A Milliler Şenol Güneş yönetiminde Uluslar Ligi'ne pekte alışkın olmadığımız bir kadroyla çıktı. Önceki maçlarda iyi giden bir 11 varken Şenol hocanın bu tercihini anlamak imkansız. Neticesinde A Millilerin ilk yarıda rakibi karşısında etkili bir oyun sergileyememesinin sebebi; Şenol hocanın oyun kurucu olarak tercih ettiği isimler. Hakan, Mert ve Emre...

Özellikle ilk yarıda A Milliler, bloklar arası oyunu iyi kuramayınca rakip bu açığı iyi değerlendirdi. Hal böyle olunca konuk ekip, çok fazla etkili olmamasına rağmen kazanmayı bildi. 

Gruptaki en kolay rakibimiz diye düşünülen Macaristan ekibinde Szoboszlai, Holender, Sallai sahanın en etkili isimleriydi. Mert Hakan'ın olduğu yerden bu oyuncular A Millileri sürekli rahatsız etti ve nihayetinde Macaristan'ın 19 yaşındaki genç yıldız adayı Szoboszlai'nin 80. dakikada kullandığı frikikle konuk ekip öne geçmeyi başardı.  

Uğurcan Çakır, Çağlar Söyüncü sahanın iyileri arasındaydı. Sahanın kilit mevkisi olan orta sahanın merkezinde yer alan Hakan Çalhanoğlu, sağında Mert Hakan Yandaş ve solunda Emre Kılınç maç boyunca çok etkisizdi. Hal böyle olunca kırmızı beyazlılar ilk yarı boyunca pozisyon dahi üretemedi. 

Milli takımın aday kadrosunda orta saha için Cengiz Ünder, Yusuf Yazıcı, Okay Yokuşlu, İrfan Can Kahveci, Mahmut Tekdemir, Orkun Kökçü gibi zengin oyuncular varken, daha önce milli takım tecrübesi yaşamamış etkisiz isimlerin tercih edilmesinin skorda katkısı büyük.

Takımlarımızın her yenilgiden sonra dünyanın içinde bulunduğu süreçten ötürü salgını bahane etmesi anlamsız. Bu salgın sadece bizim ülkemizde mi var? Salgın rakip takımları neden olumsuz etkilemiyor, onlar çıkıp oyununu oynayabiliyor. 

Bizim milli takımlarda ve kulüplerimizde hep karşılaştığımız iki önemli hata var. Birincisi nedense hep bir bahanenin arkasına sığınarak kendimizi avutuyoruz. Takım olarak etkisiz oyunu, koronaya bağlıyoruz. Oysa ki tüm dünyayı etkisi altına alan virüs, iş futbola gelince neden sadece bizi kötü etkiliyor? Diğer takımlarda salgın nedeniyle aynı durumları yaşamadı mı?

İkincisi ise; bu tip maçlarda hep bir rotasyona gitmemiz. Sanki skoru almış, galibiyete ihtiyacımız yokmuş gibi nasıl oynayacağı belli olmayan isimlerin 11'e yazılması. Belki hoca oyuncuları denemek istemiş olabilir fakat bu tip tercihler hazırlık maçında yapılmalı. Uluslararası organizasyonlarda rotasyonun bize birşey katmadığı aşikar. Aksi takdirde istediğimiz çıkışı bir türlü yapamıyoruz. 

Futbol, güçlü fizik ve teknik gerektiren bir oyun fakat sadece bundan ibaret değil. Göz ardı edilemeyecek derecede mental kısmı da çok önemli. Karşımızda çok büyük bir rakip olmasa da çıkıp en iyi futbolu oynayarak özgüven kazanmak, mesaj vermek önemli. Ama nedense rakibi hep küçümsüyoruz. 

UEFA'nın yaptığı son değişiklikle gruplarını ilk sırada bitirecek 10 ülke doğrudan 2022 FIFA Dünya Kupası’na katılacak. Şimdi bu fırsatı Macaristan'ı yenemezsek nasıl yakalayacağız? Ülkemizde futbol bu kadar sevilirken Türk futbolseverler takımlarımızı uluslararası organizasyonlarda görmeyi haketmiyor mu?