Atatürk diyor ki: “Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.” Her şey Atatürk’ ün milletin iradesinin temsil eden Birinci Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı tarih olan 23 Nisan 1920’den 4 yıl sonra 23 Nisan gününün bayram olarak kutlanmasına karar verişiyle başladı. Ve nihayet 23 Nisan 1929’da bu bayramı milletin geleceği olarak gördüğü çocuklarına hediye etti. Tarihte hiçbir ülke yoktur ki çocuklarına bayram armağan etsin ve bu bayramı tüm dünya çocukları ile paylaşsın! İşte bu bayram sayesinde Alman Adolf’un, İsveçli Karin’in, Yunanlı Malvine’nin , İngiliz Sarah’ın, Japon Yoshi ve daha nice milletten çocuğun kalbi Türkiye’de Türk arkadaşlarının yanında atıyor. Onlar , ülkelerindeki siyasi atmosferin haricinde kendi suçsuz , çıkarsız , karşılıksız alemlerinde hep beraber bayramlarını kutluyorlar. Ve her şeye rağmen bambaşka olan çocuk dünyası engel tanımıyor. Örneğin ; Ece Türksever tüm kötülüklerden habersiz resim yapmaya devam ediyor.Belki de geleceğin büyük ressamı olacak kim bilir? O da diğer çocuklar gibi kendi bayramını karşılamak için çok sabırsız. Utku Çakır , şimdiden mesleğini seçmiş anlaşılan. Komando elbisesiyle ne kadar da asil duruyor… Alinda Ada Albayrak İsveç’te yaşayan bir Türk ailesinin kızı. Yurdundan uzakta olmasına rağmen kendine armağan edilen bayramın tadını çıkarıyor… Bugün tüm çocuklar büyüklerine inat din, dil,ırk ayrımı yapmadan el ele verip ortak bayramları için coşacaklar. Neşelerine hiçbir kirli el değmeden, sadece minik yüreklerinde beraber olmanın , çocuk olmanın mutluluğunu yaşayacaklar. 23 Nisan çocukluğunu yaşayamayan herkesin bayramı! Tüm küçük annelerin, minik beyefendilerin, saygıdeğer çırakların, korunmaya muhtaç sokak çocuklarının, zihinsel ve bedensel engellilerin ve çocuk olduğunun farkında olmayanların bayramı! Bugün 23 Nisan! Her şeye rağmen neşe doluyor insan! BU ÇOCUKLARI DA UNUTMAYALIM! Çocukluğunu kan ve vahşet içinde geçirmek zorunda kalan adsız Afgan çocuğun bir suçu var mı ? Ya Etiyopya’da , Somali’ de her gün açlıktan ölen yüzlerce çocuğa ne demeli? Ülkelerin çıkar savaşları arasında kurban giden küçük, cansız ellerin görüntülerine rağmen devlet büyüklerinin gönül tellerinin sızlamaması çok ilgi çekici… Onların sağlıkla yaşabilmeleri için refah bir dünya bırakmakla yükümlü olan biz büyüklerin, son yıllarda yaptığı ayıplara her geçen gün bir yenisi daha ekleniyor. Bir yanda çocuklarını savaş alanlarında ellerinde taşla-sopayla saldırması için kullanmaya devam edenler, diğer yanda kurdukları nükleer santraller dolayısıyla iklimlerin dengesini bozup onlara kupkuru bir dünya bırakmak isteyenler… Öyleyse; bizim savaşmaya, dünyayı yerle bir etmeye, onların yaşamlarını çalmaya, onları aç bırakmaya hakkımız var mı? Unutmayalım ki bir devletin geleceğinin anahtarı çocuklarındadır! [email protected]