Tıpkı eski şarkılar, filmler gibi bayramlarda siyah beyaz fotoğraflarda kaldılar.  O zamanlar çocuktuk şimdi büyüdük. Bayramlar çocuklar için miydi, yoksa biz değerlerimizi mi yitirdik. 

  Sizde benim gibi nerede o eski bayramlar diyenlerden misiniz, bilmiyorum. Hani şu geceden başucumuza koyduğumuz kırmızı rugan ayakkabılarımızla uyanıp, gran tuvalet giyindikten sonra ailece yaptığımız mükellef bayram kahvaltısının ardından büyüklerimizin ellerini öptüğümüz, akraba ziyaretlerini asla ihmal etmediğimiz, kapı kapı dolaşıp komşuların zillerine çalarak el öptüğümüz ve karşılığında verilen mendillerin arasını açıp çaktırmadan para mı yoksa şeker mi koymuşlar diye baktığımız, topladığımız paralarla acaba ne alsak diye düşündüğümüz bayramlar… Yani mazide kalanlar.

  İlerleyen teknoloji ve değişen toplum yapısıyla bayram kültürü de değişti maalesef. Kartpostalların yerini mesajlar, ziyaretlerin yerini görüntülü konuşmalar, çocukların küçük mutluluklarının yani mahalleye kurulan salıncakların yerini cep telefonları bilgisayarlar aldı. Eskiden bayramken, bayramlar şimdi tatil oldu ve telaşa yol açan bayram hazırlıkları, yepyeni kopan bayram kıyafetleri, mahalle esnafından aldığımız kolanyalar, anneanneler, babaanneler, öpülen eller yerine mevsimine göre denize, kumsala, güneşe ya da lapa lapa kara, kayak takımlarına bıraktılar. Böylece değerler yitirildi, komşuluklar azalırken akrabalar birbirine yabancılaştı.

   Bütün bunlar yaşandı sırada ise bir virüs tüm dünyayı etkisi altına aldı ve insanlığı tehdit altına alırken, bayrama denk gelmesiyle birlikte aynı zamanda insanlara büyük bir de ders verdi. Eski bayramların tadını unutanlar ne tatile gidebilirler ne de sevdiklerini ziyarete… Herkes evinde kendi çekirdek ailesi ile geçirdi bayramını. Şekersiz, tatsız, tuzsuz, bir başına, sevdiklerinden uzakta ve belki de yapayalnız.