Sarp, biraz da karşısında Sara’yı görememenin mutsuzluğu ile ‘’Haydi bakalım gidelim kardeşim’’ dedi. Sarp’ın bu mutsuz halini gören Metin:

- Dur be kardeşim gelir, gelmez yüzünü asma hemen! Bilirim ki, Sara yenge de burada olsun, çok isterdin. Ama o da olacak. Umalım o da sözünde durup, en kısa zamanda adaya gelsin.

Sarp:

- İnşallah öyle olur! Onu öyle çok özledim ki, anlatamam…

Hep birlikte Metin’in arabasına binerek hareket ettiler…

Lefkoşa-Meserya ovasında özellikle geceleri çıkan rüzgâr, ılık, ılık esmeye başlamış, yol boyunca geçilen yerlerin gece görüntüsüne yansıyan dolunay ışıkları, bu ışıklara eşlik eden yıldızlı gökyüzü, yıllar öncesinden tanıdık görüntüsüyle Sarp’a hoş geldin diyordu…

Yol boyunca Sara ile buralarda geçirdiği anılar yumağını düşünen Sarp; yılların özlemini bu geceye toplamışçasına derin bir nefes alıp, öyle bir iç geçirdi ki! Onun neler hissettiği, neleri nasıl özlediği, aldığı bu nefesle çok iyi anlaşılıyordu…

Metin’in evine geldiklerinde zaman gece yarısını geçmişti! Ama hiçbirisinin uykusu yoktu. Hem aradan geçen bunca zaman sonra anlatılacak ne çok şey vardı…

Ayşe:

- Metin’ciğim sen Sarp abime kalacağı odayı göster lütfen. Ben de güzel bir çay demleyeyim. Sonra da uzun, uzun sohbet ederiz. Tabii Sarp abim yorgun değilse, dedi

Sarp:

- Yok, yok hiç yorgun değilim. Hem size anlatacağım o kadar çok şey var ki, diye cevapladı.

Sarp, kalacağı odaya geçip üstüne rahat bir şeyler giydikten sonra, salona geçti. 

Metin’in evi bir hayli güzeldi. Müstakil iki katlı evin bir de geniş bahçesi vardı. Evin Lapta da olması, deniz kenarına çok yakın bir mesafede bulunması da ayrı bir güzellikti. 

Yıllar önce Sara ile birlikte kaldığı villayı hatırladı. O villaya benzemese bile Sara ile birlikte orada yaşadıkları o güzel aşk gecelerini hatırlattığı için burayı çok beğenmişti. 

Bu sırada Ayşe çaylarını da hazırlamış salona getirmişti. Çayları ikram ettikten sonra, söze ilk Metin girdi:

- Eee, anlat bakalım kardeşim bunca zaman ne yaptın? Nerelerdeydin? Seni öyle çok merak ettik ki, Türkiye’de seni soracağımız kimse de yoktu! Çok merak ettik çok!

Sarp çaydan bir iki yudum aldıktan sonra:

- Sana her şeyi anlatacağım Metin. Beni dinledikten sonra inan ki, adada yaşadıklarımız anlatacaklarımın yanında hiç kalacak! İnan ki, bu yaşadıklarınla nasıl başa çıkmışsın demekten kendini alamayacaksın, dedi…

Ve ardında kalan o uzun süreçte ne yaşadıysa anlatmaya başladı…

Saatlerce anlattı. Anlattıklarını sıralarken, kimi zaman çok duygulandı, kimi zaman ağladı. Ama ne zaman Sara’nın adını ansa yüreğinin nasıl yara aldığı, ona olan sevdası, hasreti ses tonuna öylesine yansıdı ki, onu dinleyen Metin’le Ayşe’nin de gözleri yaşardı. 

Sarp’ın anlattıkları bittiğinde çoktan sabah olmuş, günün ilk ışıkları baharın tüm renklerine yansımıştı…

Ama hiçbirisi uykusuz değildi. Tam tersine Sarp’ın anlattıklarıyla daha da dinçleşmişler, özellikle de Metin, aklındaki tüm soruların cevabını almanın mutluluğu içinde kan kardeşine sımsıkı sarılıp, onu bir kez daha bağrına basmıştı.

Bir an için ondan şüphelenmiş, bunca zaman kendisini aramaması nedeniyle onun yeni bir hayat kurduğuna, bir başka kadınla evlendiğine kanaat getirmişti. Ancak Sarp’ın anlattığı onca inanılmaz şey karşısında kan kardeşinin hala dimdik duruşu, sevdiği kadına tüm benliği ile bağlı kalışı onu bir kez daha derinden etkilemişti.

Sara ile Sarp’ın her ikisi de şu anda adadaydı ama birbirlerinden haberleri yoktu! 

Artık sırada onları kavuşturmanın, birbirlerini çılgıncasına seven bu iki sevdalıyı bir daha ayrılmamak üzere bir araya getirmenin zamanı gelmişti.

Metin; Sarp’ın anlattıklarından sonra müsaade isteyip, birkaç saatliğine de olsa uyumak için odasına çıkmasını fırsat bilmiş, Sarp ile Sara’yı karşılaştırmanın planını yapmak için Ayşe ile konuşmak istemişti:

Devamı yarın