TÜRKİYE AA- Aralarında "Kara Murat" ve "Malkoçoğlu"nun da olduğu 250'nin üzerinde filmde imparator, rahip ve kral gibi rolleri canlandıran 90 yaşındaki oyuncu Kayhan Yıldızoğlu, hayranlarının sevgisine ilişkin "Bu öyle bir sevgi ki yollarda boynuma sarılırlar, gelip resimler çektirirler, sohbet ederler. Bir tanesi bir gün beni kırmadı. El üstünde tuttular." dedi.

Usta oyuncu Yıldızoğlu, dolu dolu geçirdiği kariyerinin dönüm noktalarını, Şener Şen ile 3 yıl yaşadığı bodrum katını, Muhsin Ertuğrul'un Atatürk ile anısını, rol aldığı yerli ve yabancı yapımlarda yaşadığı ilginç anıları AA muhabirine anlattı.

Kayhan Bey, merhaba. Efendim nasılsınız?

"Merhaba yavrum. 90 yaşında, bir sürü sakatlık falan idare ediyorum. Allah'a şükür ayaktayım, yaşıyorum, kendi ihtiyaçlarımı halledebiliyorum. Çok sevgili dostum Volkan da yardım ediyor, eksik olmasın. O olmasa bu işi götüremem, doğrusunu söyleyeyim yani."

Maşallah iyisiniz. Öncelikle tebrik ederim. İKSV, 42. İstanbul Film Festivali sinema onur ödülünüzü aldınız. Torununuz almaya gitti galiba?

"Evet, sevgili torununum almaya gitti."

Bu ödüller sevilmenizin, değer görmenizin bir kanıtı olarak çok kıymetli değil mi?

"Tabii bunlar bana verilen ödüllerin dönüm noktası, simgesi, işareti. Ama esas en büyük ödülüm, halkın bana verdiği sevgi. Bu öyle bir sevgi ki yollarda boynuma sarılırlar, gelip resimler çektirirler, sohbet ederler. Bir tanesi bir gün beni kırmadı. El üstünde tuttular. Onlara son derece kalpten teşekkür ediyorum."

Her şey karşılıklı, siz de sevgi dolu yaklaştığınız için bu güzel karşılığı hep alıyorsunuz.

KÜBRA KARAHANOĞLU’NDAN YENİ KİTAP
KÜBRA KARAHANOĞLU’NDAN YENİ KİTAP
İçeriği Görüntüle

"Evladım onlar olmasa bizim işimiz ne? Onların sevgisi bizi yaşatıyor. Bu kadar basit."

Efendim mühendisi bir baba ve Giritli öğretmen bir annenin evladısınız. Yeşilköy'de eğitimci bir aile ve müzikle uğraşan 4 teyzenizle dolu bir evde büyümüşsünüz öyle mi?

"Evet. Dördü de müzikle uğraşıyordu. 4 teyzem de kız olarak öldü, namus diye diye. Biz Çerkez, Gürcü'yüz. Bizde namus çok önemlidir. Onlar şimdi cennette. Kız olarak öldüler. Fahriye Teyzem öyle bir kanun çalardı ki. Eskiden tabii İstanbul kalabalık değil. Büyük ahşap evlerde oturuyorduk, bahçe içinde. Yazın pencereler açık. Yoldan geçenler İstiklal Marşı dinler gibi durup böyle ellerinde paketlerle teyzemi dinlerdi sokakta. Pencereler açık çünkü ses gidiyor dışarıya da. Ay ne güzel günlerdi, ne güzel günlerdi."

"Sanat bir bütündür"

Oyuncu oldunuz, 75 yılınızı geçirdiniz sanat hayatınızda. Maşallah diyelim. Müzikle ilgili daha önceki açıklamalarınız, "Orkestra şefi olurdum." gibi söylemleriniz var. Müzikle ilişkinizde sanırım çocukluğunuzda teyzelerinizin de katkısı olmalı?

"Yavrum o zamanlar her evde müzik vardı, her evde bir veya iki enstrüman vardı. Piyano, keman, ut, kanun falan. Her evden müzik sesi gelirdi. Müzik ruhun gıdasıdır, yüksek frekanstır. Sanat bir bütündür. Eğer sanatçıysan biraz resimden de anlayacaksın. Salvador Dali gibi ve dahası büyük ressamları tanıyacaksın. Evet, birçok klasik müziği bileceksin. Hem Türk sanat müziğinden hem klasik batı müziğinden anlayacaksın. Böyle 'Ben yalnız tiyatrocuyum.' demekle olmaz öyle şey. Sanat bir bütündür. Ben bütün senfonileri, konçertoları ezbere bilirim. Bir de Türk sanat müziğini çok iyi bilirim. Son zamanlarda çıktı, bağırsak ameliyatı gibi, sanki kapıya parmağını kapıya sıkıştırmış gibi ağlamalar, sızlamalar. Türk folkloru çok zengindir. Şu güzelliğe bakın yani bunların değerini bilmiyoruz. 'Uzun ince bir yoldayım. Gidiyorum gündüz gece, Bilmiyorum ne haldeyim? Gidiyorum gündüz gece.' Bunun manasını bilmiyorlar. Ozan iki yolda yürüyor. Çift kapılı handayım ne demek biliyor musunuz? Han, dünya. Kimse handa temelli kalmaz. Bir kapısından doğarak girer, bir kapısından ölerek çıkar. Şu sembolün güzelliğine bak. Şimdi sesim böyle olunca, bir karga şarkı söylüyormuş gibi oluyor."