Evet durum tam da böyle! Tüm dünya, insanlık ciddi bir sınavdan geçiyor. 2020 başladı başlayalı sınanıyoruz, hem de ne sınanma… Depremler, seller, uçak faciaları, içimizi yakan şehit haberleri, kasırgalar, virüsler daha yılın ilk çeyreğini tamamlamadan peş peşe geliverdiler. Peki neden? Neden kapana kısılmış gibi çözümsüz ve çaresiz hissediyoruz?
Dünyanın birçok yerinde delicesine yoğun bir trafikle akan hayat adeta durdu. Şehirler, yollar, iş yerleri, okullar, alışveriş merkezleri bomboş. Filmlerde izlediğimiz hayalet şehirler gibiler. O bir türlü verilemeyen esler birikti birikti ve şimdi kocaman bir ES oldu. İnsanlar zamanı durdurmanın, ölümsüzlüğün ve yaşlanmayı geciktirmenin peşindeyken kendi duvarlarına tosladılar, zaman durdu işte! Şimdi gündem hayatta kalma! Bağışıklık sistemini güçlendirme diyetlerin önüne geçmiş durumda. İnsanlar kıyafet, çanta, ayakkabı alışverişlerini unuttular, gıda, ilaç, temel malzeme stoklama derdine düştüler. Sosyal ortamlara girmekten, markete gitmekten, okulda ders vermekten, işe gitmekten ürker oldular. Bazı ülkeler ya da eyaletler bahar tatilini öne çekip okulları 15 gün ila 1 ay arasında kapatma kararı aldılar. Şirketler salgının önümüzdeki günlerde artacağını öngörüp 3 hafta ofise gelmeyin, evden çalışın açıklaması yaptılar. İş seyahatleri iptal oldu. Okullardaki eğitimin online sisteme geçmesi ve mevcut peronelin buna hazırlıklı olması için çalışmalar başlatıldı. Şüpheli görülen hastalar karantina altına alınıyor. Kısacası psikolojik ve biyolojik bir savaşın içine girdi tüm dünya. O yüzden her zamankinden daha güçlü olmaya çok ihtiyacımız var. Her inançtan, her felsefeden, her milletten, her ırktan insanın dünyanın yarını için dua etmesine, enerji ve şifa çalışması yapmasına, meditasyon yapmasına çok ihtiyacı var evrenin.
O kadar sanaldık ki sanallığa mahkum olduk! Lütfen biraz daha gerçek olalım, -mış gibi davranmayalım, neysek o olalım, hayallerimiz olsun gelecekle ilgili, heyecanla yaşayalım, sadece bulunduğumuz anın içinde erimeyelim, yarınımızı, evlatlarımızın geleceğini de düşünelim. Yeni buluşlar, yeni icatlar için heyecan duyalım, araştıralım, inceleyelim. O kadar güzel gelenek ve göreneklerimiz var ki mesela, bunları da göz ardı etmeyelim. Geçmiş-bugün-gelecek köprüsünü kuralım. Zor günlerden geçiyoruz evet, hepimiz farkındayız bunun, ama işte sadece farkında olmak yetmiyor. Harekete geçmek, aksiyon almak da lazım! Dünyadaki gelişmelere daha duyarlı, doğaya daha saygılı olmamız, ben yerine biz diyebilmemiz lazım!
Biz Türk millet olarak asırlar boyunca hür yaşamış, bu uğurda savaşlar vermiş, dizleri üzerinde yaşamaktansa ayakları üzerinde ölümü seçmiş kahramanlarla dolu bir neslin soyundan geliyoruz. Pratik zekamız, örf ve adetlerimiz bu devirde de hala şahane. Örneğin eve gelen misafiri kolonya ikramıyla en zarif şekilde dezenfekte etme yöntemi geliştirilmiş, müthiş icat, 80 derece kolonyanın virüsleri yok etme özelliği geçerli hala. Tuzlu suyla gargara mikropların boğazımıza yerleşmesine engel. Bol sıvı tüketmek de öyle. Hepimize ulusça ve dünyaca barış, sağlık, huzur ve umut dolu günler diliyorum. Sağlıcakla ve afiyetle…