Öğretmenler Günü yaklaşıyor. Diğer tüm özel günler gibi, sadece lafta kutlanmış ama yapılması gereken asıl meselelere sıra gelince boş vermişliklere kurban verilmiş nice günler gibi yaklaşıyor bir Öğretmenler Günü daha… Bu kutsal görevi, hakkaniyetiyle yapan her öğretmen özverilidir bir ana gibi. Yılların zaten çok ağır olan yükünün üzerine, bir de attıkları fazladan sorumlulukların altında ezilirken bile, bir dik duruşun resminden asla taviz vermeyen fedakar bir baba gibi…Vefayı, vefakarlık örnekleriyle somutlaştırıp, yüreğinde kötülüğü asla barındırmayan hayırlı bir evlat gibi. Kolayda, zorda, genişte, darda ama hep yanında sırtını dayayabileceğin sağlam bir dost gibi.. Çocuğu şekillendirmek hayatı, geleceği şekillendirmektir. Ailede başlayan bu görevin en ağır yükünü, okullarda taşır öğretmenlerimiz. Onların ağır yüküne el atmak ise ya unutulur, ya da görmemezlikten gelinir. Geçim derdinin en can alıcı örneklerini hayatın içerisinde resmederken, objektiflerimiz mutluluktan çok hüzüne göz kırpar. Hayat şartlarının zorladığı bir eğitimcimizi yeterince doyuramayan bir memlekette sadece onlar düşünmek zorundadır düşünülmeseler bile.. Yap boz tahtasına dönen müfredatların azizliği içerisinde şaşkına dönseler de ayak uydurmak zorundadırlar. Koskoca memleketin uçsuz bucaksız coğrafyasında savruldukları her yere taşıdıkları meşalelerle aydınlığı götüren eğitimin gönüllü neferleridir onlar.Kimi zaman Reşat Nuri Güntekin’in “Çalıkuşu” romanında ki gibi daldan dala atlarken, hayatlarından çok şeyin gittiğini görseler de eğitim her yerde öncelikli ve de sevgi kadar kutsal görülür onlar için. Kimi zaman da Halide Edip Adıvar’ın “Vurun Kahpeye”romanında olduğu gibi vatan kadar kutsal olur. Evet yaklaşıyor bir Öğretmenler Günü daha. Cefayı çeken ama hep vefayı hatırlatan hayatın en özel yüzüdür onlar. Bu hafta bu özel gün için hazırladığım bu yazı da ilham kaynağım; Tekirdağ’dan savrularak memleketimize gelmiş bir Çalıkuşu’dur. Kendi gibi eğitimin gönüllü bir neferiyle evlenerek buraya yerleşmiş ve burada verdiği eğitimle de adından çok söz ettirmiş bu güzel insanın yaptığı özverili çalışmalar bu kutsal mesleğin doğru ellerde nasıl mükemmel şekillendiğinin en güzel kanıtı. Evet, o bir Çalıkuşu. Ve bu Çalıkuşu’nun bir veliler toplantısında dökmüş olduğu gözyaşları fark ettirdi ki eğitimi gerçekten görevi bilerek hareket eden her insan eğitim kadar kutsaldır. 1,5 yaşında ki çocuğunu bakıcıya bırakıp, hiçbir maddiyat talep etmeden hemen her gün iki saat daha fazla ders veren ve en iyisini yapabilmek adına “Lütfen veliler, çocuklarınıza daha fazla ilgi” diyerek çırpınışlarını her fırsatta dile getiren Çalıkuşu’nu, en yakınlarından birini kaybettiği gün bile gözyaşlarını silerek sınıfına girdiği için gönülden kutluyorum. İşte bu kadar kutsal bir mesleği bu kadar kutsal bir görev aşkıyla yerine getiren Burcu ÖZCAN’ın nezdinde, tüm öğretmenlerimizin bu özel gününü kutluyor ve yarınlarda onları hep gülümsetecek güzelliklerle düşünülmelerini diliyorum.