Çocuklar,anne sıcaklığında,sevgi kucağında büyümeleri gerekirken bir yabancının bakımı ile büyüyorlar.

Kimi ebeveynler yabancı uyruklu bakıcım var rahatlığında kimileri ise çalışan anne zorunluluğun da.

 

Çocuk bir yabancı ile ne  kadar sağlıklı büyüyebilir;o da düşünülmesi gereken ciddi bir durum.

 

Çocukluk dönemi kadar yaşlılık dönemi de bir o kadar savunmasız ve masum evre…

 

‘’Yaşlılar çocuk gibi’’denilen bu süreçte yine bir yabancı bakımına mecbur kalınıyor.

 

Yaşlı anne ve babanın evlatlarının yetişemediği durumlarda yatılı yardımcı,destekçi alınıyor.

 

Çocuklara ve çocuk gibi yaşlılara destek hizmeti için yabancı bakıcı ile anlaşma yapılırken,aşırı şefkat,vicdan güvenini yarım Türkçeleriyle gayet iyi veriyorlar.

 

İşe başlar başlamaz ilk on gün yaşlı veya çocuğun kalbi fethediliyor sonra ülkemize öncelikli gelme nedenleri su üstüne çıkmaya başlıyor.

 

Sanki;

 

Ülkemizde işsiz,yoksul bakıcı yokmuş gibi yabancı bakıcılar olmazsa olmazlar.

 

Sanki;

 

Türk insanı öz şefkatsiz.

 

Çocuk ve yaşlı anlayışına sahip değilmiş gibi yabancılar sürüyle ülkemize transfer oluyorlar.

 

Türk ailelerde;üstün eğitime sahip olmayan her türlü hasta bakım eğitiminden geçmemiş ama büyülü yalanlarıyla bu bakıcıları daha insancıl ,daha sevgi dolu kabul ediyorlar.

 

Ülkelerindeki ekonomi sorunlarından ya da yönetim baskısından kaçıp kilometrelerce uzak Türkiye’ye geliyorlar.

 Özbekistan,Gürcistan,Türkmenistan,İran,Filipin,Kırgistan,Kazakistan dan,ilk önce bir aylık vize rahatlığıyla gelip aylarca,yıllarca Ülkemizde kalmaktalar.

 

Emniyet ve Göç kurumlarının gözden kaçan denetiminde rahatlıkla çalışıp,aylık ücretlerindeki Türk Lirasını da beğenmeyip dolar kuruna çevirip birikim yapıyorlar yada ülkelerine dolar olarak aktarıyorlar.

 

Bazıları içtenlikle çalışsa da çoğunun amacı farklı.

 

Yerleştikleri aileye yeni birey olma çabaları menfaatlerinde.

 

Bir kaç hafta sonra saklanılan karakterleri çıkmaya başlayınca evin maddi bölümlerini çoktan keşfetmiş oluyorlar.

 

Çocuk ve yaşlı yakınları,ilgili aile bireyi ise hemen fark edip işten çıkarıyorlar.

 

İşlerinden kısa sürede kovulsalar da onlar için sıkıntı olmuyor.Çünkü;zor durumda ihtiyaç sahibi bir başka yaşlı yada çocuğun evinde çalışmaya başlıyorlar.

 

Türkiye’ye gelmeden onlara hizmet veren yardımcı Türk danışman kurumlarla irtibat halindeler.

 

Ne yazık ki;Türk danışmanlık hizmeti veren resmi ve gayri resmi yabancı danışmanlıkları da hayırlı para kazandıklarının mutluluğundalar.

 

İşsizlik hat safhada iken kaçak veya geçici vize ile sorgulanmadan,herhangi bir eğitime alınmadan rahatça iş buluyorlar.

 

Nice üniversite mezunu asgari ücretle çalışırken yabancı bakıcılar asgarinin çok üzerinde konforlu hayatı yaşıyorlar.

 

Çoğu bakıcılık yaparken kalpten sevgiyle yapmıyor.Sevgilerini hedeflerindeki zengin Türk erkeği ile tanışma,sevgili olma bazıları da evliliği yaşama planlarını gerçekleştirebilme peşindeler.

 

Son zamanlarda çoğu evliliğin yıkılmasına sebep olmaktan da son derece memnunlar.

 

Yabancı bakıcıların kimisi ahlaksızlık/soygunculuk yaparken Türk ailelerinde başını yakıyorlar.

 

Evde izinsiz işçi çalıştırmaktan 7 ila 8 bin cezai işleme maruz kalınıyor.Hırsızlık yaptığını öğrenen aileler emniyete şikayet etmekten bu yüzden kaçınıyorlar.

 

Anlayacağınız;

 

‘’Kaş yapalım derken göz çıkarıyoruz!’’

 

Yabancı uyruklu insanların ellerini kollarını sallayarak gelmelerini denetleyen resmi kurumların daha detaycı olmaları gerekmiyor mu?

 

Türk geleneği terbiyesi ile yetiştirilmesi gereken çocuklarımızı neden yabancı birine teslim ediyoruz?

 

Türk kadın bakıcıları neden kendi ulusunun yaşlısına/çocuğuna bakmaktan aciz?

 

Neden huzurumuzu,sağlımızı,aile düzenimizi bozmaya çalışan yabancı bakıcılara can tanelerimizi emanet ediyoruz?

 

Niçin yabancı bakıcı vazgeçilmezimiz olup onlara fazlasıyla fırsat tanıyoruz?

İlgili kurumların,yaşlı ve çocuk bakımı için  gerekli önlemleri alıp ailelerin böylesine önemli bir konuyu detaylıca  kuralları ile uygulamaları acilen gerekmektedir.

 

Yoksa;canlarımızın canlarını daha derinden yakacağız haberimiz ola!