Bugün Balkanlarda huzur ve sukün tam hâkim görünmüyor. Her an patlamaya hazır barut fıçısı gibi. Ekonomi zayıf ve halk yaşam savaşı veriyor. Balkanlarda Batılılar Müslüman nüfus oranını düşürmek ve asimile etmek için planlı bir şekilde çalışıyorlar. Türkiye'nin buralarla yakın temasa geçmesi ve özellikle buralarda okullar açması en doğru yol olacaktır. Aslında Balkanları gördükçe Türkiye'deki suni çatışma ve benzeri gündemlerin arkasında güçlü bir Türkiye'nin olmamasını isteyenlerin çalışmalarının yattığını düşünüyorum. Çünkü Balkanlar için Türkiye hala bir umut. Osmanlı'nın mirası her yerde canlı tutulmaya çalışılıyor. Ticari ilişkiler geliştirilmelidir. Balkanlar tarım için en verimli topraklardır. Ancak iyi bir şekilde işletilmemektedir. Bu alanda Türk müteşebbislere büyük görev düşüyor. -------------------- Bulgaristan Niş şehrinden geçerek Sırbistan'ın Gradin kapısına geldik. Bulgaristan'a Korotina kapısına girdik. Son durağımız olan Bulgaristan yeni Avrupa Birliği ülkesi olarak gayet sakin bir ülke görünümünde. Tarıma elverişli topraklarının çoğu nadasa bırakılmış. Her tarafta haç işaretleri göze çarpıyor. Sofya'nın ışıklarını uyumayan yolcular görebiliyorlar. Gecenin geç saatlerinde eski bir Türk şehri olan Hasköy'e bugünkü adıyla Haskova'ya varıyoruz. Kaplıcalarıyla meşhur ve şirin bir şehir. Türk sınırına yani Kapıkule'ye 70 kilometre uzaklıkta bir şehir. Hasköy'de Türklerle karşılaşıyoruz. Hasköy'in Çarşı Camisini ziyaret ettik. Türkiye'den bir hayırsever aslına uygun olarak restore ettirmiş. Camii görevlisi Abdullah Amca, Cuma günleri caminin yarısının dolduğunu söyledi. Müslüman olan Bulgar gençlerden de camiye gelenler olduğunu öğreniyoruz. Bulgaristan'da çok geniş tarım arazileri Komünizm döneminden bu yana işlenmemiş. Avrupa Birliğinin Bulgaristan'a daha çok yardım yapması gerektiğini anlıyoruz. Çünkü nüfus az ve insanların çoğu Batı Avrupa ülkelerine göç etmişler. Bu ülkenin tekrar canlandırılması zaman alabilir. Bulgaristan'ın nüfusu günden güne azalmakta yaşlı nüfus neredesye genç nüfüsu geçmiş. Türk kökenli nüfusun artışı Türkiye için büyük bir avantajdır. Balkanlarda Gelecek Tasavvuru İHH İnsani Yardım Vakfı'nın (İHH) 18-19 Ekim 2008 tarihlerinde gerçekleştirdiği "Balkanlarda Gelecek Tasavvuru" başlıklı sempozyumda, "Balkanlarda Kültür, Siyaset, Örgütlenme ve İşbirliği Alanları" müzakere edilmiştir. Sempozyum sonunda yayınlanan sonuç bildirisinde şu görüşlerin altı çizilmiştir: Balkan ülkelerindeki azınlıkların hak ve hürriyetleri meselesi gündeme getirilmeli, bu anlamda özel bir "Balkan Hukuk Platformu" oluşturulmalıdır. Balkan ülkelerinde imar edilen binlerce vakıf eseri Osmanlı yönetimi sonrasında planlı bir şekilde yok edilmiştir. Ayakta kalan pek azı da asli vazifeleri dışında kullanılmakta ya da ilgisizlik nedeniyle yok olmaktadır. Bu kıymetli eserlerin bölgedeki Müslüman topluluklara iadeleri, imar ve ihyaları sağlanmalı; her bir coğrafyayla ilgili hukuki süreçler başlatılmalıdır. Bu konuda Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kültür Bakanlığı ve İKÖ inisiyatif almalıdır. Çok yakın bir gelecekte Balkanlardaki vakıf eserlerinin ele alınacağı ilmi bir toplantı düzenlenmelidir. Balkanlarda özellikle son 130 senedir çoğu zaman açıktan devam edegelen baskıcı ve yok sayan uygulamalar sonucunda Müslüman toplumlar ait oldukları kültürel ve ahlaki değerleri yaşama hakkından yoksun bırakılmış ve kendi değerlerini gelecek nesillere aktaramamışlardır. Balkanlarda kimlik ve değerlerin inşasında, mevcut yanlı tarih aktarımı etkili olmaktadır. Oysa ki Balkan tarihinin Osmanlı tarihinden ayrı tutularak anlaşılması mümkün değildir. Balkan halkları arasında ortak bir dil ve aidiyet duygusu oluşturulmalıdır. Tarih yazımı yoluyla ortak tarihi hafızanın diriltilmesi ve yabancılaşmanın önüne geçilmesi elzemdir. Balkan Müslümanlarına hizmet verecek diyanet müesseselerinin geliştirilmesi açısından Türkiye Diyaneti'nin tecrübesinden yararlanılmalı, süreli toplantılar ve sürekli bir iletişimle iş birliği içerisine girilmelidir. Müslüman halkları temsil eden dini liderler belli bir liyakatte olmalıdır. Bu kişiler, Balkan Müslümanlarını temsil eden ehliyet sahibi dini kurumların müzakereleri ile belirlenmelidir. Bölgede ilahiyat fakülteleri ve İslam enstitüleri açılmalı, ortak araştırma müesseseleri kurulmalı, öğrenci değişim programları tesis edilmeli, gençleri buluşturabilecek uluslararası toplantılar düzenlenmelidir. Sonuç: Sekiz günlük gezinin ardından sonuç olarak şu tespitleri yapabilirim: 1-Bugün Balkanlarda huzur ve sukün tam hâkim görünmüyor. Her an patlamaya hazır barut fıçısı gibi. Ekonomi zayıf ve halk yaşam savaşı veriyor. Balkanlarda Batılılar Müslüman nüfus oranını düşürmek ve asimile etmek için planlı bir şekilde çalışıyorlar. Türkiye'nin buralarla yakın temasa geçmesi ve özellikle buralarda okullar açması en doğru yol olacaktır. Aslında Balkanları gördükçe Türkiye'deki suni çatışma ve benzeri gündemlerin arkasında güçlü bir Türkiye'nin olmamasını isteyenlerin çalışmalarının yattığını düşünüyorum. Çünkü Balkanlar için Türkiye hala bir umut. Osmanlı'nın mirası her yerde canlı tutulmaya çalışılıyor. 2-Ticari ilişkiler geliştirilmelidir. Balkanlar tarım için en verimli topraklardır. Ancak iyi bir şekilde işletilmemektedir. Bu alanda Türk müteşebbislere büyük görev düşüyor. 3-Türkiye'de başta Trakya Üniversitesi olmak üzere Balkan dillerine önem verilmeli ve bu alanda gerekli kalifiye eleman yetiştirilmelidir. 4-Balkanlar için Prof.Dr.Hilmi İbar gibi bölgenin tarihi, coğrafi ve staretjik yapısın bilen bilim insanlarıyla devletin ilgili birimleri temasa geçmeli ve bilinçi bir devlet politikası takip edilmelidir. 4-Balkanlar haç işaretini her yerde hatta yollara bile görmek mümkün. Ovalara, yollara ve dağlara varıncaya kadar haç işareti gösteren anıtlar dikmişler (Özellikle Makedonya'da Üsküp). Bunlar inşallah ileride bir din savaşına dönüşmez ve diğer mezhep ve dinleri tahrik etmez. Balkanlardan Türkiye'ye bakınca Türklerin gayri Müslimlere karşı gösterdiği müsamahanın ne kadar yüksek seviyede olduğunu gördüm. Bu da bize has bir özellik olsa gerek. Batılıların bizden örnek alması gerekir. 5-Türkiye bölgede aktif rol oynamalıdır. Türkiye'nin bu vazifesi, tarihi ve bölgesel bir görevdir. Bunun için akılcı politikalar takip edilmeli, yatırımlar yapılmalı ve dil ve eğitime özel önem verilmelidir. 6-Türkiye Balkanlarda kültürel değerlerini ve tarihi mirasını yataşmak için Osmanlı yapılarına sahip çıkmalı özel sektör vasıtasıyla buralara gereken önem verilerek tadilat yapılmalıdır. 7-Son söz Türk Milleti olarak yeniden silkelenerek kendimize gelmeli ve tarihi ve kültürel bağlarımız olan Balkanlar'a gereken önemi vermelisiyiz, hem devlet hem de özel sektör olarak. BİTTİ