LONDRA  – Uluslararası finans uzmanları, İskoçya’nın bağımsızlığının yaratabileceği ekonomik belirsizliklerin, halkın referandumda “hayır” oyu vermesinde en önemli neden olduğunu belirtti.

İskoçya eğer bağımsızlık referandumunda “evet” kararı vermiş olsaydı, ülkenin en büyük bankaları, yönetim merkezlerini Londra’ya taşıyacak, İngiliz sterlini artık resmi para birimi olacak kullanılamayacak, İskoçya’nın üzerindeki ekonomik belirsizlik artacak, sermaye çıkışı hızlanacaktı.

AA muhabirinin sorularını yanıtlayan merkezi Londra'da bulunan Capital Economics’den Ekonomist Samuel Tombs, İskoçya’daki referandum sonuçlarını, en çok ekonomik belirsizlik konusundaki endişelerin etkilediğini belirtti.

Tombs, “İskoçya’daki seçmenler bağımsızlık halinde hangi para birimini kullanacağını bilmiyordu. İngiliz sterlini kullanılacak denilse de İngiliz hükümeti bunu kabul etmiyordu. İnsanlar, ekonomik belirsizlik ortamından uzak durmayı seçtiler ve hayır dediler” dedi.

Tombs’a göre, İskoçya bölgesel yönetimi başbakanı Alex Salmond, seçmenin önüne net bir ekonomik program koyabilmekte başarılı olamazken, özellikle kırsalda yaşayan seçmen ekonomik istikrarın devam etmesini istedi.

İngiltere’nin bu yıl sonunda yüzde 3,5 oranında ekonomik büyüme göstermesinin beklendiğine işaret eden Tombs, “İskoçya’nın da içerisinde bulunduğu Birleşik Krallık, finansal krizden hızla çıktı ve güçlü bir büyüme kaydetti. Ben seçmenin bunu da değerlendirdiğine inanıyorum” dedi.

AA muhabirine referandum sonuçlarını değerlendiren Adam Smith Enstitüsü Araştırma Direktörü Sam Bowman, “İskoçya’da halkın evet demek için belirgin bir nedeni yoktu. Belki halkın yüzde 40’ı zaten en baştan bağımsızlığa karşıydı. Zaman içerisinde buna mevcut ekonomik durumu korumak isteyen kararsızlar katıldı” dedi.

Toronto Domion Securities Küresel Stratejisti Tim Davis ise İngiltere Başbakanı David Cameron’ın “yeniden referandumun yapılmayacağını” açıklamasının, piyasalarda “bir daha geri dönüşün” olmayacağı yönünde algılandığını söyledi.

Davis, gelecek dönemde İngiltere’de piyasaların yeniden İngiliz Merkez Bankası’nın faiz politikasına odaklanacağını ifade etti.

Britanya Endüstri Konfederasyonu Direktörü John Cridland, “Şirketlerimiz birlik içerisinde kalmanın, büyüme, istihdam yaratma ve yaşam standartlarımızı geliştirmek konusunda her zaman en iyi yol olduğuna inandı” dedi.

Ekonomik belirsizlik azaldı

İskoçya’nın bağımsız olması halinde, geçen sene itibariyle ortalama 6,1 milyar sterlin gelir elde edilen Kuzey Denizi petrollerindeki faaliyetlere ilişkin de endişeler söz konusu olacaktı. Daha önce BP, bölgedeki kaynakların  “en iyi şekilde” değerlendirilmesinin ancak İskoçya’nın Birleşik Krallık’la kalması halinde mümkün olabileceğini bildirmişti.

İskoçya’nın referandum sonucun ardından değerlendirmede bulunan Royal Dutch Shell’in Üst Yöneticisi Ben van Beurden, “İskoç halkının Büyük Britanya’da kalma kararı, İskoçya’da faaliyet gösteren şirketlerin belirsizliğini azalttı” dedi.

Referandum sonuçlarının ardından uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings ise "İskoçya'nın bağımsızlık referandumu sonuçları ile daha fazla vergi artırımı gücü kazanma beklentileri, İngiltere'nin "AA+" olan kredi notu için bir etkiye sahip değil" açıklamasını yaptı. Standard & Poor’s da “İskoç halkının İngiltere'nin bir parçası olmayı sürdürme kararı, İngiltere'nin "AAA" olan kredi notu ve durağan görünümünü etkilemez” değerlendirmesinde bulundu.