Üç aya yakındır Konya’daydım. Salgın günleri öncesinde bir şekilde görüştüğüm özellikle yeni evlenmişlerin anne babalarından bazıları oldukça “dertliler”

“Hocam biz çoğumuzu evlendirdik ancak onlar boşanmak istiyorlar, anlaşamıyorlar vb ne yapacağımız bilemedik!

Bizim zamanımızda böyle şeyler bu kadar yaygın değildi. Şimdiki evliliklerde ne var ki, gelinler ayrı ev isterler, evin tüm eşyaları tam olacak vb yine de memnun değiller, bizler böylemi evlendik? Kayın validemizin yanına gelin gittik gıkımız çıkmadı..” türünden serzenişler hiç eksik değil.

Eşlerin anne, babaları için onların, “kök aileleri” dersek yüzlerce boşanma nedeni içinde, kök ailelerin evlenmiş çocuklarının aralarına girmeleri ve onları yönetmeyi kendilerine hak görmeleri, özellikle gelin-kayana çatışmaları ve arada bunalan erkeklerden bahsedebiliriz.  

Bazı kök alileler ise çocuklarının boşanmalarında pay sahibi olmalarını görmek ve kabul etmek istemezler.

“Onları yetiştiren her türlü fedakarlığı yapan biziz ve ne yapıyorsak onların iyiliğini istiyoruz” düşüncesindeler.

Onlar sözde “iyi niyetliler” ama kötü etkili olduklarının farkında bile değiller!

Onlar için, İyi niyetli ama Kötü etkili kök aileler” diyebiliriz.

      

Bu tespite uymayanlardan yani evli çocuklarının yuvasını dağıtma hedefi olanlardan da bahsedebiliriz

Yazımızın başlığına tam ters düşecek şekilde, “niyeti de kötü, etkisi de kötü kök aileler” olanlardan da bahsedebiliriz.

    

Özellikle bazen annelerin onların deyimi ile, “kıyamadığım   oğlumu elin kızına kaptırdım” duygusu içine girebildiklerini de gözlemlemekteyiz. O anlarda gözyaşları devreye girer, haklı-suçlu ekseninde giden ilişkilerde sürekli çatışma üretilir.

Karşılaştığım sözlerden bazıları

“Benim kızımı kimler istedi de vermedim. Damadıma kızımı verirken şartlarımı belirttim o da kabul etti şimdi ise verilen sözlerin hiçbiri tutulmadı kendimi kandırılmış hissediyorum”

“Anneme, babama ve akrabalarıma saygısız davranıyorsun”

“Eşim, annesi ne derse onu yapıyor sanki ben onun kocası değil miyiz, biz burada bostan korkuluğu muyuz?”

“Önce benim babamlara gideceğiz.”

    “Annem ile eşim arasında kaldım çıldırmak üzereyim! Onlar birbirine giriyor, birbirlerini bana şikayet ediyorlar. Kaçıp kurtulmak istiyorum”

“Kızlarını aldık ama ailesi tam bir açgözlüymüş düğünde doğru dürüst bir şey takmadılar! Görgü denen bir şey var”

“Bizim evliliğimizi bir otomobile benzetirsek, direksiyonda bizim olmamız gerekirken, direksiyonda kayın valide, önde kayın peder görümceler var, biz arka koltukta sıkışık gidiyoruz ama olsun onlar sayesinde evlendik. Onlar bizi besleyip büyüttüler çok emekleri geçti onların hakkını ödeyemeyiz ne yapalım yani”

“Çocuğumuzun ismini erkek olursa kayınpederin, kız olursa kayın validenin ismini vereceğiz biz neyiz ki zurnanın son deliği bile değiliz”

İşin aslı konusunda ne düşünebiliriz?

Aileler çocuklarıyla birlikte iyi ve kötü günlerini paylaşan, güven veren, aidiyet duygusunu yaşatandırlar. Anne, babalar ve çocukları ahenkli, mutlu birlikteliği sağlayacaklardır. “Ben” “sen” değil, “biz” olan, ilk başta güven sevgi, saygı ve sorumluluk bilinciyle hareket edendirler

Anne, baba da olsalar onların aralarında değil, gerektiğinde destek olmak üzere yanlarındadırlar arkalarındadırlar.

Yeni evlenmişlerin  kavgaları, barışmaları ve birbirlerini tanıma sürecinde yaşanan krizleri olumlu ve olumsuz günler yaşamaları onların birbirlerini ve kendilerini daha iyi tanımalarını sağlar. 

Eşler, anne ve babalarının kendilerinden beklentilerinin farkında olarak onları ziyaret etmeleri hal hatırlarını sormaları, sorunlarıyla onların izin verdiği ölçüde ilgilenmeleri, iyi kötü günlerde birlikte olmaları, birbirlerine sürprizler yapmaları, özel günlerinde anmaları, maddi manevi ihtiyaçları ile ilgilenmeleri aile bağlarının sağlıklı ve güçlü olmasını sağlar. Ruhsal duygusal ve sosyal iyi oluşa hizmet eder.

Kök ailelerin ve evlenmiş çocuklarının sohbet içinde kalmaları saygı sevgi sorumluluk bilinciyle davranmaları halden anlamaları önemlidir.

Her işine karışma yönetme değil, yardımlaşma dayanışma önemlidir.

Evliliğin ilk yılında eşlerin ailelerinden kendilerini ayırmakta güçlük çektikleri gözlemlenir.

Evlenen kişilerin çoğunlukla eş rolünü üslenmekte zorlanabildikleri gözlemlenir.

Evlenmiş olmakla birilerinin damadı gelini kayını eltisi görümcesi gibi birçok statüler elde edenler diğer taraftan uyum sorunları yaşarlar. 

Yeni evliler her ne kadar birbiriyle kişilik uyumu içerisinde de olsalar çatışma kaçınılmazdır önemli olan doğru zamanda doğru biçimde yani çatışma yaratan farklılıkların dile gelmesidir.

Haklı-suçlu eksenine kaymadan birbirlerinin kusurlarını sürekli gündeme getirmeden, birbirlerinin halinden anlayarak, geçmişe soruna değil geleceğe ve çözüme odaklanarak yol almaları sınır sorumluluk bilinci ile hareket etmeleri önemlidir

İletişim becerilerimizin geliştirilmesi oldukça önemlidir.

En zor konular basitçe çözüme kavuşabilirken en basit konular kaosa neden olabilir. Kritik konu iletişim becerilerimizin güçlü olması öncelikle kendimizin farkına varmamızdır…