Giriş

Ülkelerin büyüme ve gelişmesi için vazgeçilmez unsur olan “enerji” ve dolayısıyla enerji politikaları her devlet için yadsınamaz önem taşımaktadır. Nitekim çoğu kez ülkelerin gelişmişliğini takip edebilmek için o ülkede kullanılan enerjiye bakılmaktadır. Özellikle önemli bir indikatör; kişi başına elektrik tüketimi olmaktadır. Bu bağlamda 29 Ekim 1923 tarihinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişimini takip edebilmek için geçen yüzyıl içinde uygulanan enerji politikalarının incelenmesi ve özellikle de kişi başına elektrik tüketimini incelemek yerinde olacaktır. 

 

Kuruluş Yıllarında Durum

Osmanlı devletinin mirası üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında toplum hayatında genel enerji kullanımı esas itibariyle ısınma amaçlı olup geleneksel yakıtların kullanıldığı görülmektedir. Bir başka deyişle, ısınma amaçlı olarak odun, odun kömürü, tezek ve bazı organik kabukların kullanıldığı ve Osmanlı’nın son dönemlerinde bir miktar kömür kullanıldığı da gözlenmektedir.

Osmanlı döneminin son dönemlerine gelinceye kadar mekanların ısıtılmasında benimsenen yöntem; bütün her yerin ısıtılması yerine belli mahallerin ve kişilerin ısıtılması olduğu söylenebilir. Bu bağlamda, ocak, mangal ve takiben soba kullanımının yaygın olduğu gözlenmektedir. Dolmabahçe Sarayı veya bazı özel yapılarda kalorifer sistemi uygulaması veya yerden ısıtma tekniklerinin uygulandığı da tespit edilmiştir. Bu uygulamaların özel uygulamalar olduğu söylenebilir. 

Aydınlatma için de neft ve/veya kandil yağı, balmumu (mum) ve çıra kullanımının öne çıktığı gözlenmektedir. Osmanlı’nın yine son döneminde, Dolmabahçe Gazhanesi’nin kurulmasıyla havagazı kullanımı İstanbul’da gündeme gelmiştir. Önceleri Dolmabahçe Sarayı’nın ihtiyacını karşılayan tesis, caddelerin aydınlatılmasında da kullanılmıştır. Yedikule Gazhane’sinin de devreye girmesiyle 20. Yüzyılın başında havagazı ile aydınlatma İstanbul’da hayli yaygınlaşmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında, genel enerji kullanımı kapsamında başlangıçta, Osmanlı döneminde de olduğu gibi geleneksel yakıtların kullanıldığı görülmektedir. Geleneksel yakıtlar olarak; Osmanlı’nın son döneminde kullanılmaya başlanan kömürün Cumhuriyet döneminde kullanımının yaygınlaştığı gözlenmektedir. Sonraları ise, sırasıyla kömür, fuel oil ve doğal gaz kullanımının öne çıktığı görülmektedir.

Elektrik üretimi ve bu kapsamda elektrik santralları, ülkeler için ayrı bir öneme sahip bulunmaktadır. Osmanlı döneminde kurulmuş ilk elektrik üretim tesisi, 1902 yılında Tarsus’ta, İsviçre ve İtalya ortaklığında kurulan ve su değirmenine bağlanmış 2 kW gücündeki küçük bir santraldır. Aynı yıl İstanbul Büyükdere’de ilk hidrolik santral kurulmuştur. 1910 yılında verilen imtiyazla Macar Ganz şirketi tarafından 1914 yılında ilk taş kömürü santrali olarak İstanbul Silahtarağa Santrali hayata geçirilmiştir.

 

Cumhuriyet Döneminde

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda, 38 küçük elektrik santralı ile toplam kurulu güç 32.8 MW mertebesindeydi ve yıllık üretim ise sadece 44.5 GWh kadardı. Çoğunluğu motor gücü ile çalışan bu santrallerin 14’ü kişilere, 13’ü ortaklıklara ve 11’i de belediyelere ait olarak çalışmaktaydı.

Osmanlı döneminin ilk taş kömürü santrali olan (ve bir simge olan) Silahtarağa Santralı, Cumhuriyet döneminde de hizmet vererek 1983 yılına kadar devrede kalmıştır. Halen “Santral İstanbul” adıyla Müze ve Sanat galerisi olarak ziyarete açık bulunmaktadır.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında yalnızca İstanbul, Adapazarı ve Tarsus kısıtlı şartlarla elektrik kullanabilen yerleşim yerleri durumundaydı. Halkın yüzde 94’ü elektriksiz yaşam sürdürmekte olup o dönemde, kişi başına yıllık elektrik tüketimi sadece yaklaşık 3 kWh/kişi idi.

Osmanlı döneminden intikal eden ve yabancı şirketlere verilmiş imtiyazlarla kurulmuş santrallar 1939 yılında devletleştirilmiştir. Bu arada dağıtım hizmetlerinin belediyeler tarafından yürütülmesi söz konusu olmuştur.

Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında enerji politikaları bağlamında kömürlü santrallara yer verildiği gözlenmektedir. Cumhuriyetin kurulmasından sonra ilk termik santral olarak Zonguldak-Çatalağzı mevkiinde Çatalağzı Termik Santralı, (English Electric tarafından Etibank için) inşa edilmiştir. 1948 de devreye alınan bu santral 1991 yılına kadar hizmet vermiştir. İlk kurulan Çatalağzı Santralı devre dışı kalırken aynı mevkiide Çatalağzı B Santralı olarak iki üniteli santral hayata geçirilmiştir. Çatalağzı B Santralı 70’li yıllarda yatırım programına alınmış, 80’li yıllarda inşaatına başlanmış ve nihayet sırasıyla1989 da 1.ünitesi 1991'de 2.ünitesi devreye alınmıştır. Santralin bugünkü sahibi Elektrik Üretim A.Ş. (EÜAŞ)’dir.

Enerji politikalarında 1950’li yıllarda bir miktar değişim olmuş ve devlet eliyle kurulan santralların yanısıra özel sektör eliyle de santrallerin yapılması ve işletmeye alınması gündeme gelmiştir. Kurulan ilk şirketler Adana ve İçel yöresine elektrik veren ÇEAŞ (Çukurova Elektrik A.Ş.) ile Antalya yöresine elektrik veren Kepez Elektrik A.Ş. olmuştur.

Önemli bir gelişim, hidroelektrik santralların kullanımına da termik santrallar kadar önem verilmesidir denebilir. Bu kapsamda 1953 yılında “Devlet Su İşleri (DSİ)” kurulmuş olup özellikle 70’li ve 80’li yıllarda, ülkede çok sayıda hidrolik santral kurulmuştur.

 

 

 

 

1970 yılında ise yetkili bir kuruluş olarak “Türkiye Elektrik Kurumu (TEK)” oluşturulmuştur. 1984 yılında ise TEK’in tekeli kaldırılarak, 3096 sayılı kanun ile; liberal ekonomi uygulaması bağlamında elektrik piyasasına özel sektör katılımı sağlanmıştır. İlaveten önce YİD (Yap-İşlet-Devret) modeli, 1997 yılında da Yİ (Yap-İşlet) modeli uygulamaya konulmuştur. Mart 2001’de 4628 Sayılı Kanun ile “Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK)” oluşturulmuştur. Aynı zamanda (TEK’in yerine) Türkiye Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ), Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi (TETAŞ), ve Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (TRİAŞ) kurulmuştur.

Türkiye’nin ilk doğal gaz santralı ise, Trakya Doğal Gaz Santralı olup Aralık 1984’te devreye alınmıştır. Arka arkaya kurulan sntrallarla Doğalgaz Santrallerinin toplam kurulu gücü 25 bin MW'ın üstüne çıkmıştır.

Bununla beraber, Türkiye’de Hidrolik Enerji Santrallara (HES) da önemli yatırımlar yapıla gitmiştir. Bu bağlamda (yenilenebilir enerji kullanımı kapsamında) büyük kapasiteli ve önemli hidrolik santrallarımız arasında; Fırat nehri üzerinde kurulmuş olan Keban, Karakaya ve (dolgu hacmi bakımından dünyanın 6’ncısı durumunda olan) Atatürk Barajı, Dicle nehri üzerindeki (dünyanın en uzun ve büyük gövdesine sahip olan) Ilısu Barajı, Çoruh nehri üzerindeki (dünyanın en yüksek 5’inci baraj duvarına sahip) Yusufeli Barajı, özellikleriyle öne çıkan büyük HES’lerimizdir. Günümüzde Türkiye, 700’ün üzerinde HES ile 32 bin MWe kurulu güce sahip olup, hidrolik enerjinin ülke kurulu güç içindeki payı üçte bir oranına ulaşmıştır. 

21, yüzyıla girilirken enerji santral tiplerinin çeşitlendirildiği gözlenmektedir. Halen, termik ve hidrolik enerji santrallarından ayrı olarak rüzgâr, jeotermal ve güneş enerji santrallarına da önemli yatırımlar yapıldığı gözlenmektedir.

Bu bağlamda Türkiye'nin ilk rüzgâr enerjisi santrali (RES) 1998 yılında kurulmuş ve arka arkaya kurulan santrallarla halen Türkiye’deki RES’lerin sayısı 300’e yaklaşmıştır. Günümüzde, RES Kurulu gücü, toplam kurulu güç içinde % 10’un üzerine çıkmış bulunmaktadır.

Jeotermal enerjide de Türkiye ilk santralını (Avrupa’nın 2. Santralı olarak), 1984 yılında Denizli-Kızıldere’de kurmuştur. O tarihten bu yana jeotermal kurulu güçte, dünyada 4’üncü ve Avrupa’da 1’inci sıraya ulaşılarak jeotermal enerjide kurulu güç 15608 MW’a yükselmiş bulunmaktadır. Ayrıca, Türkiye jeotermal seracılıkta 2022 yılında 5293 dönümde uygulama alanına ulaşarak “Dünya Lideri” durumuna yükselmiştir.

Son yıllarda Güneş Enerji Santralı (GES) kurulumunda atılım yapılarak 1300 MW’lık bir elektrik santralı Konya-Karapınar’da bulunmaktadır. Böylece, Türkiye ve Avrupa’nın en büyüğü, dünyanın ise 5’inci büyük Güneş Enerji Santrali (GES)’ine Türkiye sahip olmaktadır. Ayrıca, Türkiye dünyada 4’üncü büyük güneş paneli üreticisi durumuna da gelmiş bulunmaktadır.

 

Bunlardan ayrı olarak Türkiye, nükleer santral kurma konusunda da hayli ilerleme sağlamış olup 2010 yılında Rusya ile imzalanan anlaşmayla Akkuyu-Mersin’de 4 üniteli ve her biri 1200 MWe, toplam 4800 MWe elektrik ürtebilecek santrallar kurmaktadır. Nükleer santralın tüm ünitelerinin inşaat lisansı alınmıştır ve ilk Ünitenin 2024 Yılında devreye alınması beklenmektedir. Diğer ünitelerin sonraki her yılda bir tanesi olmak üzere işletmeye alınması planlanmaktadır. Ayrıca, Sinop’ta ve Trakya’da da nükleer santrallar kurulması gündeme alınmış bulunmaktadır.

 

Sonuç

Cumhuriyet tarihine enerji politikaları açısından bakıldığında Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda çoğunlukla geleneksel enerji kaynaklarından yararlanılmaktaydı. Osmanlı döneminde başlanmış olan kömür kullanımının Cumhuriyet döneminde yaygınlaştığı görülmektedir.

Elektrik üretiminin artırılması konusunda özellikle 1950’lerde planlanmaya başlanan projelerin takip eden on yıllarda giderek artan hızlarla hayata geçirilmeye başlanması ile Türkiye’nin sahip olduğu elektrik santral sayısının da arta gittiği görülmüştür. Bu bağlamda, önceleri termik ve hidrolik santral kurulumunun öne çıktığı da gözlenmiştir.

“Sürdürülebilir Kalkınma” felsefesinin benimsenmesiyle elektrik santralı tiplerinin çeşitlendiği; rüzgâr, jeotermal ve güneş enerjisi kullanımının arttığı ve hatta Avrupa ve dünyada da öne çıkan pozisyonlara gelindiği görülmektedir. Yakın gelecekte de nükleer enerjiden yararlanılıyor olması da mümkün olacaktır.

Öz olarak ifade edilmek istenirse; elektrik üretimi 1923 tarihinde, kişi başı 3 kWh gibi ihmal edilebilir mertebedeyken, 2000’li yıllardan sonra bu değer bin mislinden fazla artmış ve 2000’li yıllardan sonra 2000 KWh/kişi ye (Şekil 1), 2020’li Yıllarda ise 3000 kWh’in üstüne çıktığı ifade edilir olmuştur. Böylelikle, Türkiye’nin gelişiminin önemli unsurlarından birini oluşturan enerji politikaları uygulamalarındaki kaydedilen aşamalar, ülkenin kalkınmasında da önemli ölçüde yol alındığının bir göstergesi olmuştur.

Şekil 1 Türkiye’de Kişi Başı Elektrik Tüketiminin Yıllar İçindeki Gelişimi