Ekim’in, renk cümbüşü insanın içindeki yaşama sevincini ortaya çıkarıyor adeta. Bu gün hava yağışlı, sararmış, kıpkırmızı, yeşil yapraklara basarak yürüyorum yazı geride bırakırken…
Sonbahar nedense hüznü değil bitişin başlangıcını verdiği için bir kuğu dans ediyor, bir mutluluk türküsü penceremden içeriye doluyor sanki.
O anı değerlendirmek ‘anın’ kıymetini bilmek gibi büyük laflar ederiz etmesine de çoğu kere bizde bilmeden bu yanlıştan kurtulamayız.
Ama benim söyleyeceğim şey anı yaşamanın ötesinde bir şey.
Öyle insanlar tanıyorum ki, hayatının hiçbir diliminde bulunduğu ortamın zevkini, neşesini çıkaramadan, sürekli mutsuz, huzursuz yapılarıyla hem kendilerini hem başkalarına hayatı zindan eden grup…
İki sohbet edeceklerdir. Karşıdaki kişi sürekli telefonla konuşup durur.
Hem kendi yaşadığı zamanın önemini anlayamaz.
Hem de karşısındaki kişi mutsuz olur ister istemez. Kendini değersiz hisseder…
Bazıları da hep bir adım sonrası için plan yapmaktan canı çıkar.
Oysaki senin böyle bir amacın yoktur. Sana sorma gereği bile duymaz.
* * *
Bu güzel günleri, dost sohbetleri, karşılıklı söylenen şarkılar, nefes almak, dahası şu anda yaşamak varken neden başka zamanlarda kaybolur gideriz.
Anılarımızı anlatırken geçmişin kollarına kelepçelenmeden anlatabilmeyi başarsak ne güzel olur.
Karşımızdaki kişi ile kaliteli zaman geçirip dediklerini duyabilsek kendimizi tam anlamıyla bulunduğumuz anın keyfine akıtabilsek fena mı olur.
Sonra öyle bir an geliyor, insan ne yaşadığını tam olarak bilemiyor.
Sohbet ederken, işi düşünüyoruz.
İş görüşürken aklımızda başka şeyler.
Acaba ne zaman bulunduğumuz anı o anda tam anlamıyla yaşayacağız.
Suretimiz biraz istirahat etse mi ne dersiniz?
Aslınız mı buradaki…
Kiminin sureti göz önünde,
aslı başka bir yerde yaşar.
misal bir dost sohbetinde,
hafif de dumanlıyken kafalar,
ararsanız aslını, nafile!
Bir acıklı öyküsünün
kırık, dökük ayrıntılarında
dolanıyordur ağlamaklı, üzgün.
Akşam oturmaya gitseniz ailece
ya askerlik anılarına uzanmıştır,
ya da ahlak dersi verirken
‘ah bizim zamanımızda’ diye başladığı,
eski anıların saygıya değer sandığı
bir yerlerindedir akşamın bir vakti.
Sevgilisiyle baş başa kalsa
kritik planlar dolambacında
ne aradığı biter, ne arayanı.
sizin de göle maya çalmaktan
başka çıkar yolunuz kalmamıştır,
yıldızların bile kaçtığı bir gece.
Kimilerinin ise;
aslı sizinle, sureti zamanın
bir başka diliminde anılarda yaşar.
Anlarsınız her halinden,
tatlı bir huzur verir bakışları,
aldığınız her nefes, ağzınızdan çıkan her söz
hatta küçük bir mimik hareketiniz
kapsama alanındadır, hissedersiniz.