Öz; içtir, maneviyattır, nefistir. Varoluşun tam karşısındadır. Varlık mücadelesi bilmez. 
Gür ise; fışkırandır, güçlüdür.
“Özü Gür” maneviyatı güçlü, yaptığı iyilik, dostluk ve yardımlar ile huzurlu olan. Huzur bulmaktır. Huzurda, hazırda bulunmaktır. 
Cennet; üzeri çiçeklerle, ağaçlarla kaplı toprak demektir. Bu tanım “bir ağaç için bunlar yapılır mı?” sorgulamasını da sonlandırır.
Cennet, huzur ve huri vaatlerine aldanan canlı bombalar; birilerinin varlık mücadesi için kullanılmış acınasılar. Hiçbir zaman özgür olamayacaksınız, huzur bulamayacaksınız. Çünkü eylemlerin masumlara zarar verdi. Habersiz, savunmasızlara saldırdın. Korkaksın, aynı koşullarda bile karşılarına çıkamadın.
Doğru kitapları okumak ve doğru kişiyi dinlemek çok önemli. Çünkü manevi söylemlerin ayarı hassastır. Bunu anlamlandırabilmen için bilgi gerek. Öncesinde bilmediğini bilmen gerek. Bilmediğini bilmek ve öğrenmek kolay değil. Bu sebeple birçok kişi sürüye katılıp kolay yolu seçer.
Bilmez isen, ayarı kaçırırsan; cennet vaatleri, cinnetin olur. Aradaki tek bir harfi şaşırırsan bambaşka bir yerde bulursun kendini… 
Canlı Bomba, bak sana kim özgür anlatıyım; 
Senin, başka canlardan almak istediğin yaşam hakkını ve onların geride bırakacaklarına yaşatacağın acıları, yaşatamaman için kendi canından vazgeçmiş şehitlerimizdir “özgür”. 
Onlar hiçbir baskıya maruz kalmadan, hiçbir maddi kaygı gütmeden sadece masum insanları korumak için kendi canını hiçe saydı.
İşte bu yüzden devletimiz ve bizler, şehitlerimizin emaneti ailelerine iyi bakacağız, onlara hürmet göstereceğiz. Ama senin ailen utanç içinde kalacak.
Atatürk Havalimanında, seni durdurmaya çalışırken şehit düşen güvenlik görevlilerimiz ve hiçbir şeyden habersiz, savunmasız masumlar işte “Özü Gür” onlardır. Vatanımızın dört bir yanında şehit düşmüş daha niceleri huzuru bulmuştur, huzurdadır… 
Sen ise;  sana cennette 100 kadın vaat edenin dünya menfaatleri için karanlıklarda kayboldun. Adın anılmayacak, soyun utanacak…
Bir milletin tarihi herşeyidir. Derstir, kurtuluştur, gururdur. Unutulmaması gereken düzenli olarak hatırlanması gereken tarihi günler vardır. Bu günler milleti birlik beraberliğe götürür, güçlendirir. Bugün canlı bombaların karşısına dikilen o koca yürekli evlatlar, korkuyu silip attığımız o günlerden mirastır. 29 Ekim, 30 Ağustos, 19 Mayıs, 23 Nisan’lar bizi besler. 
İşte bu yüzden maneviyat dolu tarihimizi anmayı, özellikle terör sebebiyle erteleyemeyiz. 
Terör bahanesi ile o günleri anmayı ertelediğimiz günler yaşamışken, terörün taze yaşandığı bir dönemde köprü, yol açılışında balonlar uçurmak, “bu bir bayram” demek çelişkidir. 
Millet’in maneviyatını hiçe saymak, kişisel maddi kaygılanmaktır. Terörü yol için görmezden gelmek “Özü Gür’süzlüğün” en sağlam göstergesidir... 
Akıl ile alınan kararlar sınırlar ile çevrilidir. Akıl, us’dur. Us, hareketsiz durmaktır. Akıl hareketlenmemizi engeller. 
Sizce şehitlerimiz canları pahasına, canlı bombanın üzerine aklı ile mi hareket etti?..
Hayır, akıl sınırlarını aştı ve “Aşk” ile “millet, vatan aşkı” ile hareket etti… Aşk durmamaktır, aşk harekettir.
Bizi de terörden, beladan kurtaracak budur. Atalarımızda aşk ile hareketlenmiş ve akıl sınırlarında kalmayı reddetmişti. Belki de akılı aştıklarından betonlaşma ve sanayii benimsenemedi. Ve benimseyen ülkelere karşı zayıf düşüldü. Fakat yine aşk ile o ablukadan vatan kurtarıldı. Millet olarak sürüden kurtulmamız dileği ile…
Acılı bir Ramazan Bayramına giriyoruz. Özellikle bu yıl çok fazla acı çektik. Ramazan Bayramınız hayırlara vesile olsun…