“Tatlı dil, her kapıyı açan sihirli bir anahtardır”

Montaigne

Daha İyi Bir Hayat İçin

Dünyada yaşayan herkes mutlu olmak istemekte, ancak birçok kişi bunu başaramamaktadır. Çünkü mutluluk esas olarak bir tavır meselesidir. Peşinden koşulanlar insanlara mutluluğu getirmemekte, mutluluğun kendisi bir çaba gerektirmektedir. Kanımca, insan yaşadığı hayattan hoşnut değilse, mutlu değilse yanlış yöne bakıyor demektir.

Mutlu olmak için insan dışına değil, öncelikle içine bakmalıdır. İnsanların büyük bir bölümü mutluluğu dış şartlardan beklerler. Dış şartlar şüphesiz mutluluğu bir ölçüde etkilemekte, ancak mutluluk bütünüyle dışa bağlı şartlar üzerine kurulmamaktadır.

"Gerçekten mutlu olmak istiyor muyum?" Garip, ama insan öncelikle bu soruyu kendisine dürüst olarak sormalıdır. Mutlu olmak isteyenin, önce kendisi ile dost olması gerekir. Daha doğrusu kendisi ile dost olmayı becermesi gerekir. Bunun için de kendisiyle barışık olmalıdır.

Kendisi ile barışık olmaya karar veren kişi, kendine sıkıntı vermekten, eziyet etmekten kaçınmalıdır. Çünkü artık açık seçik bilinmektedir ki, iyi ve olumlu düşünceler beden kimyasını belirli bir yönde, kötü ve olumsuz düşünceler de bir başka yönde etkilemektedir.

İnsan attığı olumlu adımların bilincinde olmalıdır... Bunun için kendinize gurur veren işlerin üzerinde durun, bunları kendi kendinize vurgulayın ve kendinizi ödüllendirin. Kısaca başarınızın tadını çıkartın.

İnsanın kendisine sorması gereken temel soru şu olmalıdır: "Sebep yaptığım işi, yaşadığım hayatı sevmiyorum?" Bu soru daha doğru bir biçimde şöyle de sorulabilir; "Sebep seveceğim işi yapmıyorum, seveceğim hayatı yaşamıyorum?" Hiç şüphesiz bunlar söylenmesi kolay, yapılması zor işlerdir, öncelikle kişinin kendisini ve sınırlarını doğru olarak tanıması ve bunlara uygun idealler benimsemesi gerekmektedir. Daha sonra da değişecek olan şartlara gösterilebilecek uyum önemli bir adımdır.

Hayat, büyük olayları beklerken arada geçen zaman değildir. Hayat bir bütündür. Amacınız her ne ise hayatla bütünleşmelisiniz ve yaşamaktan zevk almalısınız.

Mutluluk yaşanılandan zevk almadır, bir yere ulaşmak değil. "O yere" ulaşmanın bedelini her zaman düşünmek gerekir. Eğer o yere ulaşma süreci size zevk veriyorsa, amacınız hayatla bütünleşiyor demektir. Aksi takdirde insan yıllarını bir noktaya ulaşmak için harcar ve çok kere de o noktaya vardığında yaşama sevincini kaybetmiş olur. Bu sebeple hayatı, yaşamayı ertelememek gerekir.

Unutmayın, hayat büyük olayları beklerken arada geçen zaman değildir, insan işini yaparken hayatı severse, sevdiği hayatı yaşarken de işini zevkle ve sevinçle yapacaktır.

Yaygın Anne ve Baba Tutumları

Aile bir ilişkiler sistemidir. Soyut anlamda kişiler arası ilişkileri içeren belli kuralları olan bir düzendir. Her birey kendi benlik tanımlaması içinde ailenin tüm düzenini yansıtır; koşullar olanak verildiğinde, kendi bildiği türden bir aile ortamı oluşturmaya girişir. Aileyi toplumun en küçük birimi ve insanların kişiliklerinin geliştiği yerdir.

Hepimiz ailemizle var olur büyür ve yine küçük aileler oluşturarak yaşamımızı sürdürürüz. Kişilik gelişimi ile ilgili psikoloji teorilerinin birçoğu aile kavramına, ailedeki etkileşime, iletişime önem vererek kuramlarını açıklarlar.

Toplumları ayakta tutan; ruh sağlığı gelişmiş, özgüveni yüksek, yaşama karşı sevgi dolu, üretken, sorumluluklarını bilen, uyum sağlama yeteneği gelişmiş, demokratik tutum içinde olan, kendine ve başkalarına saygı duyan bireylerdir. Bu bireylerin yetiştiği temel birim ise ailelerdir.

Dünyayı anlamak için aileyi anlamak gerekir. Yakınlık, özerklik, özgünlük, güven, güç ve iletişim gibi temel beceriler ailede temeli atılan kavramlardır.

Ailede yukarıda sıralanan olumlu değerlerin, yani bireyin özerkliğinin, özgünlüğünün, özgüveninin, iletişim becerilerinin ve güçlü kişiliğinin oluşturulabilmesi için de bazı temel ilkelerin yaşatılması gerekir.

(devam edecek...)