Son zamanlarda duyduğum en ilginç haberlerden biriydi bu insan kopyalama işi. Gerçi herkes gibi ben de bu tür haberlere “söylenti” gözüyle bakıyordum ama bu seferki kopyalama işinin gerçek olduğunu söyleyebilirim. Güney Kıbrıs asıllı Amerikalı Doğum uzmanı Dr. Panayiotis Zavos, henüz 10 yaşında trafik kazasında yaşamını yitiren kız çocuğu dahil olmak üzere 3 kişiyi kopyalamak üzere kolları sıvadı. Dr. Zavos resmen ölen birinden bir kopya daha yaratmak istiyor. Ve bu çalışmalarını Orta Doğu’da gizli bir laboratuvarda gerçekleştirmeye devam ediyor. Tabii ki İngiliz Bilim adamları da bu gelişmelerden dolayı son derece endişe duyuyorlar. Bir düşünsenize ölen bir yakınınızın bir süre sonra yeniden canlandığını! İşte bu durum bir yandan bilim ve dini karşı karşıya getirirken diğer yandan da bilimin ne işe yaradığı konusunda aklımızda ciddi soru işaretleri bırakmasını sağlıyor. Ben, bilim ile insanın birlikte düşünülmesi gerektiğini savunuyorum. Bilim insanlığa hizmet sunmaktan öteye giderse tam da o noktada işlerin karışıcağını düşünüyorum. Yani; bilim ve dinin çatışmaya girmesi demek hiç birşeyi kontrol altında tutamamamız demektir. İkisinin de yeri ayrı olmakla birlikte, bilimin toplumsal ahlak kurallarına uyması gerektiğini savunuyorum. Basitçe diyorum ki; Bilim, insanlığı kaosa süreklecek faalitlerde bulunurken oldukça dikkat etmelidir. Yanlış anlamaların önünü kesmek için bilimsel faaliyetlere çok önem verdiğimin altını çizmek istiyorum. Eğer Dr. Zavos İnsanlığın yaratılışı üzerinde duruyorsa- ki buna hiçbir bilim adamı karşı çıkmayacaktır- çalışmalarının gayet yararlı olduğunu söyleyebilirim. Ancak çoğu bilim adamının bu işi tehlikeli bulmasının nedeni bunun bir insan üzerinde denenmesi. Dr. Zavos bu konuda iddialı. “Klonlama işini ilk ben yapmayabilirim ama bu iş olacak “ diyor. Dr. Zavos’un bu sözlerini okurken aklıma Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünya ütopyası geldi ve dehşete kapıldım. Huxley bu ütopyada insanların bir gün döllenme odalarında ve yapay kandan üretileceklerini öngörüyor. Düzinelerce insanın üretildiği kuluçka fabrikalarının olduğunu hayalet etmek bile ürkütücü! Bundan bir-iki yıl evvel huxley’in bu kitabını okuduğumda yazdığı şeylerin gerçekleşmesinin mümkün olmadığını düşünmüştüm. Ancak Dr. Zavos’un çalışmalarını araştırdığımda zihnimde derin şüpheler belirmeye başladı. Ve bir gün kopyalanacağımıza inanmaya başladım. Tabii ki yasalar Dr. Zavos’a ne kadar yardımcı olacak bilemiyorum. Eğer kopyalama işinin önü açılırsa bu işten yararlananların, yakınlarını kaybeden acılı aileler olacağına inanmıyorum. Ya bilimdeki bu ilerleme kötüye kullanılırsa? Ya herşey birgün raydan çıkarsa ne olacak? Bunu sadece yaşayarak göreceğiz. Fakat toplumu bilimin mi yoksa ahlakın mı koruyacağı konusu halen aklımın bir köşesinde kocaman bir soru işareti şeklinde yer alıyor…