, çıkmaz Dr. Henry’e teşekkür etti:

• Size minnettarım Henry. Siz olmasaydınız böyle bir iş bulmam mümkün değildi. Umarım sizi mahcup etmem.

Henry:

• Mahcup etmek ne demek Sara? Bu iş tam sana göre çok başarılı olacağına da eminim. Ayrıca aynı yerde çalışacak olmamız, her konuda sana yardımcı olacağımın da garantisi olacak. Bu nedenle her konuda bana danışabilirsin. Hem biliyor musun? Benim muayene odam ile senin çalışma ofisin hastanenin aynı katında. Zaman buldukça sohbet etme imkânımızda olacak. Bundan daha güzel ne olabilir ki?

Henry’nin bu sözlerine hiçbir karşılık vermeyen Sara, Dr. Henry’e bir kez daha teşekkür ederek hastaneden ayrıldı. Sara için yeni bir hayatın ilk perdesi böylece açılmış oluyordu…

Akdeniz’deki NATO tatbikatı sona ermiş, tatbikata katılan subaylar ülkelerine dönmek için birer ikişer Brüksel’den ayrılıyorlardı…

Sarp Üsteğmen, tatbikatın sona ereceği tarihten sonraki ilk gün Cenevre’ye gidecek ilk uçağa bilet almış, canından çok sevdiği kadına, Sara’ya yapacağı sürprizin heyecanı ile o günün gelmesini beklemişti…

Nihayet o gün gelmiş çatmıştı işte!

Cenevre’de NATO Karargâhında kaldığı odadaki eşyalarını toplamış, valizi elinde onu havaalanına götürecek taksiyi bekliyordu. Oda telefonu uzun, uzun çaldı. Resepsiyondaki görevli istediği taksinin geldiği haberini vermişti…

Sarp, aceleyle valizini kaptığı gibi soluğu asansörde almış, birkaç dakika içinde onu havaalanına götürecek taksiye binmişti bile.

Nihayet özlemle beklediği o kavuşma anına birkaç saat kalmıştı. Cenevre’ye iner inmez BM karargâhına gidecek, her ne olursa olsun sevdiği kadını mutlaka görecekti.

Bu düşünceler yumağı içinde uçağa bindi, uçak havalandığında saat sabahın 09.00’unu gösteriyordu. 1,5 saatlik bir yolculuktan sonra Cenevre havaalanına inecekti. Sarp Üsteğmenin Türkiye’ye dönmesi için üç günlük zamanı vardı. Bu süre içinde Sara’yı mutlaka görmeli, onunla gelecek günler hakkında konuşmalıydı.

Sarp gelecekle ilgili son kararı vermişti!

Devamı yarın