*Kayda geçebilseydim keşke  ama o anlar ne düşündüğümü paylaşmam gerekir.  Bir yaşına henüz gelmiş bebeği izledim bugün. Belki yüz kere düşüyor ama her seferinde ilk defa denermiş gibi yürümeye kalkmaya zorluyor. Başarının tarifini gördüm o an o bebekte; ısrar inat, sabır ve her davranış aslında onun kaslarını güçlendiriyor, meleke kazandırıyor yolunu öğreniyor otomatikleştiriyor.

Çekimi yapılabilseydi bebeklerin aynı inatçı tavırları "ben zaten yapamam beni aşar..!" diyenlere ders verirdi bebeğin kayda geçmiş o filmi.

Yani her düştüğünde azimle kalkabilseydik hedefimiz yürümeyi başarabilirdik ve bilmeliyiz ki o her düşme ve kalkma çabası kaslarımızın gelişmesi denge gelişimi için olması gereken egzersizlerimizdi.

Yani bizler hedefimize giderken etraftan söylenilen ya da kendimize söylediğimiz “yapamam beni aşar, sen beceremezsin” gibi olumsuz cümlelere kulaklarımızı tıkamalıyız çünkü bebek her ayağa kalkma girişiminde yere de düşse onun bu girişimi etrafındaki sevenleri tarafından alkışlandı yere düşmesi değilde ayağa kalkma çabası alkışlandı bebek hiçbir zaman “ben asla yürüyemem ayağa kalkamam” sözleri olmadı!

 

Çocuklardan öğreneceklerimiz var!

 

*Onlar anı yaşama ustasıdırlar geçmişleri de çok yoktur olsa da takılmazlar; gelecek kaygısı hiç yoktur. Onlar anın farkındadırlar; gördükleri, duydukları ve hissettiklerinden azami eğlenmeyi bilirler.

*Onlar kurgulanmış oyunları sevmezler: eğlenmek adına geliştirdikleri planlanmamış oyunlarının komik, saçma sonuçları onları eğlendirir.

*Yapılan araştırmalar göstermiştir ki bebekler birbirine çok benzeyen panda resimleri arasında binde bir farklı olanın rahatlıkla farkına varabilirlerken, yetişkinler ise, farkın farkına varamadıkları gözlemlenir.

*Çocuklar kendileri için çok önemli olan anne ve balarının her hallerinin farkına varırlar. Eğer bir sağlıklı ilişki oluşmuşsa onlar gibi olurlar onun için çocuğunuzun nasıl olmasını istiyorsanız önce siz öyle olun! Kendinizi yetiştirin, evinizde kitaplık olsun, kitaplar yaşamınızın önemli bir parçası olsun.

 

*Henüz birkaç aylık bebeğe gösterilen yüz resimlerinden gülümseyen yüze daha uzun bakarken olumsuz ifadeler sergileyen yüz gördüklerinde başlarını çevirmekteler. İçten olmayan sahte gülümsemeleri rahatlıkla ayırt edebilmekteler.

*Ve doğal halde kalmaları sağlanmış çocukların ahlaklı olandan, mağdur olandan yana olduğu tespit edilmiştir.

    Onun içindir ki ne zaman yalan söylemiş olsak, ahlaken sorgulanacak davransak  çok da iyi hissetmeyiz kendimizi çünkü yaratılışımıza doğamıza aykırı durum içine girmemizin rahatsızlığını yaşarız. 

 

*Çocuğa sürekli emir veren olmak onu duyarsızlaştırır. Sınır ve sorumluluk bilincinin kazanılması için onlarla sohbet içinde kalmak önemlidir. Aile bireylerinin uyacağı kurallar, aile değerleri ve görevler konusunda alınan kararlarda çocuğunda katılımı sağlanır görüş belirtmesi sağlanır. Bu katılımcı yapıda kendisinin umursanması önemsenmesi değerli hissettirilmesi onun ruhsal sosyal gelişimini sağlarken sınır ve sorumluluk bilincinin artışına neden olur aklı vicdanı hep devrededir.

*Emir vermek, tehdit etmek, duygu sömürüsü yapmak, şiddet uygulamak, mükemmeliyetçi olmak, sevgi-disiplin dozunu ayarlayamamak istenmedik sonuçlara neden olacaktır.

*Her şeyden önce evde okulda çocuğun ve dolayısı ile insanın muhteşem bir potansiyel olduğunun farkında olmak ve ona göre davranmak oldukça önemlidir.

Çocuk İçin En Zor Olanı Nedir?   

Günlük hayatta kötü davranan kişiden uzaklaşmak ve onunla görüşmemeye çalışırız. Çünkü onunla her karşılaştığımız da kötü duygular yaşarız, kimyamız bozulur. Bu gerçek çocuklar için de geçerlidir.     

Çocuklar anlaşamadıkları kavga ettikleriyle korkutan, üzen kötü hissettirenlerle bir araya gelmek istemezler. Ancak Anne babaya muhtaçtır ve onlarla birlikte yaşamak zorundadır.  

İyi niyetli, ama kötü etkili anne baba çocuğa karşı hatalı davranışlar sergilemekle çocukların kötü hisler yaşamalarına sebep olurlar.    

  *Kırılan, üzülen ve değersizlik duygusu yaşayan, aşağılanan şiddete uğrayan çocuk, anne babaya muhtaç olduğundan dolayı duygularını aşmak zorunda kalacaktır. Bu onun için en büyük işkencedir. Kötü hisleri sürekli yaşamak ise onun kişiliğinde derin yaralar açabilecektir.  Aşağılanmak kötü bir şey ama aşağılayanla birlikte yaşamak ve ona muhtaç durumda kalmak çok daha kötü.    

*Anne, baba onun acizliğinin farkına vardığı halde terbiye adına, şımartmamak ve adam etmek adına onu ezmeye devam edebilir. Bu şekilde işkenceye maruz kalmaya devam eden çocukların yaşadıkları travma onların okul başarısını düşürdüğü gibi ömür boyu kişilik sorunu yaşayan çocuklar yetiştirmiş olurlar.    

*Şiddet uygulanan çocuğun ruhsal yönden rahatlatılması adına barışma faslının ebeveynler tarafından başlatılması önemlidir. Aksi durumda ezdiğiniz çocuğun bir de kendilerine gelerek özür dilemesini istemek onda ikinci bir travma yaratılmış olur. ‘Oğlum/Kızım kırdığıma çok üzüldüm özür dilerim’ diyebilirseniz onu kısmen de olsa rahatlatmış olursunuz