İnsanlar, kendi güvenlik ve özgürlüklerini ve de haklarını korumak için, devlet kurar ve devletin devamı için, canları pahasına mücadele eder fikri manada yeni güzellikler ister. 
İnsan tekâmül içinde bir varlıktır. 
Sonra devletin idaresine seçtikleri bir komutan, bir asker, bir bakan bir başbakan veya sistemi korumakla görevli halkın seçtiği biri çıkar halkına derki ;
-Ya benim gibi olursunuz ya da canınızı yakarım. 
Karşı koyana ise, akla hayale gelmeyecek hakaret işkence zulüm yapar.
Sinop cezaevine girdiğimde kapı altında, ilk Şu dikkatimi çekti
“Adalet mülkün temelidir.”
Daha kapı altına ulaşmadan, karşımda ki bu yazıya kısa bir mesafe kala, sağa baktığımda hücreye gözüm ilişti.
Hiç düşünmeden içeri girdim
 
Tam karşımda binlerce grostonluk gemiyi limanda dev dalgalara karşı koruyacak kadar güçlü, zincirden yapılmış kelepçe ve prangaları görünce dışarıda ki yazı aklıma geldi. 
Evet, 
ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR..
Hücrede, demir kapıların ardında bu kadar güçlü zincire bağlı insanlar, acaba ne kadar güçlü fikirlere sahip diye düşünmekten kendimi alamadım.
Bu ülkede, bebek katilleri özel televizyonlu odalarda yatıyor, devlet malını çalanlar, plaketle ödül alıyorsa bu zincire bağlı olan biri, olsa olsa fikri manada güçlü biri olması gerekiyordu.
Hücrede boya fırçasının ulaşmadığı yerde tam tepede 50’yi aşkın aynı parmaktan çıktığı belli olan çarpı işaretlerini görünce burada 100 gün yatacak kadar güçlü fikir adamı kim diye merak ettim.
Cezaevini tamamıyla gezme imkanım oldu.
Tabi ki ücreti mukabilinde.
Sadece ben değil, ülkenin dört bir yanından turlarla gelen, diğer insanlar da ziyaret etme imkanı buluyordu.
Bir zaman binlerce fikir adamının anasını iğfal eden devlet, şimdi burayı ziyarete açıp kazanç kapısı yapmıştı.
Bu aslında şu demek ti:
-Bana bir daha karşı gelirsen, burayı aklına getir, ya da hem senin fikrini becerir sonra da bundan para kazanırım.
Kapı altından içeri doğru ilerlediğimde, ikinci kısım yazan volta atılan, malta kapısında bir tabela başında toplanan insanları gördüm.
Başlık aynen şöyle;
 burada yatan ünlüler…
Yani fikir adamları, ilim adamları, düşünürler ülkeyi idarede güçlü isimler.
Burası Atom Enerjisi Kurumu, burası Askeri Elektronik Sanayi, burası üniversite araştırma merkezi,burası uzay araştırma merkezi değil ..
burası bildiğiniz iğrenç, aşağılık, dev zincirli tuvaleti içinde mahfuz, kapı altından yemek verilen;
CEZAEVİ..
Güldüm düşündüm ağladım…
İçlerinden bir ünlüye gözüm ilişti, 
Kerim Korcan, meşhur film, akil adamlardan Kadir İnanır’ın da oynadığı TATAR RAMAZAN ın senaryo yazarı ..
İlköğretim mezunu, çocukluğu çıraklıkta geçmiş, ibret vesikası sözlere imza atmış biri. 
Bu adamı neden burada yatırdılar çok merak ettim.
Sonra Tatar Ramazanın, Abdurrahman Çavuşu malta da bıçakladığı zaman ki sözü aklıma geldi ..
Gardiyanlara dönerek;
- İdarenin aslanını vurdum işte . Abduraman Çavuş ölünce nasılda aslan kesildiniz. 
Cezaevinde kumara göz yuman, fakirin ekmeğini kumara vermesine göz yuman devlet, hemen Abduraman çavuş ölünce nasılda uyandı..
Sonra mahkumlara dönerek;
- Arkadaşlar bu yapılanlar birazda sizin için.
Ben burada herkesle iyi geçinir, her şeye göz yumardım o zaman da sizin ensenizdeki yumruk daha katmerli olurdu..
Bunları düşünüp halka anlatacak kadar güçlü beyin elbet de içeri atılmalıydı…
En çok üzüldüğüm, buradan çıkarken ünlü dedikleri adamların eserlerine el koyup yakmaları oldu.
Bir nesli böyle iğfal ettiler.
İNSANIN İNSANI SÖMÜRMESİNİN en güzel örneği Sinop cezaevinden şimdilik bu kadar
Doğru yolda olana selam olsun!