31 Ağustos 1913'te kurulan Batı Trakya Türk Cumhuriyeti'ni Avusturya, Yunanistan ve İngiltere'nin  tanımış olmasına karşılık Osmanlı Devleti tanımamıştı. Balkan bozgunun seyrini, Osmanlı'nin kaderini değiştirmeyi amaçlayan bir avuç vatansever tarafından kurulan bayrağı, anayasası, milli marşı, ordusu, meclisi, ajansı, gazetesi ve posta pulu olan bu tam teşekküllü devlet, Avusturya, Yunanistan ve İngiltere tarafından tanınmış olmasına rağmen, Osmanlı'nın dış baskılara direnememesi, İttihat Terakki'nin iç çatışmaları nedeniyle maalesef 58 gün yaşadıktan sonra kendisini fesh etmek durumunda kalmıştı.
31 Ağustos 1913'te kurulan Batı Trakya Türk Cumhuriyeti'ni Avusturya, Yunanistan ve İngiltere'nin  tanımış olmasına karşılık Osmanlı Devleti tanımamıştı. Balkan bozgunun seyrini, Osmanlı'nin kaderini değiştirmeyi amaçlayan bir avuç vatansever tarafından kurulan bayrağı, anayasası, milli marşı, ordusu, meclisi, ajansı, gazetesi ve posta pulu olan bu tam teşekküllü devlet, Avusturya, Yunanistan ve İngiltere'nin tanımış olmasına rağmen, Osmanlı'nın dış baskılara direnememesi, İttihat Terakki'nin iç çatışmaları nedeniyle maalesef 58 gün yaşadıktan sonra kendisini fesh etmek durumunda kalmıştı.
Türk tarihinin en kısa ömürlü devletlerinden biri olan Batı Trakya Türk Cumhuriyeti'nin 100. yılı, Avrasya Bir Vakfı ile Avrasya Stratejik Araştırmlar Merkezi ASAM'ın organize ettiği bir  tören ve bir panelle kutlandı. Yıldız Parkı Vera salonunda düzenlenen ve çok sayıda izleyicinin katıldığı kutlama programı içinde yer alan ve Prof. Dr. Hasan Köni'nin, Prof. Dr. Yaşar Onay'ın, Prof. Dr. Ramazan Kaan Kurt'un, Prof. Dr Ömer Özkaya'nın konuşmacı olarak katıldıkları panelin moderatörlüğünü reklamcı Ertan Özyiğit yaptı.
Panel öncesinde Avrasya Bir Vakfı ve ASAM adına söz alan Yalçın Koçak, Batı Trakya Türk Cumhuriyeti'nin Türk tarihinin ilk cumhuriyeti olduğunu, 58 gün yaşayan bu devletin kuruluş amacının, kuruluş hikayesinin, kendi kendini feshetme nedenlerinin, uluslarası hukuk açısından günümüze yansımalarının  ayrıntılarıyla incelenmesi gerektiğini vurgulayan bir konuşma yaptı. "Bugün bu konuda  neler yapılabilir" konusunda kapsamlı bir kitap hazırladıklarını belirten Koçak, Yunanistan sınırları içinde kalan Batı Trakya Türklerine Lozan Anlaşması'yla verilen hakların tanınmadığını anlattı. Konuşmacılar da Batı Trakya Türk Cumhuriyeti konusundaki görüşlerini anlattılar..

BATI TRAKYA TÜRK CUMHURİYETİ ANCAK 58 GÜN YAŞADI

31 Ağustos 1913'te Balkanlarda, Osmanlı'dan koparılan toprakların tamamen elimizden çıkmasını önlemek amacıyla, Batı Trakya Türk Cumhuriyeti adıyla bir Türk devleti kuruluyor, Yunanistan, Avusturya ve İngiltere bu devleti resmen tanıyor, ama Osmanlı bir takım dış baskılara dayanamayarak bu devleti tanımıyor! Tanımamakla kalsa iyi de, bir de kendi kendini feshetmesi için baskı uyguluyor! "Bulgar Dışişleri Bakanı Geşof hatıralarında, 'Eğer Osmanlı Hükümeti Batı Trakya'da kurulan yeni hükümeti kendi eliyle yok etmiş olmasaydı, bütüb devletler bu tampon devleti kesin olarak tanıyacaklar ve Türkler Balkanlardan çıkmamış olacaklardı.Biz bu sonuçtan endişe ettik. Fakat, Osmalı devlet adamları, özellikle Cemal Paşa bize bizden çok himet etti' diyordu."
Batı Trakya Türk Cumhuriyeti, Türk tarihinin ilk cumhuriyeti olması nedeniyle, öncü bir devlet anlayışıdır, önemli bir dönüm noktasıdır. Hem Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'ne hem de Türkiye Cumhuriyeti'ne öncülük etmiştir. Fakat, biz Balkan Savaşları'nın aşamalarını, taraflarını, Osmanlı'yı tarih sahnesinden silmek için oluşturulan gizli-açık ittifakları ayrıntılarıyla bilmediğimizden, ancak 58 gün yaşayabilen Batı Trakya Türk Cumhuriyeti'nin tarihimiz açısından önemini de uluslararası hukuk açısından günümüze yansımalarını da bilemiyoruz. Yüz yıl öncesinde Osmanlı İmparatorluğu'nun Balkan coğrafyasında yaşanan katliamlar, acılar, bugün Kuzey Afrika'daki ve Ortadoğu'daki Osmanlı coğrafyasında yaşanmaktadır.
Yüzyıl öncesinde uygulamaya konulan ve Osmanlı İmparatorluğu'nu tarih sahnesinden silmeyi hedefleyen büyük oyun, yeni aktörlerin de katılımıyla, bugün kaldığı yerden sürdürülmektedir. Dünya siyasi haritasının yeniden dizayn edildiği günümüzde, yarınları görebilmek için, özellikle yakın tarihimizi ayrıntılarıyla bilmemiz, dersler çıkarmamız gerekir; "Ders alınsaydı eğer, tarih tekerrür mü ederdi?"
Batı Trakya Türk Cumhuriyeti'ni tanımış olan Yunanistan, bugün bu konunun yeniden gündeme gelmesinden müthiş rahatsızlık duymakta, buna rağmen, Batı Trakya'da yaşayan Türklere Lozan Anlaması'ndan doğan haklarını vermemeye yanaşmamaktadır.

BATI TRAKYA TÜRK CUMHURİYETİ, BAYRAĞI, ANAYASASI, MİLLİ MARŞI,
MECLİSİ, PARASI VE PULU OLAN TAM TEŞEKKÜLLÜ BİR DEVLETTİ


Batı Trakya Türk Cumhuriyeti, 31 Ağustos 1913'te kurulmuştu. I. Dünya Savaşı sonrasında Ortadoğu'da kağıt üstünde yaratılan yapay bir devlet değildi. Batı Trakya Türk Cumhuriyeti; bayrağı, anayasası, milli marşı, meclisi, parası, pulu olan tam teşekküllü bir devletti. Osmanlı'nın varlığını sürdürebilmesi açısından bir şanstı; yaşaması, yaşatılması gerekirdi. Batı Trakya Türk Cumhuriyeti yaşatılabilseydi, tarihin seyri değişebilirdi; Osmanlı Balkanlar'da tutunabilir, bugün dünyanın en önemli enerji kaynaklarını barındıran Ortadoğu'ya egemen olacağından, bir süper güç olarak varlığını sürdürebilirdi.
Osmanlı, Batı Trakya Türk Cumhuriyeti'nin, varlığını sürdürmesi açısından önemini kavrayamadı.  Peki, Osmanlı'nın varisi olan Türkiye Cumhuriyeti, Batı Trakya Türk Devleti'nin, bugünkü dünya konjonktürü açısından önemini kavrayabilmiş midir?   
I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı'nın Balkanlardaki, Kuzey Afrika'daki ve Ortadoğu'daki toprakları üzerinde birçok yapay devletçikler oluşturuldu. Yüzyıl öncesinde yapılan bu parselasyon, bugünlerde, günün koşullarına göre revize edilmekte, ülkeler işgal edilmekte ve parçalanmaktadır. Osmanlı'nın varisi olarak stratejik derinliği hala derin ve güçlü olan Türkiye'nin, bu operasyonlara herhangi bir şekilde müdahale etmesini önlemek amacıyla, terörle, ekonomik krizle, bölünme tehlikesiyle  tehdit edilmektedir.
Ayrılıkçı terör örgütüne yataklık eden, para ve silah yardımı sağlayan Batılı "dostlara" karşı kullanabileceğimiz en etkili silahlardan biri de Batı Trakya kartıdır. Türkiye'nin toprak bütünlüğüne göz diken AB'li dostların oyunlarına karşı Batı Trakya kartı kartı da, AB sınırları içindeki Türk varlığı da önemli bir kozdur. II. Abdülhamit'in taktiği, bugün de sonuç verecek bir formüldür. Bilindiği gibi, İngiltere Osmanlı topraklarıyla fazla ilgilenmeye başladığında, Abdülhamit, o  dönemde İngiliz sömürgesi olan Hindistan'daki Müslümanları ayaklandırarak gözdağı verirdi.

BATI TRAKYA TÜRK CUMHURİYETİ 100 YAŞINDA


Bağımsızlığa kavuşan Karadağ, Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan'ın birleşerek Osmanlı'yı hedef almaları, I. Dünya Savaşı'nı tetiklemiştir. Balkan devletlerinin ortaklaşa harekete geçebileceklerine ihtimal vermeyen Osmanlı bu saldırılar karşısında başarılı olamadı; Bulgarlar Ekşm 1912'de Çatalca'ya kadar gelmelerine engel olamadı. Osmanlı'nın Makedonya ile ilişkisi kesildi. Sırpların Üsküp'e girmeleri, Arnavutluk'un işgal edilmesi Osmanlı'nın Balkanlar'da otoritesinin kalmadığını göstermektedir.
I. Balkan Savaşı sonunda, 30 Mayıs 1913'te Londra Anlaşması'nı imzalayan Osmanlı, Midye-Enez hattının batısındaki topraklarını düşmana vermek zorunda kalmıştı. Dedeağaç-Kavala arasındaki toprakları ele geçiren Bulgaristan, bu anlaşmayla, Ege Denizi'ne uzanmış oluyordu.
Osmanlı'nın Balkanlardaki mirasını paylaşma konusunda kavgaya tutuaşan Batılar, II. Balkan Savaşı'nın fitilini ateşlemiş oldular. Bu savaşta oldukça hırpalanan Bulgaristan'ın durumundan yararlanan Osmanlı, 3000 kişilik bir "serdengeçti" müfrezesiyle Edirne'yi ve Meriç Nehri'ne kadar olan topraklarını geri almıştı. Meriç Nehri'nin batısında kalan yüzde 85'i Türk olan topraklarda yaşayan Müslüman nüfusun da  kurtarılması gerekiyordu, fakat Batılı dostlara Meriç'in batısına geçilmeyeceğine ilişkin verilen söz, Osmanlı'nın elini kolunu bağlıyordu. Ordumuzun gözü kara askerleri Habipçe, Harmanlı ve Bozköy'e akınlar düzenlemiş, fakat Bulgarların baskı üzerine harekete geçen Rusya ve Batılı devletler Osmanlı'nın Edirne'ye çekilmesine neden olmuştu.
Tarihte "Edirne Fatihi" olarak anılan Yarbay Enver (Paşa),  16 subay ve 100 erden oluşturduğu 116 kişilik bir serdengeçti ekibini Kuşçıbaşı Eşref'in emrine vermiş, Ortaköy'ün alınmasıyla görevlendirmişti. Kuşçubaşı kısa sürede Ortaköy'ü almış, Koşukavak'a yürümüştü. Buraları Bulgar çetelerden temizlyen Kuşçubaşı burada milli bir tabur kurmuş, Kamber Ağa'yı hükümet başkanı ilan ederek Mestanlı'ya yürümüştü. Mestanlı'yı savaşsız ele geçiren Kuşçubaşı, Kırcaali'yi de alarak burada da bir hükümet kurmuştu.
Kuşçubaşı'nın bu ilerlemesi Balkan devletlerini ve Batıyı ürkütmüştü. Babı Ali Kuşçubaşı'nın engellenmesini isterken, Enver Bey, daha sonra I. Dğnya Savaşı'nda Irak Cephesi Komutanı olacak Süleyman Askeri Bey komutasında bir destek kuvvat göndermiş ve Batı Trakya'nın tamamının işgalini emretmişti. 31 Ağustos 1913'te Gümülcine, 1 Eylül'de de İskeçe yaniden Türk topraklarına katılmıştı.
Gümülcine'nin kurtarıldığı gün, Garbi Trakya Hükümet-i Muvakkatesi kurularak başkanlığına Salih Hoca getirilmişti. Fakat Süleyman Askeri Bey, Erkan-ı Harbiye ve Garbi Trakya Hükümet İcraiye Reisi olarak bütün yetkileri kendinde toplamıştı. Osmanlı'nın Balkanlardaki bu hızlı ileryişi ve Batı Trakya Türk Cumhuriyeti'nin kurulması Batılı devletlewri be Bulgaristan'ı telaşlandırmıştı. Osmanlı üzerinde büyük bir baskı oluşturdular. Osmanlı devleti bu baskılara dayanamayarak Batı Trakya'daki birliklere geri dön çağrısı yaptı, fakat bu emre uymanın oradaki Türk nüfusu Bulgarların ve Yunanlılaraın insafına terketmek olacağını çok iyi bilen subaylar bu emre uymadılar ve 12 Eylül 1913 tarihinde Garbi Trakya Müstakil Hükümeti'ni (Batı Trakya Türk Cumhuriyeti) kurdular.
Başkenti Gümülcine olan bu yeni Türk devleti, tarihteki ilk Türk cumhuriyetidir. 1918'de Azerbaycan'da Mehmet Emin Resulzade'nin kurduğu Azerbaycan Türk Cumhuriyeti'nden 5 yıl, Türkiye Cumhuriyeti'nden 10 yıl önce kurulmuş bir Türk cumhuriyetidir.
Sınırları doğuda Meriç, batıda Makedonya, kuzeyde Bulgaristan- Rodop Dağları ve güneyde Ege Denizi'ydi. Bayrağı vardı; bayrağındaki siyah matemi, yeşil İslamiyeti, beyaz aydınlık günleri, Ayyıldız da Türklüğü simgeliyordu. Sözlerini Süleyman Askeri Bey'in yazdığı İstiklal Marşı ......     tarafından bestelenmişti. Sınırlar içinde Yunan ve Bulgar pulları geçersiz sayılmış, devletin kendi pulları basılmıştı. Devletin 30 000 kişilik bir ordusu vardı; bunun 6 000'i Osmanlı kalan 24 bini de yöre halkından oluşuyordu. Batı Trakya Türk Cumhuriyeti tam teşekküllü bir devletti.
 Batı Trakya Türk Cumhuriyeti'nin kuruluşunda yer alan isimlerden olan Yüzbaşı Yakup Cemil o günleri şöyle anlatoyor:
 "Balkanlara hızla girip,kaybettiğimiz topraklarımızı geri almamız üzerine Düveli Muuazzama derhal sadrazamın makamına koştular.Güya, Londra Antlaşması’nı tek taraflı olarak bozmuşuz, hemen işgal ettiğimiz topraklardan çıkmalıymışız.Kim kimin toprağını işgal etmişti?İttihat ve Terakki’nin uygun görmesiyle Süleyman Askeri Bey,Eşref Kuşçubaşı, Çerkez Reşid, Sapancalı Hakkı ve Fehmi Beyler gibi arkadaşlarla Meriç’i geçip Trakya’ya daldık.Gümülcine, Kırcali, Dimetoka gibi yerleri bir bir geri aldık. Serez’e de el atıp Yunan hududuna dayandık. Bulgarların Ege bağlantısını kesmiş olduk.Avrupa ayağa kalktı. Dış baskıları azaltmak için Garb-i Trakya Muvakkat Hükümeti’ni kurduk. Bu bir cumhuriyetti ve Türk tarihinde bir ilki gerçekleştirmiştik. Bayrağımız vardı, başkentimiz Gümülcine’ydi, pul bile bastırmıştık’’.
Batı Trakya devleti giderek güçlenirken, Osmanlı üzerindeki Batılıların baskısı da giderek yoğunlaşıyordu. Osmanlı'nın Londra Anlaşması'nı tek taraflı bozduğu iddia ediliyordu. Baskılara daha fazla dayanamayan Osmanlı, 29 Eylül 1913'te İstanbul Anlaşması'nı imzalayarak Batı Trakya'yı Bulgaristan'a bıraktığını ilan etmişti. 25 Ekim 1913'te Batı Trakya Türk Cumhuriyeti kendini feshetmiş ve bölgeye gelen Cemal Bey (Paşa) 30 Ekim günü bölgeyi Bulgaristan'a teslim etmiştir.
Osmanlı Devleti'nin bölgeyi Bulgarlara bırakmasının nedeni olarak, İttihat ve Terakki'deki iç çekişmeler gösterilir. Bab-ı Ali baskını sonrasında devlet yönetimine soyunan İttihat ve Terakki'nin dış baskılar doğrultusunda ülke çıkarlarıyla bağdaşmayan kararlar aldıkları bilinmektedir. Enver Paşa'nın Batı Trakya Türk halkının moralini yüksek tutmak, ilk fırsatta Batı Trakya Türk Cumhuriyeti'ni kurma hazırlıkları yapmak üzere bölgeye köylü, çoban, imam ve işadamı kılığında Teşkilat-ı Mahsussa elemanları gönderdiği bilinmektedir. Fakat, tarihin akışı Enver pAşa'ya bu fırsatı bir daha tanımayacaktır.
Dünya haritasının yeniden çizildiği bir dönemde Batı Trakya Türk Cumhuriyeti'nin 100. yılını kutlamanın bir anlamı, Türkiye'yi bölmek üzere terör örgütleri kurup her türlü desteği sağlayan Batılı dostlara  verdiği bir mesajı olmalı..

TARİHTEKİ İLK TÜRK CUMHURİYETİ

Avrasya Bir Vakfı ve ASAM adına konuşan Yalçın Koçak, Batı Trakya Türk Devleti'nin 100. yaşını kutladığımızı, 58 gün yaşatılan bu devletin, bizim açımızdan, kısa ömürlü bir Türk devleti olmasının ötesinde anlamlar taşıdığını  belirterek, Batı Trakya'da Türklerin haklarını korumamız gerektiğini söyledi.
Garbi Trakya Hükümeti Muvakkatesi'nin kurulması, Bulgaristan'ı ve İttihat Terakki yönetimini kaygılandırmıştı. Batı Trakya'da bağımsız bir Türk devletinin kurulmasını başından beri  olumlu karşılamayan Başkumandanlık Vekaleti, dış baskıların da etkisiyle Batı Trakya'ya gitmiş ve bu konuda önderlik yapan kadronun İstanbul'a dönmesini istemişti. Buna karşılık, Balkanlarda kurulacak bir Türk devletinin Balkan bozgunun gidişatını, Osmanlı'nın kaderini değiştireceğine inanmış olan Eşref Bey, Babıali'ye, sabık 10. Kolordu Kumandanı Hurşit Paşa'ya ve Erkan-ı Harp Kaymakamı Enver Bey'e yazdığı mektupta Garbi Trakya Hükümet-i Muvakkatesi'nin Batı Trakya Türk Cumhuriyeti adıyla bağımsız bir devlete dönüştürüldüğünü duyuruyordu:
 "...Bu günden itibaren Garbi Trakya Hükümet-i Muvakkatesi altındaki çalışmamızı Hükümet-i Müstakileye (Batı Trakya Türk Cumhuriyeti) tebdil ve ilan, maalesef rabıta-i maddiyemizi Hükümet-i Osmaniyemizden kesmiş olduğumuzu ilana mecbur oluyoruz...
Merkezimiz Gümülcine Şehridir. Dedeağaç, İskeçe, Eğridere, Darıdere, Kırcaali, Koşukavak Şehirlerini ve diğer kaza ve nahiyelerini idare etmekteyiz. Hükümetimiz tam teşkilatla kurulmuştur. ... Kuvvetlerimize ilhak ve hükümetimize iltica eden bazı efrad ve zabıtanın iadeleri Hükümet-i Osmaniye'ce talep edilmekte ise de huku-ı düvel kaidelerine istinaden arz olunur ki Garbi Trakya hükümetiyle Osmanlı Devlet-i Aliyye'sinin yekdiğeriyle muahedelenmiş bu gibi iade-i mücrimin ve bahusus da siyasi mücrimler hakkında bir anlaşma bulunmadığından bu hususun da nazar-ı mütalaeden uzak bulundurulmaması istirham olunur.
 Garbi Trakya Hükümet-i Müstakilesi Riyaseti adına Eşref."
Garbi Trakya hükümet-i Müstakilesi'nin kuruluşu, Batı Trakya'daki halka da yine 25 Eylül 1913 tarihli bir beyannameyle duyuruldu. Avusturya, Yunanistan ve İngiltere Batı Trakya Türk Cumhuriyeti'ni hemen tanımış olmasına rağmen, Osmanlı Hükümeti dış baskılaraın etkisinde kalarak bu devletin kendisini feshetmesine neden olmuştu.