Son derece çalkantılı zor bir dönemeçten geçiyoruz toplum olarak.Çok daha büyük vartalar atlatmış bir millet olmamıza rağmen sınavı vermekte zorlanıyoruz.
Sınavın zorluğundan ziyade çevre siyasi şatlarının karanlık kaosu bizleri ürkütüyor. Biliyoruz ki Türk Milletinin amansız düşmanları tetikteler.. Asla ve hiçbir şart altında yükselmemizi istemeyen kapitalist batı menşeli devletler..; Ülke olarak düşeceğimiz iç sıkıntıları merak ve heyecanla bekliyorlar.
Gittikçe ihtiyarlaşan nüfus yapıları ve her geçen gün eksiye uzanan ekonomileriyle batı karamsar hülyaların girdabında..
Üstelik bir devin yeniden uyanma ihtimalinin korkusuyla buhranlı günler geçiriyorlar..
Bu yüzden çok sıkıntılı ve aceleci davranıyorlar.
Batı; her geçen gün olgunlaştırdıkları demokrasinin erdemini milletleri adına yaşarken ;
bizler saydam ve şeffaf olmayan kırılgan bir demokrasi algısı içerisinde sürüklenmeye devam ediyoruz..
Gelişen siyasi olayları derinlemesine kritik etme adına yanlışlarımız çok.Algımız demokrasi  adına üzücü bir seyir takip ediyor maalesef.
Olayları daha determine ve uluslar arası bir ölçekte değerlendirmemiz gerekirken dar bir pencere ve yanılma payı yüksek bir iz düşümle mahallileştiriyor, özelleştiriyoruz..
Konjektürel siyasi algımızın boyutlarını dünya ölçeğinde değerlendirmemiz gerekirken kendi vatan sathımızda birbirlerimize yönelttiğimiz silahlarla bize ait olanı birbirlerimizden almaya çalışıyoruz.
Yanılgılarımızı doğrular kabul ederek üstelik.Birbirlerimizi katiyen tanımak istemiyoruz ;birbirlerimize farklı ülkelerin insanları gibi davranıp yabancı insan misali bir değerlendirme ölçüsüne tabi tutuyoruz..
Dostluk ve düşmanlık kritiğimiz kin ve nefret algısına dönüşmüş. Sevgi anlayışımız sanal alemdeki Mevlana paylaşımındaki gibi havadan ve uçucu. Hangi saftayız ,niçin bu saftayız belirleyici ölçütlerimiz ne? Henüz belirlemiş değiliz; çünkü kafamız karma karışık.!
Ne aradığımı bilmiyoruz; bulduğumuzla sevinelim?!
Bizim biricik değerlerimiz olan asli unsurlarımız; bizlere her zaman lazım olacak olan erklerimiz tamamen itibarsız bir hale dönüştürüldü –dönüştürülüyor adeta yok sayılırcasına.
Duygusal tavırlarımız; travmalara dönüşüp resmen dip yaptı. Ülkeyi ülke yapan değerler bütünü küçültülüp değersizleştirildi.Kurumsal kimlik adeta spor gösteri merkezlerinin oyunları hatta şovlarına dönüştürüldü.
Doğru hangisi yalan ne tarafta kaosunun dipsiz girdabında bir seranad içerisinde dolaşıp duruyoruz..
Kendinden şüphelenen bir halk travmasının eşiğine getirildik. Toplum mühendisliğinin bütün verileri, halkın samimi ve temiz duygularını deforme etmeye yönlendirildi. Kim ve ne adına yapıldığı meçhul?!.
Halka;’anlayamadığı-anlamakta zorluk çekeceği ’ karamsar bir kompozisyon taslağı sunuldu; içinde girift ve karışık problemler  yığını ile dolu olan.!
Bu menfi iz düşümler kime ne sağlayacak?! Ülkeye ne kazanç getirecek.?!
Halkın yaşam adına zorlandığı mücadele sürerken birde siyasi istikrarsızlığın getirdiği kaotik düğüm başına sarıldı. Nasıl çözülecek ve bu çözme işini kim ne adına bu yetkiyi kullanacak?!.
Devlet idamesini sağlayan hayati erkler kimin hizmetinde kim tarafından ve nasıl değerlendirilecek.?!
Halk bu değerlendirmenin neresinde hangi safında yer alacak?!
Devletin omurgasını teşkil eden ve sadece Halka hizmet olan tüm devlet erkleri; yasamanın, yürütmenin ve yargının gücü kime karşı sınanacak?!.
Ve kim sınayacak?!
Millete hizmet adına yapılan devasa binalar bu gün bir mağdurun derdine çare olmuyorsa ne zaman olacak?!
Son derece modern hastaneler bugün bir garibin derdine şifa olamıyorsa ne zaman olacak.?!
Ve bunlara benzer onlarca -yüzlerce  cevap bekleyen sorular?!
Çevremizde ateş çemberinin daraldığını çok net ve aydınlık bir biçimde görmemize rağmen niçin ve neden hala hiçbir şey yokmuş rahatlığında yaşıyoruz?!.
Çevremizde ifadelerim başında söylediğim gibi düşmanlarımızın bütün ateşli gözleri üzerimize çevrili olmasına rağmen; hâlâ niçin günü birlik ve gerçekte bize ait olan varlıkların ucuz kavgasına yönlendirildik.?!
Acilen ve bir an evvel bizleri siyah ve karanlık bir kemer gibi çevreleyen bu yoğun sis bulutu içerisinden çıkmanın gayret ve heyecanını yakalayıp bu ortamdan sıyrılmak zorundayız.
Devleti devlet yapan asli değerlerin yaralanması demek halkın gerçek iradesinin yok sayılması demek olduğunu millet olarak ezelden biliyoruz..Bu yüzden millet olarak ta değerlerimizi korumakla yükümlüyüz.
Demokrasinin rengi mi değişiyor ,rejimin böğrüne yumruk mu vuruluyor ,yapısal bir değişikliğin kıyısında mı dolaşılıyor/dolaştırılıyoruz ?
Zorla giydirilmeye çalıştırılan sivil darbe elbisesi her bedene uygun olabilir mi?!.
Bu kötümser tablonun oyuncuları ya da figüranları olmak zorunda mıyız? Paronayak bir toplum oluşturmanın kime ne kazancı olabilir  ezeli düşmanların dışında ?!.
Evet son bir ifade olarak cümleyi bitirmiş olayım ;Bu ülke bizim bu ülke hepimizin ;yargı da bizim emniyette bizim ve en önemlisi evrensel bir yapı olan ve herkese mutlak lazım olan hukukta bizim.. Ve bizler bu ülkenin vatandaşları olarak huzurla yaşamak istiyoruz..
Umarım en kısa zamanda bu korkunç dezenformasyonun sıkıntılı örtüsünü üzerimizden atarız.
Asil bir Millet olarak; Çok şey mi istiyoruz!?.
En kalbi saygılarımla..