“İnsan eğitimden sonra gerçek insan olur”

Eflatun

“Çocuklarınızı bir sonraki çağın ihtiyaçlarına göre eğitiniz”

Hz. Ali

Bir sonraki çağa göre eğitim...

Eğitim, yetişkin nesiller tarafından, sosyal hayata henüz hazır olmayanlara tatbik edilen bir tesirdir. Eğitimin gayesi; insanı sosyal hayata hazırlayarak, sosyal hayatın sürekliliğini sağlamaktır. Hz. Ali efendimiz buyuruyor ki, "Çocuklarınızı bir sonraki çağın ihtiyarlarına göre eğitiniz."

Çocuk ne kadar iyi ve hayra karşı yetenekli olursa olsun terbiyecisinin güzel ahlakın doruğunda, gerçek önderliğin kubbesinde ve iyi örnek olmak düzeyinde görmediği taktirde hayrın ve iyiliğin ilkelerine olumlu cevap vermez. Çocuğa terbiye yollarından birini telkin etmek, terbiye için gayet kolaydır. Ana babasının yalan söylediğini gören bir çocuk mümkün değil doğruluk öğrenemez! Ana babasından küfür kelimeler duyan, sövüp saymalarına sahip olan bir çocuk mümkün değil dil tatlığını, nezih konuşmayı öğrenemez!

Çağımızda modern pedagojiler eğitime bir "etkileme" işi olarak değil, "etkileşim" olarak bakmaktadırlar. Zira öğrenciler sadece "pasif birer alacı değil, "aktif" birer katılımcı olmalıdır. Bir öğretmen için öğrenciyi sürekli "dinleyici" konuma sokmak, hem çok zor, hem de öğrenme isteğini "öldürücü" özelliğe sahiptir. Oysa çocuğun öğrenebilmesi için duyu organlarının tamamını harekete geçirmesi gerekir. Çocuk dinlemeli, görmeli, dokunman, koklamalı, tatmalı ve yapmalıdır. İyi öğrenci "kuzu kuzu" dinleyen "uslu çocuk" değil; konuşan, soran, tartışan, yanlış da olsa fikir üreten insandır. Ancak bu bağlamda "duyarlı bir kişilik" fevkalade önem taşımaktadır. Öğrenme bir etki tepki olayıdır

Çocuğun Sosyalleştirilmesi

Eğitimde ailenin rolünü "ferdî" ve "toplumsal bakış açılarıyla ele aldığımızda; öncelikle düzenli bir aile, ferdin ruh sağlığını korumak ve geliştirmek açısından son derece olumlu etkiler yapar. Olumlu ve sağlıklı ilişkilerin bulunduğu bir ailede büyüyen çocukların duygusal açıdan gerekli donanıma sahip olmaları beklenir.

tik temel duygular olan sevgi, bağlanma, ümit ve güven gibi duygular aile ortamında öğrenilir. Ruhun kuvvetlenmesini sağlayacak olan bu duyguların nerede, ne zaman ve nasıl kullanılacağının eğitimi öncelikle aileye mahsustur. Anne-baba, çocuklarına gösterdiği ilgi, şefkat ve merhametle ilintili olarak bu duygularının yönlendirilmesine yardımcı olmaktadır.

Saygı, yardımlaşma, adalet ve paylaşma gibi duygular da birçok kimsenin çocukluk yıllarında öğrendiği şekli ile ilerleyen yıllarda devam eder. Aile ocağı bu yönüyle vazgeçilmez tabi-i bir kaynaktır. Toplumun huzurunu bozan anormal ve zararlı tiplerin çoğunluğunun küçükken düzenli bir aile içinde büyümedikleri düşünülürse, ailenin duygusal eğitime eğilmesinin gerekliliği de ortaya çıkar. Yetiştirme yurtlarında kalan kimsesiz çocukların şikayetlerinin başında sevgisizlik probleminin bulunması da aynı gerçeğin bir uzantısıdır.

Şahsiyetin Şekillenmesi

Bilindiği gibi çocuğun biyolojik doğumdan itibaren sosyal ve kültürel gelişmesi başlar. Bu, çocuğun mensup olduğu topluma kabul edilme sürecidir. Buna çocuk açısından bakılınca onun ömür boyu çevresine uyması faaliyeti demek mümkündür. Şu halde o, gelişimini sürdürürken içinde bulunduğu toplumun diline, ahlâkına, kültürüne, dinine, sanatına, alışkanlıklarına, davranış şekillerine, gelenek ve göreneklerine, bunlara uygun duygu, düşünce ve inançlarına, kısacası toplumsal norm ve değerlerine uymaya doğru yönlendirilmiştir. Her toplum bunları eğitim ve öğretim, taklit ve telkinlerle fertlerine aktarır ve onlardan uymasını bekler. Böylece toplum içinde söz konusu norm ve değerlerle çizilen ortak şahsiyetin özellikleri çocuğa da aktarılmak suretiyle onun şahsiyetinin oluşmasına, tutum ve davranışlarının şekillenmesine yardımcı olunmaktadır.

Çocuğun şahsiyetinin şekillenme sürecinde ona en Önemli etkilerin aile üyelerinden geldiği bilinmektedir. Bu sebeple başta anne olmak üzere ailenin bütün fertleri, çocuğun gelişimi ve eğitimine önemli katkılar sağlar.

Anne, çocukla biyolojik ve psikolojik olarak derin bir ilişki içindedir. Çocuk, sevgi, şefkat, yardımlaşma ve güven gibi temel ahlâkî Özellikleri ana sebeptir. Bundan başka anadilin öğretimi, görgü kuralları, özellikle ev hayatındaki muaşeretin ve davranış Terbiyesinin ilk öğreticisi annedir. Dolayısıyla çocuğun kişilik özelliklerinin oluşumunda anne daha etkilidir diyebiliriz. Çocuk cesareti, güçlüklere karşı mukavemeti ise babadan alır. Yani baba, çocuğu daha çok ev dışı hayata hazırlamada etkilidir. Bu arada babanın etkisinin Özellikle okul döneminde olduğu ileri sürülmektedir.

Eğitim Basit Bir Ders Verme İşi Değildir!.

Eğitim, bir milletin kendisini meydana getiren fertlerin kendi öz benliğini geliştirme sürecidir. Eğitim, yeni yetişen nesillerin hayatın bütün alanlarında eğitilmeleri ve varoluş amaçlarının ve görevlerinin gözler önüne serilmesi ile mümkündür. Bir milletin eğitim aracılığı ile kültürünü ve manevi mirasını gelecek nesillere aktarır. Onları hayat idealleri için coşkulandırır.

Eğitim, yeni yetişen çocukların, hem kendilerine hem topluma yararlı bir şekilde gelişmelerine sağlamak için, toplumun sarf ettiği planlı ve bilinçli bir gayrettir. Modern anlayışa göre ise eğitim, bireyin bedensel, duygusal, toplum için, en uygun şekilde geliştirilmesidir.

Bir milletin gelişip ilerlemesi, o millet fertlerinin fikri ve hissi sabada terbiye görmelerine bağlıdır. Fertlerinde düşünce ve iç aydınlığı gelişmemiş milletlerin gelişmesi de beklenemez. Milletlerin yükselmesinde, millet fertlerinin, gaye ve hedef birliğine varmış olması şarttır.

Müşterek bir terbiye görmemiş nesiller, aldıkları farklı kültüre göre, hep ayrı ayrı kamplara ayrılmış ve birbirlerini düşman görmüşlerdir. Kendi içinde böyle didik didik olmuş bir toplumdan ilerleme beklemek, imkansız olmasa bile, imkansız denecek kadar zordur. Her gelişme, önce bir tasavvur düşünce halinde belirir; daha sonra da el ele ve gönül gönüle kenetlenmiş fertlerin himmetiyle gerçekleştirilir.

Eğitimin Amacı

Her eğitim sistemi temelde bir dizi ideallerden, normlardan ve değer yargılarından oluşur. Belli bir dünya görüşüne kültüre dayanır. Bu alanda taklit intihardır.

Şair İkbal derki:

“Sen başkalarından öğrendin ve onların bilgisini aldın

Başkasına özenle yüzünü kızıla boyadın

Taklit ederek onlarda şan şöhret arıyorsun..."

Eğitimde önemli olan ileriye yönelik olmaktır. Yeni yetişen genç ve dinamik nesil dünyamızın içinde bulunduğu durumu göz önüne alarak büyük ideallerin insanları olmaya talip olmalarını sağlamaktır.

Eğitim, fertlerin sosyalleşmesine yardımcı olarak, sosyal ilişkilerin gelişmesine de katkıda bulunur ve bu şekilde de toplumun sosyal bakımdan kalkınmasında çok önemli rol üstlenir.

Toplumda kurulan eğitim sistemi de, bir üretim faktörü olan emeğin niteliğini ve kalitesini geliştirerek onun üretimde daha verimli hale gelmesini sağlamaktadır. Ayrıca değişik mesleklerde, farklı vasıf ve kabiliyette insan yetiştirerek, ekonomik kalkınma için gerekli olan insan gücü problemini çözmeyi hedeflemiştir.

Eğitim sistemi [örgün+yaygın] içerisinde eğitimin esas amaçlarından birisi de topluma ait yaşayan kültürün genç ve yeni nesillere aktarılmasıdır. Bu şekilde eğitim, kültür taşıyıcılığı görevini gerçekleştirerek toplumun devamlığını sağlamaktır.

Eğitim, ailede, okulda ve yaşanan sosyal çevrede bütün hayat boyunca sürmekte ve edinilen tüm tecrübeleri kapsamaktadır. İdeal olan ailede, okulda ve sosyal çevredeki eğitimin birbiriyle tutarlı olması ve birbirini tamamlamasıdır.

Çocuk, dünyaya sadece kendi İstekleri açısından bakan bir canlıdır. Bu sebeple eğitimin amaçlarından birisi de çocuğun dünyaya, insanlara ve olaylara sadece kendi istekleri açısından değil de, bir çok açıdan ve boyuttan bakabilme yeteneğini geliştirebilmektir.

Bir milletin hayatı eğitime bağlıdır. Bir Çin atasözü bunu şöyle dile getirir: "Bir yılı planlıyorsanız pirinç yetiştirin, yirmi yılı planlıyorsanız ağaç yetiştirin, yüzyılları planlıyorsanız insan yetiştirin."