Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu partisinin Genel Kurulunda “Dış mihrak öyle bir hayalet ki, tanımlanamıyor” dedikten hemen sonra Amerika Başkan Adayı Joe Biden’ın Türkiye ile ilgili söylediği sözlerin açığa çıkması önemli bir tesadüftü. Zira bir mihrak ancak bu kadar açığa düşebilir, kendini böyle ifşa edebilirdi. Bir dönem Danışmanlık ve Dışişleri Bakanlığı hatta Başbakanlık yaptığı partisine karşı muhalefet bayrağı açan Davutoğlu iktidar partisini eleştirirken bakın neler söylemişti:

“Türk Lirasında yeniden yaşanan sert düşüş sonrasında iktidarın tavrı yine değişmedi. Şaşırmadık; yine aynı komplocu açıklamalar yapıldı. Yine bilindik ezberlerini tekrarladılar. Dış mihrak, yabancı güçler, gizli odaklar, manipülasyon dediler. Soruyoruz; kim bunlar, nasıl saldırıyorlar ekonomimize, nereden saldırıyorlar? Cevap yok elbette. Dış mihrak öyle bir hayalet ki tanımlanamıyor.”

Anlaşılan, eski Başbakan “Türkiye’yi hedef alan dış güçlerin olduğuna” inanmıyor ve bunu da açık açık söylemekte bir beis görmüyordu. Fakat peşi sıra, bir dönem Amerika yönetiminin iki numaralı ismi olan ve yaklaşan seçimlerde de Demokratlar tarafından Başkan Adayı gösterilen Joe Biden’ın “Türkiye’de iktidarı nasıl düşüreceklerine dair” hayret uyandıran ifadeleri yayınlanınca, o mihraklardan biri gün yüzüne çıkmış oldu. Bakın, Biden şayet Amerika Başkanı olursa Türkiye ile ilgili planları neymiş;

"Bence yapmamız gereken Erdoğan'a karşı farklı bir yaklaşım izlemek. Muhalefetin liderlerini desteklediğimizi açık şekilde belirtmeliyiz. Açıkça, pozisyonumuzun parlamentoda da yer edinmek isteyen Kürt nüfusun entegrasyonunu sağlamak olduğunu söylemeliyiz. Yaptıklarının bedelini ödetmeliyiz. Bazı silahları ona satıp satmayacağımızla ilgili bir bedel ödemeli. Özellikle de üzerinde F-15 uçurarak çözmeye çalıştıkları bir hava savunma sistemleri olduğunu düşündüğümüzde, bunlar hakkında çok endişeliyim. Ama hâlâ geçmişte yaptığım gibi, muhalefetle doğrudan iletişimde olup, hâlâ var olan unsurlarını destekleyip onları Erdoğan'ı mağlup etmeleri için cesaretlendirebiliriz. Darbe ile değil, seçimle. Erdoğan ve partisi İstanbul'da dağıldı, peki biz ne yapıyoruz? Oturup teslim mi olacağız? Yapacağım son şey ona Kürtler konusunda boyun eğmek olurdu. Bölgedeki müttefiklerimizle bir araya gelerek Erdoğan’ın bölgedeki faaliyetlerini tecrit etmek bizim için çok çaba gerektiren bir iş. Özellikle de Doğu Akdeniz'deki petrol faaliyetleri gibi uğraşması çok uzun süren birçok diğer konu. Ama cevabım şu; evet endişeliyim.”

Fark ettiniz mi, “Geçmişte yaptığım gibi, muhalefetle doğrudan iletişimde olacağım” diyor. Yani dün yapmış; yarın başkan olduğunda yine yapacakmış!

Davutoğlu’nun o konuşmasını partisinden bir yönetici kendi sayfasında yayınlamış, biz de orada izlemiştik. Biden’ın ‘Türkiye’de muhalefet partilerini Erdoğan’a karşı destekleyeceklerini’ açıkça ifade ettiği skandal sözlerinin yayınlanmasından sonra baktık; Gelecek Partili o yönetici Genel Başkanının videosunu yayından kaldırmış. Ters köşe olmak tam da bu olsa gerek!

Malum; yakın bir tarihte de Amerika Başkanı Donald Trump’da “Türkiye’yi, ekonomisini hedef alarak yola getireceğim” diye açık bir tehditte bulunmuştu. Bunlar ‘Türkiye’yi güçsüz düşürmek isteyen birer dış mihrak örneği’ değil de nedir?

Dün Hakimiyet Gazetesi’nde Ahmet Özer köşesine Davutoğlu’nun devlet yönetiminde bulunduğu yıllarda Konya’daki bir toplantıda “Birileri Türkiye üzerinde oyun oynayan dış mihrakların piyonu olarak bu ülkeyi karıştırmak istiyor” dediğini yazdı. Sahi, dün o mihrakların varlığına inanan Davutoğlu bugün neden yok saymaya çalışıyor?

Biden’ın muhalefet partilerini töhmet altında bırakan/bırakacak sözlerine hükümet ve AK Parti yetkilileriyle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli lâyıkıyla cevap verirken muhalefet cenahından yükselen tepkinin kısık tonda kalması da dikkat çekiciydi!

Bu safhada insanın aklında bir soru beliriyor; CHP Genel Kurulunda Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Birlikte iktidar olacağız” dediği ‘dostları’ kimdi? 

**

YUNAN’IN NEFESİ YETMEYİNCE

FRANSA DEVREYE GİRDİ

Türkiye’nin Akdeniz’in öte yakasındaki ülkelerle kurduğu ilişkiler, Libya anlaşması ve başlattığı doğalgaz aramalarına Rum/Yunan ikilisinin tepkisi etkisiz kalınca ‘ağabey rolüyle’ Fransa devreye girdi. Libya anlaşmasını baltalamaya çalışan, Lübnan’ı Türkiye’ye bırakmak istemediğini açıkça söyleyen  Paris yönetimi Türkiye’nin Navteks ilan ettiği bölge civarına, kendi karasuları olmamasına rağmen gönderdiği savaş gemileriyle ‘sözde’ gözdağı vermeye çalışsa da kendi halkından bile tepki gördü. Uluslararası anlaşmaları ihlal ederek Güney Kıbrıs ile tatbikat kararı alan Fransa’nın Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerilimin artması için mücadele verdiğine dikkat çeken Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (IRIS) Başkan yardımcısı, Fransız jeopolitolog Didier Billion, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un adeta yerden yere vurdu.

“Fransa’nın Doğu Akdeniz'e iki adet savaş gemisi göndermesi yanlış bir karardır. Macron’un bir taraftan ‘’Barışçı diyalog yönetimi kullanıldı’’ derken diğer taraftan da bölgeye iki savaş gemisi göndermesi tümüyle bir çelişkidir” ifadelerini kullanan Billion, Macron'un Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı güç gösterisinde bulunmaya çalıştığını söyledi. “Macron Türkiye'ye geri adım attırmaya çalışıyor fakat bölgede emin adımlarla faaliyet gösteren Türk varlığına karşı durabileceklerinden emin değilim” diyen Fransız Billion, “Macron her olanağı kullanarak, Türkiye'ye geri adım attırmak istiyor ama bu politikalarla Erdoğan'a geri adım attırabileceklerini düşünmüyorum.” dedi. 

Yeri gelmişken soralım; Macron’da ‘dış mihraklar’ tanımlamasına uygun arsızlıklar yapmıyor mu?

**

KONYA’DA PANDEMİ PATLAMASI

Korona virüsün Konya’daki etkisi giderek yükselirken geçen hafta her kesimin yakından tanıdığı kültür ve spor adamlarının peş peşe vefat etmesi büyük tehlikeyi belirgin şekilde ortaya koydu.

Konya futbolunun efsane isimlerinden, Gençlerbirliği formasıyla unutulmaz gollere imza atan, Türki futbol tarihinin gol krallarından Teknik Direktör Naci Renklibay uzun süredir yoğun bakımda tedavi görüyordu. Kral Korona’nın öldürücü etkisine direnemedi ve geçen hafta vefat etti.

1970’li yılların Akıncılar Başkanı, eğitimci, hatip Nevzat Arabacı da Korona belirtileri sebebiyle bir süredir tedavi altında tutulduğu hastanede geçen hafta vefat etti. Arkasından Selçuklu Belediye Başkanı Ahmet Pekyatırmacı’nın amcası ve Abdurrahman Büyükkörükçü Hoca Efendi’nin kayınpederi, Konya’nın köklü esnaflarından Hüseyin Pekyatırmacı’da koronadan hayatını kaybetti.

Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden emekli Öğretim görevlisi Kamil Yaylalı ve Sarıyakup Camii emekli imamı, sivil toplum gönüllüsü Hüseyin Şimşek’in de Koronadan vefat etmeleriyle pandeminin şehirdeki etkisi iyiden iyiye hissedilir oldu.

Gazeteci arkadaşımız Emrullah Nergiz Pusula’daki köşesinde “Doktorlar veryansın ediyor” ifadesini kullandığı yazısında “Konya’da bir şeyler ters gidiyor. Yanlış gidiyor. Bu bir gerçek. Zira ilk 5’te olmanın suçunu sadece vatandaşa yüklemek acımasızlık olur. Kaldı ki Konya birçok şehre göre hem eğitim hem kültürel seviyesi olgunlaşmış bir şehir” dedikten sonra ‘Hastane yönetimleriyle İl Sağlık Müdürlüğü arasında bir kopukluk olduğuna’ dikkat çekerek bir dizi tespitlerde bulunmuş.

Pandemi sürecinin Konya’da başından itibaren bir takım yanlışlıklarla bugünlere geldiği/getirildiği inkâr edilemez. Birkaç satıra sığmayacağı için bu konuyu bir sonraki yazıya bırakalım.