Ne kendi yaptığım aktif spor dönemimde, ne de spor gazeteciliğim süresince, doping denen şu illeti hiç mi hiç anlayamadım gerçekten. Bence doping yapan sporcuda zerre kadar akıl yoktur.

Çünkü düşünebiliyor musunuz, spor yapıp ter dökecek, rakiplerinizle yarışacaksınız, müsabaka ya da performansınızın iyi olması için çaba sarf edip, bu işin stresine gireceksiniz, bir yandan da doping kullandığınız için, “Ya yakalanırsam” korkusunu iliklerinizde hissedeceksiniz. Bu hiç bana göre bir iş değil. Kanımca aklı başında kimseye göre de değildir.

Zaman zaman yazdığım yazılarda dile getirdiğim ve ilke ve felsefemi oluşturan Ulu Önder Atatürk’ün, “Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim” sözü bu anlamda ‘cuk’ diye oturuyor. Zeki, çevik ve ahlaklı bir sporcunun, hak edilmeyen bir başarıya el uzatacağına inanmak bile istemezdi büyük kurtarıcı. Sanırım kemikleri sızlıyordur…

Hemen her gün doping haberleri üçer beşer gün yüzüne çıkıyor. Özellikle güce dayalı bireysel sporlarda sıkça rastladığımız doping olayında yakın geçmişte yaşadıklarımızı henüz unutmadık.

Geçmişte yaşananları bir kenara bırakırsak, Ata sporumuz dediğimiz güreşte, üstelik de yağlı güreşte 2013 yılındaki skandal hiç aklımdan çıkmıyor. Düşünün, Recep Gürbüz gibi çayırların unutulmaz şampiyonlarından büyük bir pehlivanın oğlu olan Ali Gürbüz’de doping çıktı. Hemen ardından 2014 yılının ilk günlerinde yirmi pehlivanın doping kullandığı ya da numune vermedikler gerekçesiyle ceza aldıklarını unutmadık ki. Federasyon başkanı sevgili Hamza Yerlikaya’nın konuya hassasiyetini iyi biliyorum.

Haltere bakalım; 2013 yazında federasyon başkanı Tamer Taşpınar’ın açıkladığı rakamlar doğrultusunda, 33 sporcu yapılan testler sonucu dopingli çıktı ve tıpkı güreşçiler gibi ikişer yıl men cezasına çarptırıldı.

Atletizmde de durum farklı mı sanki; Doping gerekçesiyle Atletizm Federasyonu'ndan iki yıl ceza verdiği Avrupa şampiyonumuz Nevin Yanıt'ın cezası CAS tarafından az bulundu ve üç yıla çıktı.

Bu yıl Şubat ayında, Uluslararası Atletizm Federasyonu ve Uluslararası Anti Doping Ajansı, federasyona dört atletin biyolojik pasaportunda doping tespit ettiğini bildirdi ve ekledi; “Tetkikler sürüyor. Bu sayı daha da artabilir”.

Bu örnekleri saymakla bitiremeyiz. O kadar çok ki… Yalnızca bizde değil, dünyanın her yerinden her gün doping haberleri fışkırıyor.

Doğrusunu söylemek gerekirse, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne kadar taşınan doping illetinde son zamanlarda ülkemizde çok az da olsa bir gerilemenin, durmanın olduğunu söyleyebiliriz. Başta Hamza Yerlikaya ve Tamer Taşpınar gibi, sporda da başarılı olmuş insanlar gibi federasyon başkanları, bakanlık ve duyarlı yetkililere teşekkür gerek. Ancak bu illetin kökünü kurutmadan bu işe tamam dememiz mümkün değil tabi ki. Daha çok yol almamız gerek…

Bakın geçtiğimiz günlerde, Bulgaristan’da bu anlamda çok çarpıcı bir gelişme yaşandı. Avrupa Şampiyonası öncesi 11 sporcusu dopingli çıkan Bulgaristan Halter Federasyonu, Milli takımını tüm organizasyonlardan çekme kararı aldı.

Komşu dopingle mücadelede son derece kararlı ve örnek bir adım attı. Milli takımda yer alan sekiz erkek ve üç bayan sporcunun doping yaptıkları ortaya çıktı. Bunun üzerine federasyon, Milli Takımı önümüzdeki ay Gürcistan'ın ev sahipliği yapacağı Avrupa Halter Şampiyonası’ndan çekti. Halter Federasyonu ve Bulgaristan Spor Bakanlığı "Doping sorunu çözülünceye dek hiçbir uluslararası turnuvaya katılmayacağız" açıklaması yaptı.

Alınan bu cesur kararı, örnek davranışı yürekten alkışlıyor, ülkemiz de dahil olmak üzere tüm dünyada bu uygulamanın yayılması gerektiğine inanıyorum. Dopingi yenmek adına böylesine radikal kararlar da dahil olmak üzere atılacak her adımın desteklenmesi gerektiğini savunuyorum.

Hoşçakalın…