Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımız da sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız...
Dünya döndükçe adı anısalı usta şair Attila İlhan'ın bu güzel şiirini Ahmet Kaya'dan dinlerken çok duygulanmışsınızdır. Duygulanmamak elde mi?.
Çoğu dostum bu şiirdeki Müjgan'ı şair Attila İlhan'ın hayalindeki güzel bir kadına benzetir. Oysa bilindiği gibi değildir gerçek...
Öyleyse kendi dilinden okuyalım Attila İlhan ne için yazmış; "12 Mart sonrasının kahır günleriydi. Bir sabah radyoda duyduk ağır haberi:
Deniz'lere kıymışlardı. Karşıyaka'dan İzmir'e geçmek için vapura bindim. Deniz bulanıktı; simsiyah, alçalmış bir gökyüzünün altında hırçın, çalkantılı... Acı bir yel esintisinin ortasında aklıma düştü ilk mısra... Vapurda sessiz bir köşe bulup yüksek sesle tekrarladım.
Vapurdan indikten sonra da rıhtım boyunca bu ilk mısraları tekrarlayarak yürüdüm."
"Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı 
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı 
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı" 
Dostlarımın güzel bir kadın ismi sandığı ''Müjgan'', eski dilde "kirpik" anlamına geliyor ve Attila İlhan, şiirinde 6 Mayıs 1972 yılında idam edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'a ağlıyordu...
Daha sonra 78'liler Federasyonu tarafından hazırlanan ve 12 Eylül 1980 askeri darbesi sürecinde yaşananlara ilişkin fotoğrafların ve gazete kupürlerinin sergilendiği ''12 Eylül Utanç Müzesi'', Ankara ve İzmir'in ardından Antalya'da açılıyordu.
Aslında ilk değildi bu utanç müzesi...
1963 yılının 24 Aralık gecesini hatırlayanlarınız bilir. Kuzey Kıbrıs'taki bir evde Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı Doktoru Binbaşı Nihat İlhan'ın eşi Mürüvvet İlhan, çocukları Murat, Kutsi Hakan ve ev sahibi Feride Güdüm şehit edilmişti.
Bu utanç müzesi de hala Kıbrıs'tadır ve gezi için gidenlerin ilk ziyaret ettiği yerlerdendir. Adımlarınızı atarken gördüğünüz o kahredici manzaralar, insanlığın acı yüzünü gözler önüne sermektedir.
Bir utanç müzesi daha vardır adı konulmayan...
2 Temmuz 1993'te radikal İslamcıların çıkardığı yangında can veren 33 aydın ile 2 otel çalışanının bulunduğu Madımak Oteli...
O olaydan sonra, 
Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız, tadında bir şiir yazılmasa da acısı hala tazeliğini koruyor ve insanlar o canlar içinanma törenleri düzenliyor.
Günümüzde çınarlar asılmıyor, evleri basılıp subay eşleri ve çocukları yakılmıyor, öldürülmüyor.. Radikal İslamcıların da keyfi yerinde anlaşılan...
Ama utanç müzesi şekil değiştirdi...
Silivri'de Hasdal'da için için asılan çınarlar yatıyor..
Ne o mahur beste çalıyor
Ne de müjganlar ağlıyor...