Evet, Hanımlar, evet Beyler! Kendi gönül isteğimize göre bir Atatürk olmaz, olamaz! Gazi hazretleri kendine has fikirleri ve görüşleri olan istisnai bir Şahsiyetti! Nevi şahısları bize değil, bizlerin kendilerine uyum sağlamamız tabidir. Aksi taktirde bizler kendi fikir dünyamızda, kendimize has bir Atatürk meydana getirmiş oluruz ki, bu kesinlikle, abesle iştigâl etmek demektir!
Efendim, Başbakan Yardımcısı sayın Bülent Arınç, Bursa’da katıldıkları bir programda: (İffet çok önemli. Kadın mahrem-namahrem bilecek. Herkesin içinde kahkaha atmayacak.) buyurmuşlar.
Evet buyurmuşlar ama, yüzlerce kadın sayın Bülent Arınç’ı protesto eder mahiyette beyanatlar vermişler...
“Milliyet Gazetesi” köşe yazarı sayın Melih Aşık “Açık Pencere” adlı sütununda, “İFFETSİZ KAHKAHALAR” başlıklı köşe yazısında bu konuya temas ederek: (Bülent Arınç verdiği ifade dersiyle yine gündemi yakaladı!
Neyimiş... “Genç kızların yüzüne bakınca yüzleri kızaracak mış... Erkek iffetli olacak, zampara olmayacak. Kadın da iffetli olacak, herkesin içersinde kahkaha atmayacak, bütün hareketlerinde cazibedar olmayacak...”
Twitter’de Bay Arınç’ın kulağı eepeyi çınlatıldı...)

ATATÜRK VE MANEVİ DÜNYASI!...


Aynı Gazete’nin aynı sahifesinde Mert İnan adlı bir genç yazarın gerçekten gayet enteresan bir konuya temas etmiş, merhum Atatürk’ün manevi Dünyasından bazı kesitler sunmuş:
(Atatürk’ün şimdiye kadar gün yüzüne çıkmayan notlarına göre güzel sesle okunan Kuran’ı dinlemeyi sever, Ramazan ayı ve kandil gecelerinde köşke “saz ekibi”ni sokmazdı. Çanakkale şehitleri için de özel mevlit okuturdu.)
Yukarıda sunduğumuz ek başlık dışında daha bir çok özel notları ihtiva eden ve pek bilinmeyen manevi dünyasından bir çok enteresan hususları Prof. unvanlı tarihçilerden zevk ve hayretle okuyor ve şöyle diyorsunuz: Bütün bu güzellikler niçin günümüze kadar halkımızdan uzak tutulmuş?...
Tabii ki, bu sualin cevabını verebilmek biraz da değil, hayli zordur!... Niçin mi, niçini basittir: “Gazi Hazretleri bildik bileli her daim, dinsiz gösterilmeye çalışılır, muhteremin kişiliği Türk dünyasının manevi yönünden uzak tutulmaya adeta gayret gösterilirdi....”
Peki şimdi ne olmuş da manevi dünyasının bizlere tanıtılma gayreti zuhur etmişti!.. Bendeniz mezkûr yazıyı yermiyor, bilhassa bu genç Yazarı taktir ediyorum. Zira, umum Türkiye’nin yıllardır bilmediği bir tarihi hususu en açık bir lisanla meydana çıkarıp, bizlere sunmuştur.
Benim özellikle üzerinde durduğum, Böylesi bir tarihi hizmetin ancak, sayın Tayyip Erdoğan Hükûmeti döneminde mümkün olabilmiş olmasıdır. Zira Cumhuriyet Tarihimizin hemen bir çok döneminde “milliyetçi ve Mukattesatçı” siyasi Partilerin iktidar dönemlerinde dahi böylesi bir açıklama söz konusu olmamıştır.
Daha evvelki iktidarlar döneminde Atatürk’ün bu yönü her daim es geçilir ve böylece her iki cenahın da gönlü hoş tutuluyor sanılırdı. Ancak, bir türlü kavrayamadıkları bir husus vardı ki o da şudur:

ATATÜRK MUZ DEĞİLDİ Kİ,
HER TADA UYUM SAĞLASIN!...”


Şimdi gelelim, “Kadınlarımızın iffeti ve kahkahalar konusuna!... Sözde, aydın geçinen bir kesim tarafından sayın Bülent Arınç’a protestolar yağması. Bir gerçeği meydaan çıkarmış oluyor ve o da: Kadınlarımızın iffetsizliğe sürüklemek isteyen ve bu uğurda nice şaklabanlıklarla gençlerimizi kandırmaya çalışan bir gibi örgüt, iğrenç zihniyetiyle masum gençlerimizi iffetsizlik uçurumuna doğru sürüklemeye çalışmakta ve bu duruma da sadece uzaktan bakılarak, kesin şekilde dur diyebilecek bir münevver zümre görülememektedir!...
Dolayısıyla (İffet) mevzuunda biz sadece Gazi Hazretleri’nin bizlere aktardıkları noktasında hareket eder ve de bunun dışına çıkmamayı esas biliriz. O hâlde İffet konusu başta olmak üzere, Gazi Hazretleri’nin Türk Kadını hakkındaki görüş ve temennilerini aynen geçiyor ve diyoruz ki, sadece umumi mahallerde yüksek sesle kahkaha atan görgüsüzler değil! Aynı zamanda bu serbestliği iffetsizliğe kadar vardıran bir takım şirretlerin de bu satırları okamaları, tevsiye olunur. Zira, Türk insanına hitap eden sıradan bir politikacı değil; eşsiz emsalsız Liderimiz merhum, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzdür!

ATATÜRK’ÜN SÖYLEV VE DEMEÇLERİ
CİLT: II. SAHİFE: 242-243


İZMİR KIZ ÖĞRETMEN OKULUNDA BİR KONUŞMA
Tarih: 15 Ekim 1929


(--: Türk Kadını nasıl olmalıdır?
Türk Kadını dünyanın en münevver, en faziletkâr ve en ağır kadını olmalıdır. “Ağır sıklette değil” ahlâkta, fazilette ağır, vakur bir kadın olmalıdır. Türk Kadınının vazifesi, Türk’ü zihniyetiyle, bazusiyle, azmiyle muhafaza ve müdafaaya kadir nesiller yetiştirmektir.
Milletin menbaı, hayatı içtimaiyenin esası olan Kadın, ancak faziletkâr olursa vazifesini ifa edebilir. Herhâlde Kadın çok yüksek olmalıdır. Burada Fikret merhumun cümlece malûm olan bir sözünü hatırlatırım:
“Elbet sefil olursa kadın alçalır beşer”
Hayatta musiki lâzım mıdır?
Hayatta musiki lâzım değildir. Çünkü hayat musikidir. Musiki ile alâkası olmayan mahlûkat insan değildir. Eğer mevzubahis olan hayat insan hayatı ise musiki behebehemehal vardır. Musikisiz hayat zaten mevcut olamaz.
Musiki hayatın neşesi, ruhu, süruru ve her şeyidir. Yalnız musikinin nev’i şayanı mütaleadır.)

KADIN VE ERKEK EŞİTLİĞİNDE ESASLAR MESELESİ!...


(--: Hanımlar, Efendiler!
Kadınların hayatı içtimaiyetimizdeki mevkilerine nakli kelâm ederek demişlerdir ki:
Kudreti fatıra insanları iki cins olarak yaratmıştır. Bunlar yek diğerlerinin lâzım ve melzumudur. Hazreti Âdem’le Hazreti Havva’nın nasıl yaratıldığına dair olan nazariyat mütehaliftir, bunlardan bahsetmiyeceğim.
Ondan sonraki devirlerden iptidar edeceğim. Şuna kani olmak lâzımdır ki, Dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir.
Bir heyeti içtimaiye, cinsinden yalnız birinin icabatı asriyeyi iktisap etmesiyle iktifa ederse o heyeti içtimaiye yarıdan fazla zaaf içinde kalır. Bir millet terakki ve temeddün etmek isterse, bilhassa bu noktayı esas olarak kabul etmek mecburiyetindedir.
Bizim heyeti içtimaiyemizin ademi muvaffakiyetinin sebebi Kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz tekasül ve kusurdan neşt etmektir.
İnsanlar dünyaya mukadder oldukları kadar yaşamak için gelmişlerdir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Binaenaleyh bir heyeti içtimaiyenin bir uzvu faaliyette bulunurken diğer uzvu atalette olursa o heyeti içtimaiye meflûçtur.
Bir heyeti içtimaiyenin hayatta çalışması ve muvaffak olması için çalışmanın ve muvaffak olabilmenin mütevakkıf olduğu bütün esbab ve şeraiti tekabbül etmesi icabeder.
Binaenaleyh bizim heyeti içtimaiyemiz için ilim ve fen lâzım ise bunları aynı derecede hem erkek ve hem de Kadınlarımızı iktisap etmeleri lâzımdır. Malûmdur ki, her safhada olduğu gibi hayatı içtimaiyede dahi taksimi vezaif vardır.
Bu umumi taksimi vezaif arasında Kadınlar kendilerine ait olan vezaifi yapacakları gibi aynı zamanda heyeti içtimaiyenin refahı, saadeti için elzem olan mesaii umumiyeye dahi dahil olacaklardır. Kadının vezaifi beyitiyesi en ufak ve ehemmiyetsiz vazifesidir.
Kadının en büyük vazifesi analıktır. İlk terbiye edilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse bu vazifenin ehemmiyeti lâyıkiyle anlaşılır. Milletimiz kuvvetli bir millet olmaya azmetmiştir. Bugünün levazımından biri de Kadınlarımızın her hususta yükselmelerini temindir.
Binaenaleyh Kadınlarımız da âlim ve mütefenin olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün derecatı tahsilden geçeceklerdir. Sonra Kadınlar hayatı içtimaiyede erkeklerle beraber yürüyerek birbirinin muin ve müzahiri olacaklardır.
Efendiler, affedersiniz, bir noktayı izah için bir ân tevakkuf edceğim. Efendiler, dediğim zaman Hanımefendiler, Beyefendiler demektir. Mucibi suhulet ve Hanımlarla, Efendilerin vahdeti tamamını ifade etmek için bur tarz hitabı münasip gördüm.
Düşmanlarımız bizi dinin tahtı tesirinde kalmış olmakla itham ve tevakk ve inhitatımızı buna atfediyorlar. Bu hatadır. Bizim dinimiz hiçbir vakit Kadınların Erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir. Allah’ın emrettiği şey, “müslim ve müslümenin” beraber olarak iktisabı ilmü irfan eylemesidir. Kadın ve erkek bu ilmü irfanı aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve onunla mücehhez olmak mecburiyetindedir.
İsâm ve Türk tarihi tetkik edilirse görülür ki, bugün kendimizi bin türlü kayıtlarla muayyet zannettiğimiz şeyler yoktur. (1923) Türk hayatı içtimaiyesinde Kadınlar ilmen, irfanen ve diğer hususlarda erkeklerden katiyen geri kalmamışlardır. Belki daha ileri gitmişlerdir.
Efendiler, memleketimizde cehil varsa umumidir. Yalnız kadınlarımıza değil, erkeklerimize de şamildir. Kasaba ve Şehirlerde ecanibin nazarı dikkati en çok şekli “esettür” üzerinde tesebbüt ediyor.
Buna bakanlar Kadınlarımızın hiçbir şey görmediklerini zannediyor. Mamafih icabı din olan tesettür. Kısaca ifade etmek lâzım gelirse, denebilir ki; kadınların külfetini mucip ve muhalifi adâp olmuyacak şekli basitte olmalıdır. Şekli tesettür kadını hayatından, mevcudiyetinden tecrit edecek bir şekilde olmamalıdır. Bu sadette son söz olarak diyorum ki, bizi analarımızın adam etmesi lâzım idi. Onlar edebildikleri kadar etmişlerdir. Fakat bugünkü seviyemiz, bugünkü icabat ve ihtiyacata esasiyyeye gayrı kâfidir. Başka zihniyette, başka kemalde adamlara muhtacız. Bunları yetiştirecek olan bundan sonraki valdelerdir.
Bu maruzatımın istiklâlini, şerefini, hayat mevcudiyetini temin ve idame etmeyi umde ittihaz eden yeni Türkiye Devletinin esaslarından birini teşkil etmesi lâzımdır ve İnşallah edecektir.)
Görülüyor ki, merhum Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüz; Türk Kadını umumi mahallerde alabildiğine kahkaha atarak, kimseyi umursamaz hallere bürünmesini değil tam aksi edepli bir Hanımefendi olmasını ve de Türkiye’nin maddi, mânevi alânlarında en az erkeklerimiz derecesinde katkıda bulunarak, Vatan hizmetine ortak koşmasını istiyor ve bu uğurda temennilerde bulunuyor!..
Kimse söylemeye cesaret etmiyor, ancak bendeniz aynen söylüyorum: (Umumi mahallerde yüksek sesle kahkahalar atma ne kadına ve ne de erkeğe asla yakışmaz. Yakışır diyenler ve de Türk Kadınını şirretliğe itmeye çalışanlar.
Hemen her şeyin aşırısı zarardan gayrı hiçbir şey vermez!... Verir diyen tek kelime ile ya zır cahil veya Aziz Vatanımızın, Aziz Milletimizin bizati düşmanıdır diyebilirim.
Türkiyemiz, son yıllar içinde öylesine karmaşık fikirlerle yuğruldu ki, Türk insanı adeta labirentte çıkış kapusu arar duruma düştü!... (1965-1989) yılları içinde nice körpecik gencimizi ilim-irfan kapularında öğrenim olarak; “Partizanlık, kutuplaşarak yek diğerine saldırmayı öğrendi ve anarşi ortamında binlercesi heba olup gitti!..
Devlete baş kaldırmayı adeta normal hayatın bir parçası olarak (!) değerlendiren mezkûr tarihlerdeki gençlerimiz anarşi ve terör ortamında hayatlarında olup, binlerce ana-baba’yı acılara gargettiler...
Genç ve körpecik Kızlarımıza gelince, aynı ortamda paylarına düşeni aldılar ve binlercesi heba olup gitti. Ama bakıyorum ki, o güzelim insanlarımızı yoklara gönderenler, hâlâ aynı yanlışı devam ettirmek azimini göstermek cesaretini sergileyebilmekteirler?!...
Sanatçı veya başka bir sahanın mensubu olan bazı kadınlar, bir kadının umumi yerlerde haykırırcasına kahkaha atmasını fikren destekliyorlar ve bazı köşe yazarları da onların şakşakçılığını yapmaktan utanmıyorlar?!...
Ne diyeyim: BİNMİŞİZ BİR ÂLAMETE GİDİYORUZ KIYAMETE!...
Saygıdeğer okuyucularım, inşallah yeni bir yazımda buluşabilmek temennimle, cümlenize hayırlı ve mutlu bir hayat diliyorum efendim.
Saygılarımla.