Bazı Annelerden bahsediyorum; onlara göre “kız evladı evlenince evden giden erkek evlat evlenince elden gidendir.” Gelinine elin kızı oğlunu kaptırmış olarak görmesi ile gelişen sağlıksız ilişkilerden bahsediyoruz. 

Anlaştığı, seçtiği, yuva kurmak, çocuk sahibi olmak ve hayatı paylaşmak istediği biricik eşi ile seçmediği ama kendisini dünyaya getiren ve her türlü karşılıksız fedakarlık gösteren muhterem annesi arasında kalan erkek evlattan bahsediyoruz, koca dan bahsediyoruz.  

 “Gelin kaynana kavgası” ve arada bunalan, ne yapacağını bilemeyen kocalar, yıpranan ilişkiler, kötü etkilenen diğer aile bireyleri, çocuklar, yıkılan yuvalar ve etkileri nesiller boyu sürecek durumlardan bahsediyoruz.   

Gerek özel eğitim kurumları rehberlik servisleri, gerekse aile danışmanlığım sürecinde görüştüğüm ve gözlemlediğim ailelerde, aile içi ilişkileri kalitesinin tüm aile bireylerini ruhsal, zihinsel, duygusal sosyal yönden etkilediğiydi.   

Sorun nedenleri ve çözümü tam olarak nedir?  

Erkek annesi ve eşi arasında gelişen “gelin-kaynana” rekabetinin nasıl çözüleceği konusunda yetersiz ise, durumun sağlıksız olması kaçınılmazdır.   

Bu aksayan durumda bazen anne, bazen eş, bazen erkek bazen de herkesin belirli oranlarda sorunlu davranışları olabiliyor.  

Öncelikle eş seçiminde ne kadar bilinçlisiniz, kiminle evlendiğinizin ne kadar farkındasınız?   

Çoğunlukla “ben hele bir evleneyim zamanla değiştiririm” yanılgısına sık düşüldüğü gözlemlenir.   

Bilinmesi gereken ise, evlendiğiniz kişiyi değiştirmek üzere evlenmiyorsunuz. Evlenirken beraber yaşamak ve o kişiyle hayatı paylaşmak üzere evleniyorsunuz.  

Konuya kadın açısından bakarsak özellikle bizim toplumumuzda kadın kocasıyla ilişkisinde geleceğe güven duyma, sayılma, değerli görülme, sevgi ve ilgi görme konusunda son derece muhtaç bırakılmıştır.   

Ve bu nedenle özellikle kadın olduğundan dolayı geçmişinde çoğu ailelerde değer verilmeyen ilgi görmeyen anneler, oğullarından ilgi, sevgi ve değer görmek isterler.   

Oğullarının onların tabiri ile “elin kızına” sevgi, ilgi göstermesi değer vermesinden mutlu olması gerekirken rahatsızlık duyabilirler.   Oğlunu kendisine daha çok bağlamak kaptırmamak için ilgi, sevgi artırımında bulunabilirler.   

Eğer bir erkek evlat, anne tarafından bu şekilde kullanılıyorsa, bu sevgi değildir; bu sağlıksız bir ilişkidir.   

Yani anne oğluna, olması gerektiği gibi değil, farkına bile varamadığı kendi sağlıksız iç dünyasına göre davranmaktadır.  

Burada çözüm yine erkek evlatta olacaktır. Evlat annesinin bu durumunu, evleneceği eşi ile tam olarak paylaşabilmelidir.  Annesinin tek değer gördüğü evladını “kaptıracağı” ve “kaybedeceği” korkusunun nasıl yönetilebileceğini eşiyle detaylar üzerine görüşmelidir. Eşinin daha halden anlayan, daha yapıcı ve rahatlatıcı olmasının önemini ifade edebilmelidir.   

Aslında konunun çözümü son derece basittir. Tüm mesele sınır ve sorumluk bilinci gelişmiş, aklın ve vicdanın devrede olduğu olgun insan olabilmektedir.  

Gözlemlediğim kadarıyla birçok olgun anne ve baba da evlenmiş/evlenecek çocuklarına eşlerini asla üzmemeleri gerektiğini her fırsatta önemle vurgularlar.   

Evlenmiş çocuklarının arasında bir sorun olduğu zaman aralarına girmeseler de ellerinden gelebilecek desteği vermek üzere arkalarındadırlar. Damadına ya da gelinine karşı daha yapıcı davranırlar; kendi çocuklarını eşleri konusunda daha fazla empatiye sevk ederler.     

Farz edelim ki anne olgun değilse ve oğlunu daha çok kendine bağlamayı önemsiyorsa ve bu nedenle evladına sevgi ve ilgi (şartlı sevgi ve ilgi) gösteriyorsa, akla köpeğine ilgi ve sevgi gösterenler gelir.  

Bu annelerin evladını kendilerine bağlama ihtiyacının nereden geldiğini farkında varmaları sağlanmalıdır.   

Oğul, eğer olgunsa “ben evlendim ailemi kurdum çocuklarım olacak; benim mahremimin en önemli tanığı çocuklarımın annesi, iyi ve kötü günlerde hep yanımda olacak eşimle olan ilişkimde oldukça tutarlı ve dikkatli olmak zorundayım” diyecektir.   

Eşi ve annesi arasında olan erkek, annesinin, eşinin ve kendisinin de kıymetinin farkındadır. 

Erkek bilmelidir ki adil ve tutarlı davranış sergileyemediği zaman hiç kimseyi hayatında tutamayacaktır ve oluşacak sorunlar çözülemeyecektir.   

Eğer anne babalar acılı günlerdeyseler, evlatlar annelerinin babalarının yanında çok daha fazla zaman geçirirken, eşi “hep annenin babanın yanındasın onlarla mı evlendin?” gibi çiğ davranışlar sergilemek yerine tam tersi bu davranışı takdir edeceklerdir.   

Tüm mesele sizin kim olduğunuz ve kim olarak kiminle evlendiğinizin farkında olmanızdır.   

Kendini seçemeyenin eşini seçmesi mümkün değildir.   

Kendimizi Yetiştirmemiz Önemlidir!  

Aile içi en kaotik sorunlar basitçe çözülebilirken en basit sorunlar kaosa da neden olabilir. Bu anlamda duygusal, zihinsel ve sosyal yönden gelişim içinde olmak güçlü iletişim becerilerine sahip olmak oldukça önemlidir  

 Eşlerin hayatın anlamını kavramaları, kendilerini kendileriyle tanıştırmada rehberlik edecek duygularını anlamaları, evlilik olgunluğuna erişmiş olmaları önemlidir.   

 Bunun için duygusal kalıplarımızın farkında olmalıyız. Yani öfkelerimiz, üzüntülerimiz, kaygılarımız, korkularımız, sevinçlerimiz, alınganlıklarımız en çok hangi durumlarda gelişir.  

Ve son olarak herkes kendi yaşamından sorumludur; bizler yaşamla kavga etmeye değil, yaşamla uyum içinde olmaya geldik. Herkes önce bir kendisini yetiştirmelidir.Hakkı Güleç