Bütün hayatımızı onu arayarak geçiririz neredeyse. Sevgi, şu kısacık ömürde bizim sıcaklığına en çok ihtiyaç duyduğumuz manevi hissiyattır. Onun gücüyle ayakta kalır, yine onun gücüyle hayatla savaşırız. 

Ne, “Sevgililer günü” gibi tek bir güne sığar, ne de kocaman bir pırlantaya değişilir. Çünkü sevgini vermek, öyle ağdalı sakızlı süslü sözlerle veya maddi değeri yüksek hediyelerle ölçülmez. Tam aksine basit ama içten gelen ifadelerle hissettirilir. Örneğin; onun yorgun olduğunu anlayıp, ona kahve yapmak ya da dertli olduğunu görüp derdini paylaşmak, onu canı gönülden dinlemek, yargılayıp tenkit etmeden olduğu gibi kabul etmek, yüreğinin içine işleyecek tatlı bir bakışla gözlerine bakmak, yaptığı yemeği veya pastayı böreği beğenmeseniz bile “Çok güzel olmuş ellerine sağlık” demektir… Anlamaktır sevgi, yüreğinin ta derinlerinde hissetmek… Ama sadece insanları değil, yemyeşil doğanın koynunda açan çiçeği, rengârenk kanatlarıyla havada uçan kelebeği, gökyüzünün maviliğinde süzülen kuşları, soğukta üşüyüp çekildiği kuytuda tarafımızdan yemek verilmesini bekleyen ilgiye muhtaç sokak hayvanlarını, sonbaharın sararan yaprağını, gülün cezbeden kokusunu, pamuk şekerin çocukluğumuzu hatırlatan pembesini, nefes alan almayan her varlığı karşılıksız ve içten… Sevgi yaşam sanatıdır. Hiçbir şey insanı sevgiden daha güzel yaşatıp, insanı daha özel kılamaz ve sandığımızın aksine aslında çok basittir sevmek. 

Eğer hayatımızda her şey tamam bir tek sevgi eksikse, ömür boyu ona hep özlem duyar hayatı hep eksik yaşarız. Sevmeye ve sevilmeye öncelik veren insanların hayatları hep daha güzel hep daha özeldir. Sevmek, sevdiğinize seni seviyorum demek için geç kalmayın. Özellikle geçirmekte olduğumuz şu zor zamanlarda onlara daha sıkı sarılın ki, keşke demeyin. Unutmayın dolu dolu yaşamanın yolu sadece sevgiden geçer.