Ülkemiz bu günlerde çok heyecanlı çok çalkantılı bir yol üzerinde ilerlemeye çalışıyor.. Yakın-uzak duygu bütünlüğü yaşadığımız komşularımızda olan (henüz net anlamlandıramadığımız olaylar?!) çalkantımızın ve duygu anaforumuzun biraz daha gerginleşmesine biraz daha sıkıntılı bir düşünce eylemine zemin hazırlıyor gibi. Çevremizdeki alev topu her geçen biraz daha büyümükte ve coğrafyamıza biraz daha yaklaşmakta.
Acil bir birlikteliğe ve önemli yakınlaşmaya her zamandakinden daha çok ihtiyacımız olduğu aşikâr.
Seküler dünyanın-kanlı kapitalizme ivme veren ülkelerin yüzyıllar öncesi hazırlayıp hayata adepte/enjekte ettiği projeleri bütün vahşetiyle uygulamaya koyduğundan, hakiki sayılabilecek algıları tamamen bozmuş; zihinlerde ve gözlerde görüntü kirliliğini yapmayı başarmıştır.
İlk düğmeyi yanlış bağlamanın getirdiği yanlışlık diğer düğmelerin yanlış ve dengesiz olmasını getiriyor şüphesiz... Algılara kaos hakim. Sabit ve durağan düşünce eylem plânından çıktı. Dünya, korkunç derecede hızlı, aktif ve etken duruşuyla herşeyi çepeçevre sardı.
Siz, siz değilsiniz artık. Sizi başkaları nasıl tarif ediyorsa hangi şekle nasıl bir karmaşayla yerleştiriyorsa o’sunuz. Siz istemediğiniz halde öteki oluyorsunuz. Öyle isteniyor çünkü.
Günlük yaşanan hayat karmaşası ve debdebesi içinde sakin ve huzurlu bir yaşam anını yakalayamıyorsunuz. Çevresel şartlar ve hayatın kendine has dayatılan yaşam mücadelesi size bu imkanı asla tanımıyor. Toplum olarak yalnızız, fert olarak yalnızız. Yalnız olmaya mahkum edilmiş bir proje ürünü gibi kendi varlığınızı tanımanın iç mücadelesini veriyoruz. Eylem olarak kıskanç ve hased duygularının içinde olmaya zorlanıyoruz. Çünkü diğer ferdin, yani komşunun çocuğu en tanınmış bir kolej öğrencisi iken sizin evladınız sıradan bir okulda, yarısı boş geçen, abur–cubur algılar içerisinde devlerle birlikte aynı sistem ve şartlar altında imtihana hazırlanıyor/hazırlanmaya mahkum hale getiriliyor.
O, yani öteki(!), en tanınmış bir üniversitenin öğrencisi adayı olurken, siz yani ötekileştirilmiş(!) fert olarak hiçbir önemi olmayan bir okulun zavallı öğrencisi olarak hayata merhaba demek zorunda kalıyorsunuz. Bu tanımlanmamış algıyı bize dikta eden felsefe bir boyun bağı gibi, pis bir kaşkol gibi maalesef hayatımızda kader ölçeği olma durumunda, işin üzücü tarafı...
Hayat o kadar sistematik ve hızlı bir biçimde akıyor ki, durup düşünme eyleminden farkına varmaksızın uzaklaştırılıyoruz. Evet, aynen şartlandırılmış bir kobay ölçeğinde uzaklaştırılıyoruz...
Ekmek kavgası mücadelesi vermek zorundayız. Hayatın en acı gerçeği ile karşı karşıyayız. Hayatımız tarifsiz bir sarmalın içinde düğümlenmiş bir vaziyetteyiz. En kıymetli zaman varlığımız yollarda tüketiliyor. Süslü ve magazinsel görüntü, basın, günlük hayatın zor ve çertevelli hayy-huyu sizi çıkılması zor bir cendere içerisine mecburen hapsediyor.
Bu minvalde; donuyoruz-donduruluyoruz-donuklaşıyoruz..!
Bütün mücadelemize rağmen bu alevli tarlanın içerisinden sıyrılamıyoruz. Hele, hele Allah göstermesin ekstra sağlık sorunları, bilinmeyen ve hesap edilemeyen yeni çıktılar bizi tamamen yolun karşı tarafına geçmeye zorluyor ve tamamen istenildiği gibi ötekileşiyoruz. Tuzağa düşmüş veya düşmeye hazır bir hale getiriliyoruz sistematik bir şekilde.
Ve maalesef, ben varım, ben yaşamalıyım ve ben olduğum sürece anlam kazanmalı her şey olgusunun bir ferdi oluyoruz. Mutlak ego tasnifi bir ritüele dönüştürülüyoruz. Bu şiddetli karşı koyuşa/direnişe rağmen, hâlâ duruşu ses getiren bir dinamizmi sağlayamıyoruz?!
İşte işin mihenk noktası da burası ya zaten!
Genelde sefil bir gönüle sahip oluşumuz doğal olarak, başarısız, aksiyoner ve fedakâr olmayışımızı tetikliyor. Bu durum; hiç şüphesiz böyle olmamızı isteyen derin düşünce hesaplarının üzerimizde can bulmasına zemin hazırlayan ve hesaplarını pazarlayıp bizi sahalarına çeken zihniyetin önüne bir set oluşturacak birlikteliği sağlayamamamızdan kaynaklanıyor maalesef ve hayat adına kötü bir örnek oluşturuyor.. Birbirimizi sevmiyoruz ama işin acı tarafı seviyor görünümünde bir tavır sergiliyoruz. Tavırlar asla böylesine ajite edici ve iki yüzlü olmamalı. Bir an evvel samimi olmanın gayretine girmek zorundayız.
Bu derin asliyete mutlak zorunlulukta diyebiliriz!.
Kendimiz olmak ve kendimizce düşünmek zorunluluğunu kararlı bir şekilde hayata geçirmeliyiz.
Mücadele veren bilgili, samimi ve ilimle donanmış insanları korumalı ve gözetmeliyiz. Bu samimi gayretkeş insanları her ne pahasına olursa olsun, sımsıkı tutmalı ve her türlü fedakârlıklarla onlarla hem-hâl olmalıyız.
Ülkemizin bu zor ve çalkantılı yollardan daha sağlıklı ve rahat geçebilmenin yegane ölçü ve anlayışı, karşı tarafı ötekileştirmeden, kendi-kendimize daha sağlıklı empati yapmanın içinde gizli.
Ben yerine biz olmanın zevkine ermeliyiz artık...
Selam ve dua ile..
ÖZGEÇMİŞ
Şubat 1957 yılında İstanbul/Fatih/Hırka-î Şerifte dünyaya geldi.
Baba tarafından Maraşlı Zarifoğlu sülalesinden.
Zarifoğlu sülalesinin; Ortaasya’dan Dülkadir oğullarına uzanan uzun bir tarihi seyri olduğu Osmanlı kayıtlarında yazılı olduğu bilinmektedir.
Anne cihetiyle iki yüz yıla varan İstanbullu-Fatihli bir aileden.
Sur içini, Eyüp’ten–Yedikule’ye/Sarayburnu’ndan–Edirnekapı’ya kadar olan merkezi İstanbul’u adım adım gezerek büyüdü. 1960’dan sonrası İstanbul’a muttali. İlkokul, ortaokul ve liseyi değişik şehirlerde tamamladı. Üniversite hayatını İstanbul Anadoluhisarı Spor Akademisi-Yönetim Bilimlerini derece ile ve Fikirtepe Eğitim Enstitüsü Türkçe bölümünü (akşam) bitirdi.
Yazarımız; babasının asker oluşundan bu cennet vatanın bir çok beldesini görme ve yaşama imkanını buldu. Okuyan ve yazan bir ailenin ferdi oluşu, özgür çocukluk anılarının zenginliği, o’nu daha derin imgelerin içerisinde soluklanmaya itti.
Tahsil hayatının değişik şehirlerde oluşu yöresel folklorla yakinen tanışma imkanı verdi.
Yazarımız Şairimiz, henüz ortaokul öğrencisi iken şiir ve yazı hayatıyla tanıştı.
Liseli yıllarda, İstanbul’da çıkan Kültür ve Edebiyat dergisi “DAVE”de ilk şiirleri yayımlandı.(1974)
Yine lise döneminde dengi okullar seviyesinde yapılan kompozisyon yarışmasında dereceler aldı.
1976 yılında “İstanbul Valiliği”nin açmış olduğu kompozisyon yarışmasında birinci oldu; bu vesileyle memuriyet imtihanını kazanma hakkı elde etti.
Yine, “AKINCILAR DERGİSİ”nin ülke genelinde açmış olduğu konusu “HİCRET” olan kompozisyon yarışmasında birinci oldu.(1979)
Ümraniye Belediyesi-AntolojiCom.un ULUSLAR ARASI açtığı “İSTANBUL” konulu şiir yarışmasında, “İstanbul İSTANBUL” adlı şiirle mansiyona layık görüldü.(2005)
İzmir İmam-Hatip Lisesi derneğinin Türkiye genelinde açmış olduğu Bahattin YILDIZ adına yapılan kompozisyon yarışmasında 2’nci oldu. (2011)
Kahramanmaraş Valiliğinin hazırlamış olduğu “Tanınmış Maraşlı Şair ve Yazarlar” adlı eserde yer aldı.
Yine, K.Maraş valiliğinin hazırlattığı Maraşlı Meşhur Şairler antolojisinde yer aldı.
Eyüp Sultan Belediyesince hazırlanan “Geçmişten Günümüze Eyüp Şiirleri Antolojisi”de dokuz adet “EYÜP KONULU” şiirine yer verildi.
İstanbul Valiliğince hazırlanan “Geçmişten Günümüze Yüz Şair-Yüz Şiir” adlı Antolojide “Sende Nefeslenmek” adlı çalışmasıyla yer aldı.
Uluslar arası yapılmakta olan Kahramanamaraş Şiir Festivallerine Şair olarak iki kez davet edildi. (2012-2013)
Teması Yahya KEMAL ve İSTANBUL olan; 21.ULUSLARARASI HAZAR ŞİİR AKŞAMLARINA-ELAZIĞ davet edildi. (Haziran-2013)
İstanbul Şiir Derneği tarafından gerçekleştirilecek olan 5’nci ULUSLAR ARASI İSTANBUL ŞİİR ETKİNLİKLERİNE davet edildi. (Eylü-2013)
Yazarımız kamu görevinin yanısıra 1980-1996 yılları arasında dönem dönem İstanbul’un değişik liselerinde ücretli edebiyat öğretmenliği yaptı.
Yayımlanmış, muhtevası/içeriği tamamen İSTANBUL olan;
1. “İSTANBULLU ŞİİRLER-1”
2. “İSTANBULLU ŞİİRLER-2” (2009-2011)
3. “İSTANBULLU ŞİİRLER-3 İstanbul-Fatih Belediyesince yayımlandı. (2013)
- adlı şiir kitaplarının yanında-
4. BİR DEMET ALEV (2004)
5. KENDİMİ BEKLERKEN (2005)
6. GÜNEŞİ BEKLERKEN (2006)
7. 4.Baskı yapan “MİRAC-İ- DURUŞ” (2006) adlı şiir kitapları yayımlandı.
Yazarımız halen aktif olarak yazmakta olup, bir internet tv’de haftalık “ZARİF DİZELER –ŞİİRİN COĞRAFYASI” adlı program hazırlığı çalışmaları devam etmektedir.
İstanbul’da bir kamu kuruluşunda yönetici olarak çalışmakta olup evlidir.
Kahramanmaraş Derneği Kurucu üyesi
K.Maraş Vakfı kurucu üye ve Bşk.yardımcısı
DÜBAM Yönetim Kurulu üyesi
ÇEKÜD (Ülkemizin üçüncü büyük çevre derneği) yönetim krl.üyesi
ASSAM Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği(Yönetim- Yayın kurulu üyesi).