Nazım Hikmet, hiç unutamadığı büyük aşkı Piraye’ye bir mektup yazar. Piraye ki Nazım’a dünyanın en güzel şiirlerini yazdıran kadındır. Nazım yazdığı eserin adını ‘Karıma mektup’ koyar…
Bir tanem!
Son mektubunda:
'Başım sızlıyor yüreğim sersem!' diyorsun.
'Seni asarlarsa seni kaybedersem;
diyorsun;
'yaşayamam!'
Yaşarsın karıcığım,
kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda; yaşarsın kalbimin
kızıl saçlı bacısı
en fazla bir yıl sürer
yirminci asırlılarda
ölüm acısı…
İşte, Nazım’ı ölümsüz kılan satırlar…
Gerçekten yirminci asırda bir yıl sürüyor ölüm acısı… Daha kısa sürenler de var.
Hiç unutulmayanlar yok mudur, vardır elbette… Tarihin altın sayfalarında yer alacak kadar değerli isimler elbette unutulmamıştır…
Ama genel olarak düşünürsek yıllar geçtikçe aradan, kaybettiklerimizi de unutuyoruz… Eski sıcaklığı kalmıyor yaşadığımız acıların.. Küller savrulup gidiyor yılların acımasız rüzgarlarında…
Rolünü tamamlayanlar yaşam sahnesinden ayrılırken elbette büyük izler bırakıyor.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in değerli eşi, yol arkadaşı Nazmiye Hanım’ı kaybettik. Ki Nazmiye Demirel çağının tanığıdır. Yaşadıkları, Süleyman Demirel’in hayatının önsözüdür…
Bir dönemin kudretli bölge valisi Hayri Kozakçıoğlu’nu da kaybettik. Döneminde çok önemli başarılar elde etmiş bir vali. Varlığı ile Türkiye’nin en önemli günlerine damga vurmuş unutulmayacak bir isim…
Her ölüm erkendir ardında bıraktıklarına…
İnsan sevdiklerini kaybedince üzülüyor..
Pekiyi hiç düşündük mü kaybetmeden önce neler yapıyoruz sevdiklerimiz için..
Onları ne kadar seviyoruz. Ne kadar değer veriyoruz. Ne kadar zaman ayırıyoruz. Yaşamı ne kadar paylaşıyoruz. Acısına, sevincine ne kadar ortak oluyoruz. Başarısını ne kadar takdir ediyoruz. Ne kadar ödüllendiriyoruz güzel sözlerle…
Ateş sadece düştüğü yeri yakmıyor, ardında iz bırakıyor.
Dostlarımızı adam gibi sevmediğimiz için, nokta kadar menfaate virgül gibi eğildiğimiz için, paylaşmak derken illa bir pay aradığımız için, art niyetli yaklaştığımız için, kendimiz olmadığımız için, ekmeğimizi bölüşmediğimiz için acılarımız da kısa sürüyor.
Nazım Hikmet bile unutamadığı sevgilisi Piraye’ye ‘En çok bir yıl sürer’ demiş ölüm acısı…
Biz.. Hangimiz Nazım ile Piraye tadında seviyoruz birbirimizi… Hangimiz iki satır şiir yazıyoruz sevdiğimize unutulmamak adına… Hangimiz karşımızdakine şiir tadında bir yaşam sunuyoruz bir ömür boyu…
O zaman acılar neden bu kadar kısa sürüyor diye düşünmenin ne anlamı var!