Corona salgını hepimizi çıkmaza soktu.

Ev kalmamızdaki tek kurtuluşumuz ise; sanal dünyamız oldu.

İnsanlar birbirleriyle yaşadıkları zaman bilgi ve kültür paylaşımında bulunabilirler. Çevremiz ekranlarımız oldu.

Okul ev, iş, çevre, semt, sokak derken bir anda hepsinden uzaklaştık

Artık olmazsa olmazımız “Dijital yaşam!’’

İnsanın kendi insan başarısını göstereceği referanslar bile yetersiz kaldı.

Artık, kişi kişiyi dizi filmi, sosyal medya hesabı, kullandığı sitenin linklerinden tanıyabiliyor.

O kadar çok şeyin, kötü alışkanlıkların bağımlısı olmuş tedavi olamamışken şimdi üstüne; “kupon dijital bağımlılığı” başlamış durumda.

Yasaklar ve evde kaldığımız zaman içinde tabi ki en büyük kolaylık internet.

Yararı kadar zararı da olan teknoloji alışkanlığı sonucunda her birimiz dijital bağımlısı ya olduk ya da olmak üzereyiz.

Nasıl bu işin içinden çıkılır,nasıl özgür dolaşırız bilinmez bir durumda.

Yürüyüş yaptığımız rahatça dolaştığımız çevremiz artık sanal çevredir.

Online-çevrim içi görünen dostlarımız komşumuz, arkadaşımız sırdaşımız olmuştur.

Çocukların ve gençlerin doğa içinde olması gerekirken dört duvar arası ev odalarında saatlerce, günlerce ekran başında olmaları olabildiğince sağlıksız bir gelişim dönemini geçirtiyor..

Evde kalın!

Ama;

10 gün boyunca elektrikleriniz kesilecek, tablet, cep telefonu ve internet kullanımı olmayacak söylense acaba neler olacak düşünebiliyor musunuz?

Bu kesintilerinde olması olası bir durum, eli kulağındadır. Çünkü bu yaşanılan yapay hayat bir biyolojik savaştır.

Evet; bir savaştayız!

Kimselerinde bu ciddi savaşı dikkate aldığı yok.!

Bu yüzden bağımlılıktan kurtulmalıyız. Evde kalıyorsak evin büyük bireyleri anne ve baba başta olmak üzere gerekli olmadığı sürece teknoloji aletleri kullanmamaya özen göstersinler.

Ailece belli bir saat içinde kullanım yapılıp sonra aile içi hobi uğraşları,sohbetler, kitap okumaya zaman verilmeli.

Öyle bir hal aldı ki; mutfakta yemek yapan anne çocuklarını telefon ile arayarak yada mesaj çekerek sofraya çağırıyor.

Dünya dijitale doğru giderken bırakın öz duygular, öz ilişkiler dijitalleşmesin. 

Yoksa sonuç corona dan daha ağır kaşımıza çıkar.

Aşısı bulunan corona bile bitmeye yüz tutarken bağımlılığın aşısı yok tedavisi ise yılları alacak kadar büyük zaman kaybı.!

Ayrıca,

Corona salgın yasaklarını anlayanınız var mı?

Ben anlamış durumda değilim.

Belli saatlerde Covit 19 saklanıyor biz çıkıyoruz.

Sonra bizler eve kaçıyoruz o çıkıyor.

Bir yandan sınavlar yapılıyor.

Cuma namazları kılınıyor.

Cuma namazlarında ise farzlar kılınıyor covit 19 caminin kapısında acele edin der gibi korkuyla “tesbihat” yapılmadan namaz sonlanıyor.

Hafta sonu yasaklarında konu komşu park alanlarında buluşup markete gitme bahanesiyle yürüyüşe çıkılıyor. Saat beş olunca “kaçın corona gelecek” deniyor evlere kapanılıyor.

Diğer taraftan cafeler restaurantlar kapanıyor.

Kuaförler,güzellik ve spor salonları tıklım tıklım insan kaynıyor.

Karın yağdığını görenler kayak sporuna akın akın gidiyor. Kayak bilmeyenlere evde kalın corona geliyor deniliyor.

İnsanlar işsiz iken dijital evde çalışma başlıyor işsizlik iki üç katına çıkıyor.

Dışarıda sigara yasaklanıyor.

Hava alanlarının belli bölümünde insanlar kucak kucağa sigara içiyor.

Doğu bölgesinde nice insanlar teknoloji nedir bilmezken on line satış yapın, “evde kalın” deniyor.

Düşünsenize;

Doğunun ücra mezrasın da yaşayan insanlar corona dan eve saklanıyor kapıda bir metre kar. Ekmek alacak paraları yokken kentlerde yaşayanlar çatır çatır “eve getir” dijital rahatlığını kullanıyorlar.

Daha neler neler, yazılacak, şaşırtılacak çok ters düzenlemeler var.

Bu yüzden corona “saklambaç oyununu” dijital yaşamdaki fırsat eşitliğini anlamış değilim.

Anlayanınız varsa lütfen bana yazın, ben bu oyundan çıkmak istiyorum.