İçine doğduğumuz hayatı sevmek için bir ömür boyu “neden” arar dururuz, çoğu zaman. Oysaki sebep arayışına girmemiz doğuştan sahip olduğumuz bir tutkunun zaman içinde yitirilmesinden doğan bir neticedir.

Mışıl mışıl uyumak herkes için eşit olarak bahşedilmiş tek şeyken gülebilmek, güldürebilmek, sevmek, hayatımıza anlam katan sevdiklerimizin olması, her gecenin sabahında güne nefes alarak başladığımızı görmek, çiçekler, böcekler, can dostları canlılar, havadaki bulut, yere düşen yağmur damlaları, gökkuşağı, denizin uçsuz bucaksız maviliği, güneşin sıcak kucaklayışı gibi bir sürü neden vardır hayatı sevmemiz için ama sevmemek için doğmuş bir o kadar da insan vardır. Bu insanlar sevmek ve çabalamak için bir neden bulamadığı gibi anne-babası ve kendisinden hariç samimi kişilerin olmadığını, dolayısıyla hak ettiği güzellikleri bulamayacağını düşünüp her şeyden vazgeçerler.

Oysaki hayatın bizden aldıklarının verdiklerinden çok olması olağan bir durumdur. Yaşadığımız onca şeyden mutlu değilsek, dertler tükenmek bilmiyorsa, sevdiğimiz şeyler bir bir elimizden kayıp gidiyor keyif aldığımız şeyler artık bize yeterli gelmiyorsa, ülkemizde ve dünyada her gün ölümler çoğalıyor ve ertesi gün unutuluyorsa işte bütün bunlardır hayatı sevmemek…Veya doğuştan fakir olan insanların yaşamak olduğu tek gerçektir. Onlar bile açlıklarını bastıracak yaşam nedenleri buluyorken, biz utanmayıp bize bahşedilen hayata burun kıvırıyoruz. Bu sanki biraz şımarıklığa giriyor, siz ne dersiniz?

Hayatımızı yaşanabilir kılmak aslında tamamen bizim elimizdedir. Olumsuz düşüncelerin beyninizi kemirmesine izin vermeyin. Hayatı sevmek için var olan birçok neden düştüğümüz tuzaklarla yok oluyor ve biz kaybettiğimizi sanıp hayatı sevmenin zorluğuna inanıyoruz. Böylece birçoğumuza yaşamdan nefret etmek daha kolay geliyor. Eğer yaşam enerjimizi artırmak için doğru adımlarla yol alırsak her şeyin daha güzel olacağının farkına varabiliriz, diye düşünüyorum. Bunun için öncelikle kendimize bakmalı, kendimizle barışık olmalı ve negatif enerjilerden kurtulmalıyız. Sevdiklerimize sarılmalıyız, onlarla vakit geçirdiğimizde ruhumuza doğan mutluluğu hissedeceğimizden eminim. Yaşadığımız güzel anıları hatırladığımızda ise hayatın güzelliklerine doğru bir adım atmış oluruz. Maneviyatın bize kazandırdıkları hayatı sevmenin en asil yoludur. Sevgi ve saygı kazanmak gibi… Kaybettiklerimiz yüzünden hayatta karşılaştığımız zorluklar sayesinde her zamankinden daha güçlü hale geldiğimizi de unutmayalım. Eğer zorluklarla mücadele etmeseydik, şimdi olduğumuz kişi olamazdık. Geleceğe bakmak zor günlerde bizi ayağa kaldıracak güzel bir nedendir. Umudun olduğu her yerde hayallerimiz hep daha yakındır bize. Tüm hayatımızı gözden geçirmeli, dünyayı değiştirmeden önce kendimizi değiştirmeliyiz. Hayatı seviyorsak, tüm dünyayı değiştirmek zaten yine bizim elimizdedir.

Hayatı sevmenin bu saydıklarımdan daha çok nedeni var aslında. Fakat nedense hep bir şeyleri zorlaştırıyor, karmaşık hale getiriyoruz. Kendimizi adeta mutsuzluk çemberinin içine hapsedip sevdiklerimizi de kendimizle birlikte sürüklemekten çekinmiyoruz. Oysaki hayatı sevdiğimizde, enerjimizin pozitife doğru yöneldiğini ve farklılaştığımızı göreceğiz. Olumsuz düşüncelerden sıyrıldığımızda da depresif duygularımız kendiliğinden yok olacaktır.

Beceriksiz insanlardan olmayın! Yaş hep ileri doğru gider, yaşam beceriksizi insanlar ise hep yapayalnız kalır. Siz onlardan olmayın, sevgiyle kalın.