Hannah Arendt’e göre, “İktidar ve şiddet birbirinin karşıtıdır. Birinin mutlak hakimiyetini kurduğu yerde diğeri barınamaz. Şiddet, iktidarın tehlikeye girdiği anda ortaya çıkar.” Arap Baharı ve şiddet sarmalını, iktidarların tehlikeye girmesiyle açıklayabiliriz. Yine Arendt’in deyimiyle, şiddete dayalı olmayan iktidar yoktur ancak, şiddet, iktidarı yıkıma uğratabilir. Libya’nın, 6.5 milyonluk nüfusunu Berberiler, Bedeviler ve Tuaregler oluşturmaktadır. Libya’da yüzlerce kabilenin yaşadığını biliyoruz. Kaddafi’nin ölümüyle, NATO operasyonu sona erdi ancak şiddet sürüyor. BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon, Libya’da rejimin tutsağı binlerce tutuklunun serbest bırakıldığını ancak çok sayıda insanın henüz hukuk sistemi ve düzenli polis ve askerin bulunmadığı ülkede kaybolduğunu belirtiyor. Ülkede kan davası, gizli hapishanelerde işkence rutin bir hal aldı. Silahlı güçler, terör estiriyorlar. Mısır’da Mübarek yargılanıyor. Ancak, Tahrir Meydanı yine protestolara sahne oluyor. Mısır’da askeri rejim, Tahrir meydanında toplananlara karşı çok sert davranıyor, ölümler devam ediyor. Halk, ordunun yönetimi devralmasından rahatsızlık duyuyor. Ordunun desteklediği bir başbakanın seçilmesini istemiyorlar. Müslüman Kardeşler Örgütü, iktidara yürüyor. Suriye şiddet sarmalında, kıvranıyor. Her geçen gün Suriyeli isyancılara, yabancı ülkelerin desteği artıyor. Silah ve para yardımı yapılıyor. Esat karşıtı Özgür Suriye Ordusu adlı bir askeri yapılanma oluşuyor. Bu, çatışmaların daha da şiddetleneceğini gösteriyor. Suriye’ye karşı Arap Birliği yaptırım kararı aldı. Buna göre, Suriyeli yetkililerin, Arap ülkelerini ziyaret etmeleri yasaklanacak. Suriye Devleti’nin Arap ülkelerindeki varlıkları dondurulacak. Arap ülkeleri, Suriye’deki yatırımlarını donduracaklar, Suriye’ye finansal destek sağlamayacaklar. Bu karara, Irak, Lübnan ve Cezayir karşı çıktı. Ancak, Arap Birliği, Türkiye’nin de desteğiyle, bu kararı onayladı. Türkiye, Suriye’ye resmi mal satımını durduracak. Merkez Bankası’ndaki Suriye hükümetine ait hesaplar askıya alınacak. Ancak, su ve elektrik konusunda kısıtlamaya gidilmedi. Kamyonların mal ulaştırmasına da engel olunmayacak. Sivil uçuşlar devam edecek. Davutoğlu, Rabat’ta, “Halklar, kaderlerini belirleyecek” demişti. Umarız, halklar bu şiddet sarmalından bir an önce kurtulmanın yolunu bulabilirler. Ölümün değerini, yakınlarını bir anda kaybedenler, bilebilir. İletişimin bittiği, varlığın yerini yokluğun aldığı o soğuk ölümü. Ölüm, soğuktur. Ölüm, boşluktur. Ölümü anlamlandırmak için, ölümsüzlük tacıyla onurlandırılacak “devrim şehitleri” yaratılıyor. Devrimin yeni dünyasını hiç göremeyecek olan, şiddet sarmalında yitip giden ve sonunda sadece ölenlerin arasında bir sayı olarak kalacak olan. Bir de kalanlar, yola devam edenler olacak, toz duman kalkığında, onlar susacaklar bir süre. Kimi, ne için kaybettiklerini, kimin gerçek düşmanları olduğunu anlamak için, susacaklar…