Günel Melikova

AZERTAC  / Azerbaycan Devlet Haber Ajansı İstanbul muhabiri

“Tarihi çarpıtmalara dayanan Ermeni devleti, her zaman çeşitli provokasyonlara başvurmuştur. On yıllardır Ermeni propaganda makinesi ve destekçileri, Osmanlı İmparatorluğu'nda Ermenilere karşı bir "soykırım" yapıldığını kanıtlamaya ve tüm dünyayı buna inandırmaya çalıştı. Gerçek şu ki, Birinci Dünya Savaşı sırasında birçok Ermeni, zorlu mücadele koşulları, iç çatışmalar, kıtlık ve hastalık nedeniyle hayatını kaybetti. Ancak o dönemde Ermenilerden daha çok Türk'ün öldüğü kasıtlı olarak unutulmaktadır. Amaç, tarihsel gerçeklerin objektif bir incelemesi ise, tarihsel gerçeklik siyasi amaçlarla çarpıtılmamalı ve çalışma, tanınmış tarihçilerin yanı sıra uzmanlaşmış uluslararası araştırma enstitülerine emanet edilmelidir. Türkiye, arşivlerini tarihçilere açmaya hazır olduğunu defalarca ifade etti ve gerçeği ortaya çıkarmak için ortak bir komisyon kurulmasını önerdi. Resmi Erivan'ın sinsi politikasının arkasında, tazminat ve Türkiye topraklarının bir kısmının Ermenistan'a devredilmesi gibi saçma talepler ve iddialar var. Ermeni literatüründe Türkiye'nin doğu vilayetlerinin "Batı Ermenistan" olarak adlandırılması da bu iddiaları resmileştirmeye hizmet etmektedir. Ermenistan'ın tarihi gerçekleri tahrif etme ve sınırlarını genişletme politikası uzun yıllardır sadece kardeş Türkiye'ye karşı değil, Azerbaycan'a karşı da sürdürülmüştür.

Yalnızca Mart 1918 soykırımında 12.000'den fazla Türk-Müslüman öldürüldü. Onların çoğunun cesedi bulunamadı. 20. yüzyılın bir başka trajedisi de Hocalı soykırımıdır. 26 Şubat 1992'de Ermeni askeri birlikleri, 7.000 nüfuslu Hocalı kasabasında acımasız bir suç işlemiştir. Bu trajedi sadece Azerbaycan halkına değil, tüm insanlığa karşı işlenmiş en büyük suçlardan biridir. Saldırgan Ermeni politikasının açık bir tezahürü olan bu suçların uzun yıllardır siyasi ve hukuki değerlendirmesini almamış olması, çifte standart politikasının somut örneğidir.

Sadece Ermenistan ve Ermeni lobisi değil, bölgede emperyalist çıkarlar peşinde koşan küresel güçler de son zamanlarda sözde "Ermeni soykırımı" nın dünya gündemine girmesine neden oldu. Sözde "Ermeni soykırımı" yalnızca bir siyasi baskı aracı ve çifte standart politikasının bir tezahürüdür. "Tarihsel gerçekleri" arayan güçler, Orta Anadolu'da Ermeni milliyetçilerinin işledikleri acımasız cinayetlerin hesabını talep etseler daha iyi olurdu.

Azerbaycan'da faaliyet gösteren siyasi partiler, her zaman kardeş Türkiye'nin yanında olduklarını bir daha söylüyor ve ABD Başkanı'nın hasta Ermeni ideallerini besleyen sözde "Ermeni soykırımı" konusundaki tutumunu şiddetle kınıyorlar.

Ülkeler ve halklar arasında hoşgörüsüzlüğü teşvik eden bu tür yaklaşımlar, bireysel bölgelerin ve bir bütün olarak insanlığın sürdürülebilir barışçıl gelişimini tehdit etmektedir.