Erkekler evlenince değişiyor mu?

“Evlendik ve eşim değişti.” Acaba erkekler gerçekten değişiyorlar mı evlenince, yoksa evlendikten sonra kadınların erkeklerden beklentileri mi artıyor?

Konunun ne kadar hassas olduğu, içinde geçen kelimelerden ve bu kelimelerin anlamlarından belli. Söz konusu kelimeler; kadın, erkek, evlilik ve değişim olunca, dikkatler hemen konunun üzerinde toplanıyor.

Evlendikten sonra pek çok erkeğin değiştiği kesin. Evlenmeden önce sevdiği kadına sık sık aşk sözcükleri fısıldayan, onunla baş başa kalmak için en olmaz fırsatları yaratan, şiirler yazan, mesajlar çeken, buluşma saatlerini iple çeken erkeklere ne oluyor da sevgili “eş” olduktan sonra tüm bunlar azalmaya başlıyor.

Sanki erkeklere evlendikten sonra bir rehavet çöküyor. Sevgi ve aşk sözcükleri git gide azalıyor, dokunuşların tılsımı yitirilmeye başlıyor ve artık baş başa kalmak için değil de, televizyonda maç izlemek için fırsatlar yaratılıyor.

Belki de anahtar kelimeler “sevgili” ve “eş” kelimeleri. Evlilik öncesinde sevdiğiniz kadına söylediğiniz aşk sözcükleri, o eşiniz olduktan sonra söylenmez mi? Oysaki kişi yine aynı kişi. Sadece bir rol değişimi söz konusu.

‘Ben de çalışıyorum...’

Kadın eş rolüne geçtiğinde, aşık olunan sevgili erkeğin yüreğinde ve beyninde bitiveriyor mu? Erkeklerle bu konuyu masaya yatırıp incelediğimizde kendilerini savunmaları şöyle oluyor; “Bütün bir iş gününün ardından, aklımda bir an önce eve gidip, yemek yedikten sonra ayaklarımı uzatıp televizyonun karşısında pineklemek oluyor. Bunun eşimle hiçbir ilgisi yok. Ama o alınıyor ve benim onunla ilgilenmediğimi, artık onu sevmediğimi sanıyor. Çok yanlış bu, çok...” Kadınların bu düşünceye karşısındaki savunmalarına bakarsak; “Ben de çalışıyorum. Ben de yoruluyorum. Ben de bütün gün koşturuyorum ama aklımda eve gidip televizyon karşısında pineklemek olmuyor. Aklımda eşimle baş başa bir gece geçireceğimizin heyecanı oluyor. Ama o televizyon karşısında kanepede horlayarak uyumayı seçiyor. Bu durumda, beni özlemediğini ve artık gereken önemi vermediğini düşünüyorum...”

Kadın; “Seninle nişanlı iken böyle değildin” derken,

Erkek; “Sen artık benim karımsın” diyor.

Kadın; “Bana sevgini söyle” derken,

Erkek; “Seni sevmesem seninle evlenir miydim?” diyor.

Kadın; “Bana sürprizler yap” derken,

Erkek; “Biz artık evliyiz” diyor

Kadın; “Benimle ilgilen” derken,

Erkek; “Evlendik, beraberiz ya” diyor.

Sanırım erkeğin zihnindeki “evlilik” kelimesi beraberinde “özensizliği” de getiriyor. Genelde bu kadınlara daha yakıştırılan ve yapıştırılan bir kelimedir, özellikle Türk kadınları için söylenir; “Türk kadını evlenince kendini bırakır, kilo alır, kendisine özen göstermez vb.” diye. Belki de kadınları evlilikte özensizliğe iten erkekler. Eşleriyle ilgilenmeyince, zaman ayırmayınca ve onlara özen göstermeyince, kadınlar da bir süre sonra depresyona girip, kendilerinden bile uzaklaşabiliyorlar. “Evlenince erkekler değişiyor mu?” sorusunun cevabı “evet” olmakla birlikte, evlenince erkekler hem değişiyorlar hem de “değiştiriyorlar”.

Ama yine de kadınlar özgüvenlerini kaybetmemeye ve eşlerini olumlu yönde motive etmeye çaba göstermeliler... Kendini bırakmak, sorun üzerine sorun getiriyor. En güzeli erkeğe bu gerçekliği fark ettirebilmek. Eh, kolay olmayacaktır. Yine de tüm kadınlara kolay gelsin diyorum...

Mutluluğu en iyi gözler anlatır

Hepimiz pek ala biliriz ki; “mutluluk” mutlu olmayı bilmektir. Ne değerli hediyeler, ne de mal-mülk... Her şey, gösterilen saygıda ve verilen değerden... Eşler arasında sevgilerin çağladığı, mutlulukların soluklandığı günlerin hiç bitmesin. Bir kap yemek... Gözlerdeki sevinç... İşte budur “mutluluk” denilecek an. Aşevinin kapısında aldığı bir kap yemekle yüzü gülen teyzemizin gözlerine bakın. Yüzündeki o anlamlı sevinç, yardım verme yolunda ürkek adımlarla ilerleyen insanları koşturacak kadar etkili.

Mutlu çocuk, sağlam evlilikle yetişiyor

Mutlu çocuk yetiştirmenin formülü, karı-koca ilişkisinin sağlamlığında yatıyor. Eşler arasındaki uyum ise doğru insanı seçmek ve evlilik öncesindeki beklentilerle doğrudan ilişkili.

Uyumlu ve sıcak ilişkilerin ana-babadan çocuğa doğru yayıldığını ifade eden Özden Anaokulu Müdürü Okul Psikoloğu Özden Akkol, sağlıklı ailelerin mutlu evlatlar yetiştirdiğini söylüyor. Ailenin baştan sağlam temellere dayandırılması gerektiğini vurgulayan Akkol, “Ailenin kuruluşu çok önemlidir.

Araştırmalar sağlam evliliklerin anlık tutkuların üzerine kurulmadığını gösteriyor. Evlenmeden önce iyi düşünmek, bilinçli olmak ve doğru karar vermek çok önemlidir.” diyor. Evlenmek için doğru insanı seçmenin önemini vurgulayan Akkol, “Ancak doğru insan olmak doğru insanı bulmaktan çok daha önemlidir.

Kendini tanıyan, öz saygısı yüksek, kendisi ve çevresiyle barışık, yaşamdan ne istediğini bilen, yaşamın sorumluluğunu üstlenmiş insanlar, sevgileriyle mantıklarını birleştirerek karar verirlerse mutlu evlilikler yapabilirler.” diye konuşuyor.

Aile insan ilişkilerinin sergilendiği bir sahne gibidir. Çocuk bu sahnede insan ilişkilerini bütün karmaşık yönleriyle gözlemler ve yaşar. Anlaşma, uzlaşma, bağlılık ve işbirliği gibi olumlu nitelikleri evde kazanır. Anlaşmazlık, çekişme ve çatışma gibi olumsuz durumlarda takınacağı tutumları da burada öğrenir.

Psikolog Akkol, “Aile içindeki ilişkilerin temelini ana-babanın birbirine karşı tutumları oluşturur.” diyerek, doğru evliliklerde aile içi iletişimin düzenli ve sağlıklı olduğunu dile getiriyor. Uyumlu ve sıcak ilişkilerin ebeveynlerden çocuklara doğru yayıldığını belirten Akkol, gergin ve sürtüşmeli karı-koca ilişkisinin ise minikler için güvensiz ve tedirgin bir ortam oluşturduğuna değiniyor.