ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Kalan o otuz gün çabuk geçti…
Kış sona ermiş, bahar bütün güzelliği ile Kıbrıs adasına yeni bir yüz getirmişti…
Bu arada Sarp Üsteğmenin de hapis cezası bitmiş, yeniden özgürlüğüne kavuşacağı gün gelmiş çatmıştı.
Sabah erkenden uyandı. Aceleyle giyindi. Eşyasını topladı. Cezası bitene kadar kalmış olduğu tek kişilik oda duvarlarına, odanın tavanına, zeminine, demir parmaklıklarla kaplı oda penceresine son bir kez daha göz gezdirdi. Burada geçen zaman ona bir asır kadar uzun gelmiş, bitmez gecelerin hüznü onun beyninde, gönlünde onarılmaz acılar yaratmış, sanki bambaşka bir insan olmuştu!
Ama onun için en büyük değişim Sara’ya olan o büyük sevginin verdiği sınavdı!
Sara artık onun için sadece hoşlandığı, sevdiği bir kadın değildi. Sara onun için hayatının geri kalanıydı. Tüm yaşamını birlikte geçirmek istediği kadındı. Onunla mutlaka evlenmeli, güzel bir yuva kurmalı, ondan çocukları olmalıydı. Kısacası Sara, onun hayalindeki ailenin en değerli varlığıydı.
Ceza evinde kaldığı sürece beynine mıh gibi çakılan bu düşüncelerini bir gün mutlak surette onunla paylaşacak, Sara’sına anlatacaktı.
İşte bugün, o gündü…
Cezasını geçirdiği oda kapısının gıcırdayan madeni sesi son bir kez daha duyuldu! Kapıyı açan gardiyan:
• Hazır mısın Üsteğmenim? Cezanız sona erdi. Hazırsanız beni takip ediniz, dedi.
Sarp, son bir kez daha odaya baktı, gözleriyle duvarları taradı, son gece duvara kazıdığı S&S harflerine gülümsedi, valizini aldı ve üç ay boyunca ona kader arkadaşlığı yapan hücresine veda etti…
Gardiyan önde Sarp Üsteğmen arkada cezaevi koridorunda yürümeye başladılar. Tam ceza evi müdürünün kapısının önüne gelmişlerdi ki, müdürün odadan çıktığını gördüler.
Ceza evi müdürünün:
• Evet, Üsteğmenim burada kaldığın süre içinde umarım gereken dersi almışsındır, dediği duyuldu!
Sarp Üsteğmen hiç duraksamadan cevap verdi:
• Burada kaldığım süre içinde benim alacağım herhangi bir ders olmadı! Ama burada çok önemli bir şey öğrendim! O da sevginin ne denli güçlü olduğu. Hiçbir şey, hiçbir neden sevgiye engel olamaz. Ben sadece bunu öğrendim. Sevgimin sınavını verdim. Dedi.
Ceza evi müdürü Sarp Üsteğmen’in verdiği bu cevap karşısında şaşırmış, ‘’onun gereken dersi aldım’’ cevabını beklerken, sevginin gücünü vurgulamasına bir anlam verememişti! Belli ki, bu genç subay, o Finli kadın uğruna daha çok şeyini feda edecek diye düşündü!
Sarp Üsteğmen ceza evinin kapısından çıktığında onu çok sevdiği arkadaşı Metin bekliyordu. Bir gün önce Sarp’ın ceza evinden çıkacağını öğrenmiş, sabahın erken saatinden itibaren onu eklemeye başlamıştı.
Sarp, Metin’i görünce sevinçle ona koştu. İki arkadaş hasretle sarıldılar:
• Metin geçmiş olsun be komutanım. Nihayet yeniden hayata döndün!
Sarp:
• Vallahi haklısın be kardeşim, hayata yeniden döndüm. Bundan sonrası Allah Kerim… Diye cevapladı.
Bir taraftan da gözleriyle çevreyi inceliyor, Sara’nın da gelip gelmediğini kontrol ediyordu. Bunu fark eden Metin:
• Senin bu sabah çıkacağını, dün gece öğrenebildim. Daha önce bilseydim Sara yengeyi de alır getirirdim, o da çok mutlu olurdu…
Sarp:
• Tamam, tamam üzme kendini. Nasıl olsa en kısa zamanda onu görmeye gideceğiz. Hem ona da sürpriz yapmış oluruz. Şimdi öncelikle birliğime gidip, komutanımı görmeliyim, dedikten sonra;
Metin’in arabasına bindiler, Sarp Üsteğmenin birliğine doğru yola koyuldular…
Sarp üsteğmen aracın camını açtı. Sabahın çam kokulu serin havasını doyasıya soludu. ‘’Oh, be özgürlük havası ne güzel de kokuyor’’ diyerek iç geçirdi…
Devamı yarın