Sara:
• Haklısın sevgilim dedikten sonra; kollarını Sarp’ın boynuna doladı. İşveli bir sesle; ‘’Ama ben sana daha doyamadım ki! Seni öylesine özlemişim ki, geride kalan bu üç gün bana yetmedi ne yapayım?’’
Sarp ve Sara bu villada geçen aşk dolu dakikaların mutluluğunu hiçbir zaman unutamayacaklardı. Burada geçen günler boyunca çok mutlu olmuşlar, birbirlerini daha iyi tanımışlardı.
Hele ki, Sarp’ın Sara’ya yapmış olduğu evlilik teklifi; onları ömür boyunca birbirine bağlayan yaşam birlikteliğine dönüşmüş, hiçbir neden için birbirlerinden vazgeçmeyeceklerinin yeminini etmişlerdi.
Evet, böylesine büyük bir aşkın sonu mutlulukla bitmeliydi. Ancak geleceklerinin önüne sıralanmış öylesine güçlükler vardı ki! Bu güçlükleri aşıp, aşamayacaklarını şimdiden kestirmek çok zordu!
Bu duygu yoğunluklu konuşmalar içinde saatin nasıl geçtiğini anlamadılar! Villanın kapı zili çaldığında saat akşamın yedisi olmuştu.
Gelen Metin’den başkası değildi…
Kapıyı açtılar.
Metin:
• Hazır mısınız aşk kumruları?
Sarp; ‘’Hazırız Metin kardeşim’’ Dedikten sonra, önce Sara’nın sonrasında da kendi valizini arabaya yerleştirdi.
Sara ve Sarp; mutluğun zirvesini yaşadıkları villaya son bir kez daha baktılar… Araca bindikten sonra Sara Sarp’a ‘’o kutuyu bahçeye gömdün mü sevgilim?’’ Diye sordu.
Sarp, ‘’Evet sevgilim gömdüm. Sonsuza dek orada kalacak’’ dedi!
Sara’yla Sarp; villada geçen aşk dolu günlerin anısına, küçük bir pusulaya ‘’Sonsuza dek seninleyim’’ diye yazmışlar, günün tarihini de ekleyerek, isimlerini de not etmişlerdi. Bu pusulayı da villada buldukları gümüş bir kutunun içine kilitlemişler. Sonra da Sarp bu kutuyu arka bahçenin köşesindeki zeytin ağacının dibine açtığı derin bir çukura gömmüştü…
Kim bilir? Belki bir gün buraya yeniden gelirler, geçirdikleri aşk dolu günlerin anısına gömdükleri o gümüş kutuyu yerinde bulabilirlerdi!
Çünkü bu villaya bir kez daha gelmeye söz vermişlerdi! Ya da kim hayatta kalırsa o gelecekti! Ama bir gün mutlaka gelinecekti…
Araç yavaşça hareket etti. Sara ve Sarp aracın arka penceresinden Villaya bir kez daha baktılar! O villa onlar için unutamayacakları bir aşk mabediydi artık…
Sarp, kollarıyla sarmaladığı Sara’ya ‘’Mutlaka bir gün yeniden’’ diye fısıldadı…
Magosa’ya dönüşte yol boyunca hiç konuşmadılar. Ayrılığın hüznü belli ki tüm ağırlığı ile üstlerine çökmüştü! Metin Sara’nın birliğine geldiğinde:
Sarp yavaşça aracın kapısını açtı:
• Geldik sevgilim. İnelim mi artık? Dedi…
Sara, bir süre yerinden hiç kıpırdamadı. Sonra da ayaklarında pranga varmışçasına araçtan inmeye çalıştı. Biliyordu ki, sevdiği adamı sonu belli olmayan bu süreçte bir daha göremeyebilirdi! Ya da erkenden dönüş emri alırsa, onsuz ne yapacaktı? Yol boyunca bunları düşünmüş ama hiç birisine doğru dürüst bir cevap bulamamıştı…
Göz göze geldiler…
Sara gözpınarlarına doluşan damlaları göstermemeye çalışarak, Sarp’a sımsıkı sarıldı. ‘’Seni öylesine çok seviyorum ki, sensiz ne yapacağım bilemiyorum. Ne olursun sevgilim beni sensiz bırakma’’ diye fısıldadı. Sarp da o ana kadar soğukkanlılığını muhafaza etmiş ama Sara’nın yalvaran bu sözleri karşısında o da daha fazla dayanamamıştı.
Evet, ağlıyorlardı…
Gözyaşlarıyla ıslanan dudakları bir kez daha birleşti!
Ayrı kalacakları saatlerin hasretini dindirmek istercesine öpüşüp, koklaştılar. Bu ayrılık anında yaşadıkları duygu yoğunluğu o kadar etkiliydi ki, Metin de aracın arkasına çökmüş, o da hıçkıra hıçkıra ağlıyordu…
‘’Seni sonsuza dek seveceğim aşkım’’ sözcükleri, gecenin karanlığında bir kez daha yankılandı. Sarp, Sara’sına veda etmiş, dönüş yolu onlar için ayrılığa giden yola dönüşmüştü…
Girne’ye Sarp’ın birliğinin kapısına geldiklerinde gece yarısı olmuştu!
Devamı yarın