- Neyse hele bir köye varalım. Sorar öğreniriz elbette diyerek çay ocağından bir çay alıp, hemen yanı başında duran bir tabureye ilişti. Bir yandan da Sarp’a bakıp, kim olduğunu anlamaya çalışıyordu!
Sarp, kim olduğunu söylememeye kararlıydı! Hem Ahmet çavuş bakalım onu çevresine kim diye tanıtacaktı?
Çaylarını içtikten sonra, minibüse doğru yürüdüler. Aracın kalkış saati gelmişti. Sarp aracın önüne oturdu. Sarp’tan başka araçta dört kişi daha vardı. Onlar da aynı ailedendiler. İçlerinde tek bir yabancı vardı! O da Sarp’tı…
Bir saatlik bir yolculuğun ardından Akyazı köyüne geldiler…
Şoför aracı köy meydanına yanaştırdıktan sonra, Sarp’a dönerek;
- Amcamın oturduğu evi de bilmezsin sen. Gel birlikte gidelim. Hem ben de senin kim olduğunu öğrenmiş olurum. Sen otur hele inme.
Sarp, zaten arabadan inmemişti:
- Tamam, iyi olur, dedi.
Minibüsteki diğer yolcular da indikten sonra, araç şoförü minibüsü köyün dışına doğru sürmeye başladı!
- Amcam köyün çıkışındaki çiftlik evindedir şimdi. Antep fıstığının hasat zamanı geldi. Yakında hasat başlayacak, o şimdi fıstık ağaçlarını kontrol ediyordur.
Sarp, Ahmet çavuşun Antepli olduğunu öğrenmişti ama orada ne iş yaptığını bilmiyordu! Şimdi onu da öğrenmişti. Demek ki Ahmet çavuşun fıstık yetiştirici idi…
Kısa bir süre sonra Ahmet çavuşun çiftlik evine geldiler. Şoför aracından iner inmez;
- Ammiii diye seslendi!
Sarp şoföre dönerek;
- Ammi ne demek ki? Diye sordu.
Şoför;
- Amcaya bizim buralarda ‘’Ammi’’ derler arkadaş. Sen hepten unutmuşsun bu yöreyi de, yöre insanının nasıl konuştuğunu da!
Sarp, ne diyeceğini bilemedi! Zaten tam o sırada şoförün seslenişine Ahmet çavuştan cevap gelmişti:
- Buradayım yiğenim! Az bekle hele geliyorum.
Birkaç dakika sonra evin kapısında Ahmet Çavuş belirdi. Kapıyı açan Ahmet çavuş, Sarp’ı karşısında görünce; ‘’Pe heyy! Kimler gelmiş buralara. Hoş gelmişin yiğidim, safalar getirmişsin’’ dedi.
Koşarak Sarp’a sarıldı:
- Hangi rüzgâr attı seni buralara de bakalım kumandan bey? Deyince, Ahmet çavuşun yeğeni de çok şaşırmıştı…
Demek ‘’komutanmış’’ diye mırıldandı!
Ahmet çavuş, Sarp’ı kucaklamış, elindeki valizi alarak eve girmesini istemişti…
Hep birlikte içeri girdiler. Evde Ahmet çavuştan başkası yoktu. Sarp Ahmet çavuşa ailesini sorduğunda, onların Şahinbey’deki evlerinde olduğunu, kendisinin yakında başlayacak fıstık hasadı için köye geldiğini söyledi.
Ahmet çavuş:
- Eee, tekrar hoş geldin oğul. Nasılsın? Ne yapıyorsun? Seni buralara kadar getiren şey nedir? Bir anlat hele. Diyerek Sarp’ı evin başköşesine oturttu.
Sarp:
- Anlatacağım elbette. Ama sadece sana diyerek, Ahmet çavuşun yeğenine döndü;
- Kusura bakma kardeşim, bu anlatacaklarım sadece Ahmet çavuşla benim aramda kalması gereken şeyler de ondan, dedi.
Bunun üzerine Ahmet çavuş durumu tahmin edercesine söze girmiş:
- Yiğenim, Sarp komutan benim oğlum sayılır. O ne diyorsa o! Anlaşıldı mı?
Sarp:
- Önemli bir ricam daha var! Benim subay olduğumu kimse bilmesin. Ahmet çavuşun yurt dışından gelen bir misafiri olarak bilsinler beni…
Diyerek bu ricasını özellikle onu buraya getiren şoföre iletti. Çünkü minibüse bindiğinden beri, bu şoför onun kim olduğunu öylesine merak etmişti ki!
Şimdi köy yerinde Amcasının yanına bir komutanın geldiğini söylese, en yakın jandarma birlik komutanının gelenin kim olduğunu öğrenmek için buraya geleceği kesindi. Hâlbuki o kimliğinin bilinmesini hiç istemiyordu.
Devamı yarın