Son günlerde Ortadoğu’da Taşeron örgütlerin birbirlerine karşı olan savaşı kızışmış ve Türkiye’ye doğru da bazı yansımaları olmuştur. Siyonist Yahudi Lobilerinin ve onların güdümündeki emperyalist güçlerin, PKK gibi on yıllardır emek verdikleri ve masraf ettikleri ‘’Markalaşmış bir Terör şirketini’’, öyle Türkiye’de toplumsal barışı sağlamak hatırına hemen vazgeçip tasfiye edeceklerini düşünmek, en hafif tabiriyle saflıktan başka bir şey değildir. Güneydoğumuza özerklik sağlamaya hazırlık süreci kapsamında, PKK’nın bir bölümüne geçici eylemsizlik kararı aldırsalar da, ‘’Bunlar Öcalan’ı takmıyor’’ bahanesi ile,  Kandilde’ki fiili PKK eşkiyabaşı Murat Karayılan ve Suriyeli Nusayri Fehman Hüseyin ekiplerinin anarşist saldırılara devam edecekleri anlaşılmaktadır. Çünkü yıllık 500 milyar dolarlık cirosundan bahsedilen Afganistan, İran, Irak’ın Kuzeyi ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılan uyuşturucu trafiğinin en önemli ‘’taşıyıcı’’ ve ‘’dağıtıcı’’ elemanlarını PKK’lılar oluşturmaktadır. Hatta İstanbul’da esrarengiz bir cinayetle ortadan kaldırılan Bayan Sierra’nın da, bu uyuşturucu şebekesinin Türkiye-AB Ülkeleri irtibatıyla görevli bir ABD FBI özel ajanı olduğu ortaya çıkmıştır.

 

     Ayrıca ABD ve İsrail, PKK’yı İran, Irak ve Suriye’ye karşı kullanmak ve sözünden çıkarsa tekrar Türkiye’nin başına bela sarmak üzere elinde tutacaktır. Çünkü böylesine markalaşmış bir Terör şirketini ve cinayet şebekesini dağıtmak onların işine yaramazdı. Hepsinden geçtik, bölge Ülkelerini ve hükümetlerini hizaya sokmak ve kendisine mahkum bırakmak üzere, CIA ve Mossad ajanlarının, hatta patriot füzeleri komandolarının yapacağı kanlı saldırı ve patlamaların suçunu üzerine yıkacakları, PKK gibi bir bölgesel eşkıya şebekesine ihtiyaçları vardı. PKK psikolojik savaş olarak Türkiye’nin üzerine tekrardan musallat edilerek Suriye’deki sözde PYD önderliğindeki oluşuma zemin hazırlanacaktı.

 

     Planlar çok önceden yapılmıştı ancak, PKK’nın taşeronluğu BOP Projesi için yeterli değildi ve Radikal İslamcı bir örgütünde çok yardımı olabilirdi. Bu Taşeron örgüt ise IŞİD oldu. Küresel güçlerin yeni gözdesi ve Bölgedeki planları için bulunmaz nimet olan IŞİD, derhal devreye sokularak Ortadoğu’yu kışa çevirdi. Yaptıkları eylemler ve operasyonlar ile kendinden sıkça söz ettirdi. Özellikle Musul’u işgal etmeleri epey ses getirdi. Ancak şunu da düşünmek gerekir; Musul gibi bir yeri kolayca ele geçiren IŞİD, nasıl oluyor da Ayn-el Arap (Kobani) gibi bir yeri hala tam manası ile ele geçiremiyor. İşte burası çok önemli! Türkiye’de son günlerde çıkan sokak eylemleri de tam da bununla alakalı diye düşünüyorum. Maksat AYN-el Arap (Kobani) bahane edilerek, Türkiye üzerinde karışıklık yapmaktı ve yapıldı da. Tüm planlar Türkiye’yi Suriye’ye sokmak için yapılıyor ve bu zamanda da bu planlar hız kazandı. Son zamanlarda özellikle baktığımız zaman Ortadoğu’da yaşanan her olay Türkiye’nin aleyhine ilerliyor. Olayların arka planı çok önemli, maalesef kimse henüz tam manası ile görmüş değil... Bölge bu kadar hareketliyken, Türkiye’nin durağan olmaması gerekir. Türkiye kendi içinde kan kaybettikçe, Kaos düzeninin mimarları projelerini daha rahat harekete geçiriyorlar. ‘’BOP’’ Projesinin hiç şüphesiz en önemli ayaklarından biri bölünmüş bir Türkiye’dir. Çok yakında savaş kapımızda olacak bundan hiç şüphem yok. Lakin Türkiye’nin bu savaşta takınacağı rol bölge için hayati önem taşımaktadır. Zaman her şeyin ilacıdır ileride bunları daha iyi göreceğiz. Unutmayalım ki İmparatorluklar kuran bir Milletin, güçlü bir Devlete sahip olması batılı büyük Devletlerce istenmemekte ve endişe edilmektedir. Umarım Türkiye Bölgede ki İnce siyaseti ve denge politikasını daha iyi kurar ve bir Sevr sendromu daha kapıya gelip yanaşmaz.

 

     Artık yeter! Bir zamanlar kırmızı çizgilerimiz vardı ama bunlar son zamanlarda iyice pembe çizgilere dönmüş vaziyettedir. Dolayısı ile bizim bir an önce kendimize gelmemiz lazım. Yeter artık bu Milleti kandırmayın, hiç kimse sabrımızı denemeye kalkmasın. Bu ülkenin bu kadar da enayi yerine konulmasına ses çıkarmayanları ne Tarih, ne de bu toprağın vicdanı olmuş kişiler affetmeyecektir. Üzücü olan ise birçok kesimden yani sağının da solunun da muhafazakârının da bu fırıldağa oynamasıdır. Kısacası çözülme süreciyle beraber, Türkiye’de bir otorite boşluğu oluşmuştur. Merkezi otorite ve Askeri otorite, gücünü, inanırlığını, caydırıcılığını YİTİRMEKTEDİR! Ortadoğu’da önemli bir söz vardır: ‘’Şiiler zincirle kendini döver, Kürtler düş kurar ve Sünniler yönetir.’’ Ama artık bu durum değişiyor. Konjöktür tümden değişime uğramaya başladı. Böyle giderse Ortadoğu’nun kalbine ‘’Büyük İsrail Devleti’’ çok yakında önceden çizilmiş sınırları ile meşruluğunu Dünya’ya ilan edecektir. Buna seyirci kalanlar ve bu projede kendini maşa olarak kullananları bu Millet unutmayacaktır. Son olarak şunları söyleyebilirim: Herkes aklını başına devşirsin. Türkiye’de ki sözde değil özde Vatanseverlere sesleniyorum; bunları unutmayın, unutan toplumların sonu Tarihte mevcuttur. Bu topraklarda biz özümüz var oldukça, sözümüz de hiçbir zaman bitmeyecektir. Türk’ün ayranı kabardı mı sonucuna katlanırsınız. Öyle varile bayrak diktim bağımsız oldum, ey Türkiye’nin G.Doğusu sende hazır ol bağımsızlığını ilan et gibi kışkırtıcı cümleleri kuranlar unutmasın ki o cümleler tek tek boğazlarında kalır. Her şeyin zamanı vardır, son gülen iyi güler…

Ve son söz: ‘’Hangi böcek hangi böceği yerse yesin, kuşlar bütün böcekleri yiyecek’’