Beşiktaş, Ole Gunnar Solskjær ile çıktığı ilk maçında farklı kazandı.
Siyah beyazlılar dün akşam UEFA Avrupa Ligi’nin yenilgisiz takımlarından Athletic Bilbao’yu çok iyi bir oyunla adeta ezdi geçti. İspanyol ekip, liderlik umutlarıyla geldiği Dolmabahçe’den eli boş döndü.
Peki neydi? Ole Gunnar Solskjær’in sırrı, sezon başından beri diğer teknik adamların yapamadığı neyi doğru yaptı? Anlatalım…
Solskjær ilk etapta takımın mental gücünü yaptığı konuşmayla yukarı çekmiş. “Siz gerekli mücadeleyi yapın tüm sorumluluk ben de diyerek” öz güveni aşılamış. Ardından ise sezon başından beri yanlış yerde oynayan tüm oyuncuları doğru bir yerleşimle sahaya sürdü.
Solskjær’in klasik dizilişi 4-2-3-1 ile sahaya çıkan Beşiktaş, doğru zamanda doğru müdahaleyle maç içinde zaman zaman 3-5-2 yani çift forvetli sisteme dönerek hücumu çoğalttı. Solskjær için 4-2-3-1 formasyonu bir klasik. Fakat bu sistem kanat oyuncularının hızlı hücumları üzerine kurulu bir oyun anlayışı. İşin kötüsü, Beşiktaş’ta kanat oyuncusu yok. Sezon başından bu yana sağ ve sol açıkta etkili olamayan bir Beşiktaş izliyoruz. Tam da bu noktada Solskjær, alametifarikasını yani “belirleyici özelliği”ni ortaya koyarak, Dolmabahçe’nin yeşil çimleri üzerinde oyuncularını tıpkı satranç ustası gibi doğru hamleyle sahaya dizdi. Masuaku’yu sol öne çekerek, oyuncudan sol açık gibi faydalandı. Böyle olunca Rafa ve Muçi kanatlara girmeden Immobile’nin hemen arkasında 9,5 gibi oynayarak yardımcı forvet rolüne büründü.
Bunu yaparken kilit nokta; savunmanın 3 kişi kaldığı anlarda Svensson, Emirhan, Felix üçlüsünün öne çıkarak, üçlü libero gibi orta sahaya destek olması geriye dönüşlerde ise hızlı olması olmasıydı. Bu üstün mücadele, Ole’nin oyun anlayışına tam hizmet etti.
Özellikle belirtmek istiyorum ki; Svensson, Bilbao’nun yıldızı olan ve ilerde çok büyük bir dünya yıldızı olacak Nico Williams’a geçit vermedi. İkili her yan yana geldiğinde büyülendim. Svensson harikaydı. Orta sahada Al-Musrati-Gedson dikine paslarla takımın boyunu kısaltmada etkiliydi. Bu çok önemliydi. Ole, takımlarında hızlı hücumlara büyük önem veren bir teknik direktör. Vakit kaybetmeden orta sahadan hızlı hücuma çıkmak, önde basmak oyun anlayışının en temel özelliği. Rafa-Muçi ikilisi Rashica’ya 2 nefis gol attırdı. Beşiktaş, dün gece takım olarak iyiydi ve tüm oyuncular üzerine düşeni yaptı. En önemlisi de şu ki, basın toplantısında Ole, “İlk adımı attık, bunun devamı gelecek” sözüyle özlenen seri galibiyetlerin sinyalini verdi.
Şimdi sırada, Beşiktaş yönetiminin gerekli transferleri yaparak sezon başındaki zafer sarhoşluğuna düşmeden Beşiktaş’ı özlenen günlerine kavuşturmak geliyor.
Son söz: Dün gece penaltı kararı verildiğinde basın tribünündeki arkadaşlarla penaltıyı kim kullanacak? diye fikir beyan ettik. Her ikisini de (Ole- Mario) defalarca izlemiş biri olarak Joao Mario’nun kullanacağından o kadar emindim ki, hislerim beni yanıltmadı. Mario gibi penaltı atan oyuncular çok kıymetlidir. Mario’yu koy 8 numaraya taş gibi oynar ama kanatta oynatırsan berbat görünür. Bunu defalarca izledik.
İşte Ole’nin sırrı bu; görülmeyeni görmek, yapılmayanı yapmak.