Gazi Öğretmen İstanbul Yüksek İslam Enstitüsüne başladığı yıl bir de Çanakkale gezileri varmış ki o da anlatmaya değermiş…

Her yıl Üniversitenin son sınıf öğrencileri mezun olmadan önce toplu halde geziye giderlermiş…

O yıl Çanakkale’ye gidilecekmiş…Önceki yıllarda planlanan bir gezi programıymış…

Gazi Öğretmen okula yeni kaydolmuş birinci sınıf öğrencisiymiş...

Ne oldu, nasıl oldu, niçin oldu anlayamadığı bir şekilde eline bir bilet tutuşturulmuş…

Bakmış ki son sınıftaki ağabeylerinin biletlerinin aynısı… Geziye katılacakların listesinin en sonunda kendisinin ismi de varmış…Oysa gezi son sınıf öğrencilerinin gezisiymiş…

Ağabeysi Hamdi Mert ikinci sınıfta okuyormuş…O bile gidemiyormuş…Son sınıfın dışında kendisinden başka alt sınıflardan hiçbir öğrenci yokmuş…

Ama son sınıfta kendisini seven birkaç tane öğrenci varmış…

Tahmini o imiş ki ya son sınıftaki kendisini seven öğrencilerin etkisi ya da İslam Medeniyeti dergisindeki görevine yardımcı olan dekanları merhum sayın Ahmet Davudoğlu’nun etkisi varmış…

Güzel bir otobüs yolculuğunun sonunda Çanakkale’delermiş…

Duygulanmamak elde değilmiş…

1915 – 1916 yılları arasında birinci dünya savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu ile itilaf devletleri arasında yapılan deniz ve kara savaşının yapıldığı Çanakkale’delermiş…

İşte şurası İtilaf devletlerinin 16 savaş gemilik donanmasıyla Çanakkale denizini geçmeye çalıştıkları yer…

Şurası da Osmanlılara ait NUSRET mayın gemisinin mayın döşediği yer…

İtilaf devletlerine ait gemilerin hemen-hemen hepsi bu mayınlara çarpmış, hasar almış ve Çanakkale boğazını geçememişler…

İşte şurası kara savaşlarının yapıldığı Seddülbahir cephesinin bulunduğu yer…

Şurası Arıburnu cephesinin bulunduğu yer…Şurası da Anafartalar cephesinin bulunduğu yer…

Kendilerine bunları anlatan mihmandarlarının anlattıklarına ağlamamak mümkün değilmiş…

Mihmandarlarının anlattıklarına göre İhtilaf devletleri denizden geçemeyeceklerini anlayınca Gelibolu yarımadası üzerinden geçerek Osmanlıları karadan yenmeyi planlamışlar…

Aha şu Seddülbahir cephesinden 4 ayrı taarruz gerçekleştirmişler, her defasında püskürtülmüşler…

25 Nisan 1915’de Anzak kuvvetleri Arıburnu cephesinde Osmanlılara saldırmışlar, geri püskürtülmüşler…

1915 Temmuz ayında İngilizler Anafartalar cephesinden Türklere saldırmışlar ve onlar da geri püskürtülmüş…

İngiltere ve Fransa başta olmak üzere İtilaf devletleri Çanakkale boğazını geçememiş, İstanbul’u işgal edememişler...

Çanakkale savaşında Osmanlı ordusu 55.801 şehit vermiş, 140.000 askerimiz yaralanmış…

Ama Çanakkale geçilememiş...

İşte Gazi Öğretmen ve arkadaşlarının gezdiği yer bu savaşın geçtiği yerlermiş…

Öğle yemeği için kumanyaları açtıkları zaman Gazi Öğretmenin boğazına bir şey düğümlenmiş, bir lokma bile yiyememiş…

Sebebi de harp malulü olan babasının anlattıklarıymış... Babasının anlattıklarını hatırlamış…

Bir gün babası demişti ki;

“Oğlum. İstanbul’a okumaya gidiyorsun…Çanakkale İstanbul’a çok yakın…

Bu şehri gör…Çanakkale savaşının yapıldığı yerleri mutlaka gör…Şehitlerin ruhlarına benden de selam götür…

Onlar aç susuz vatan için savaştılar…Bir matara su, bir lokma ekmek bulamadan savaştılar…

Onların günlük yiyecekleri ya bir dilim ekmek ya bir kap hoşaftı. İçtikleri de ya bir bardak su ya da boğazlarını ıslatacak kadar bir avuç suydu…Git de oraları gör…”

Babası böyle söylemiş… Acaba son sınıf öğrencileriyle gidişinin sırrı bu baba öğüdü müydü?

Hala bunu anlayabilmiş değilmiş...

Çanakkale gezileri hüzünlü ve dolu-dolu geçmiş gece yarısı okullarına gelmişler...

Bu gezi Gazi Öğretmene çok şeyler öğretmiş...

Ve Yüksek İslam Enstitüsünde yıllar içinde bir tarafta dersler, bir tarafta geziler, bir tarafta İslam Medeniyetine gelen soruların cevaplandırılması…

Bu arada Tefsir öğretmenleri Sayın Zeki Sofuoğlu okul bitiminde incelenecek ve mezuniyetlerini etkileyecek bir mezuniyet tezi vermiş... Her öğrenciye ayrı bir bitirme Tez’i vermiş...

Gazi Öğretmene de İSLAMDA AHLAK diye bir konu vermiş...

Bunca çalışmanın arasında bu tezi de hazırlamaya başlamış...

Bu ödevi hazırlamaya da büyük özen gösteriyormuş... Çünkü bitirme sınavlarında bu ödev Tefsir dersini de etkileyecekmiş...

Bu ödevi hazırlayabilmek için önce doküman toplaması gerekiyormuş...

Okul kütüphanesinde, Beyazıt Kütüphanesinde ve Ayasofya kütüphanesinde araştırmalar yapıyormuş…

Çünkü çok yönlü bir çalışma yapmak istiyormuş...

Önce konu başlıklarını tespit etmiş. Din ve Ahlak, İlim ve Ahlak, Ticaret ve Ahlak, Sanat ve Ahlak, İktisat ve Ahlak, Cemiyet ve Ahlak, Siyaset ve Ahlak…gibi 50’ye yakın konu başlığı tespit etmiş...

Bu konu başlıkları altında bulunan konuları yazmaya çalışacakmış...

Okul Kütüphanesinde ve Beyazıt kütüphanesinde konulara yardımcı olacak pek bilgiye rastlayamamış...

Ama Ayasofya kütüphanesinde aradığı bilgileri bulmuş...

Ayasofya kütüphanesinde yaşlı bir görevli amca varmış...Her hafta kütüphaneye gidip çalıştığını görünce Gazi Öğretmenin nerede okuduğunu, ne aradığını sormuş...

Gazi Öğretmen okuduğu okulu ve bitirme tezinin ne olduğunu anlatmış…

Yaşlı adam: “Oğul gel…” demiş… Gazi Öğretmen odasının kapısında beklerken odasına girip el yapımı ucu çatallı, büyük bir anahtarla gelmiş….

Gazi Öğretmeni Kütüphanenin yan tarafına götürmüş…Orada büyük bir kapının önünde durmuş...Asma anahtarla kapıyı açmış…Kocaman bir oda…Odada masaların üzerine serpiştirilmiş kitaplar…Kitapların üzere tozlarla kaplı…Belli ki buraya yıllardır hiç girilmemiş…

Tereklerde de binlerce kitap…Toz içinde…

Gazi Öğretmen kitapların tozunu alarak şöyle bir kontrol etmiş…Aradığı kaynak kitapların yüzde yirmiye yakını burada mevcutmuş…

Ahlakla ve ahlakın bölümleriyle ilgili Arapça, Osmanlıca ve Türkçe yazılmış kitapları bulmuş...

Ve burada tek başına çalışmaya başlamış...

Ancak hafta sonları 2 gün gelebiliyormuş... Her gelişinde yaşlı amca ona kapıyı açıveriyor, saatlerce notlar alıyormuş... Bazen kapıyı üstüne kilitler gidermiş… O geldiği zaman hava çoktan kararırmış...

Ayasofya Kütüphanesindeki bu çalışmaları tam 1 yıl devam etmiş...Yaşlı amca bu 1 yıllık süre içerisinde bazen çalışmakta olduğu kitabı kendisine verir, 15 gün sonra geldiğinde yerine koyarmış...

3 yılda hazırlanması gereken mezuniyet tezini neredeyse 1 yıl içinde hazırlayacakmış...

İkinci yıl hazırladığı Tez’in bazı eksiklikleri olduğunu görmüş... Özellikle kaynak kitapların azlığını tespit etmiş...

( devam edecek )